Güneş İstanbul’u cayır cayır yakarken Haliç kıyısındaki büyük kongre merkezine ulaştığımda, tam kıyıya kurulmuş canlı yayın çadırlarına doğru ilerlerken şunu düşündüm: Bu cehennem sıcaklarında Haliç’ten püfür püfür bir rüzgâr esiyor. İnsanın içinden kıyıya bir şezlong atıp keyif yapası geliyor. Nerede bundan 10 yıl önceki yanına yanaşılmayan Haliç, nerede karşımda duran tam donanımlı merkez ve önünde düzenlenmiş kıyı...
Bu düşünce birazdan başlayacak toplantıda Başbakan’ın açıklayacağı vizyon belgesi ve onu buraya kadar getiren temel prensipleri de özetliyordu aslında: Dinamizm, özgüven, gelecek. Haliç’i dönüştüren aklın arkasında bunlar var. Tayyip Erdoğan’ın liderliğindeki AK Parti bu üç kavram üzerine oturan bir vizyonla bu güne kadar geldi. Milletteki dinamizmi ortaya çıkardı. Yıllarca örselenmiş özgüvenini yeniden kazandırdı ve insanların kendini içinde görebildiği bir gelecek perspektifi sundu.
Sanatçılar ve CHP
Salona girdiğimde bir kez daha gördüm: Ak Parti organizasyon işini çok iyi biliyor. Heyecan yaratmayı, dikkat çekmeyi, vaat sunmayı, yaptıklarını anlatmayı... Çok geniş bir katılım vardı. Sanatçıların, iş dünyasının, spor dünyasının davet edilmesi çok akıllıcaydı. Düşündüm: Esasen sanatçıların büyük kısmı hâlâ dindar bir iktidarı içlerine sindiremiyor. Zaten kritik dönemlerdeki tavırları ortada. CHP düşünüp sanatçıları yanına alsa çok daha fazla sayıda isim gelecek. Ama öyle bir organizasyon zekâsı yok ana muhalefette...
Ses düzeni de mükemmele yakındı. Gümbür gümbür ve Başbakan’ın ortaya koyduğu enerjiyi yansıtan bir müzik, barkovizyon ve Erdoğan belgeseli. Ardından sahneye çıkan ve 2 saate yakın ayakta, elinde kâğıt olmadan, insanların gözüne bakarak konuşan Tayyip Erdoğan.
O konuşmada farklı ayaklar üzerine oturan bir yol haritası ortaya koydu Başbakan. Ve konuşma bittikten sonra bu haritanın yazılı hali kitapçık olarak dağıtıldı. Yalnızca bu tıkır tıkır işleyen organizasyon bile seçimin taraflarının arasındaki uçurumu gösteriyor. Maalesef muhalefet yaklaşan sandık için Erdoğan’a rakip yaratmaktan çok uzak...
İki slogan
‘Milletin adamı Recep Tayyip Erdoğan’. Başbakan için kullanılacak sloganların en önemlilerinden biri bu. Bunun Erdoğan’ın kimliği ile çok iyi örtüşen, kamuoyunda ciddi karşılık bulan bir seçim olduğu tartışılmaz.
‘Ekmek için Ekmeleddin’. Ses benzerliği nedeniyle bulunmuş, anlamına sonradan gidilmiş olduğu belli. Bence yanlış yerden girilmiş. Zira İhsanoğlu Erdoğan’la yarışıyor. O Erdoğan şimdiye kadar bu ülkede ekmeği en çok büyütmüş lider. En güçlü olduğu alan ‘ekmek’ Erdoğan’ın. Üstelik 70’ler solculuğu kokuyor bu slogan. Onun yerine uzlaşı, yumuşama gibi kavramlar üzerinde çalışılsa bence İhsanoğlu’nun iddiasını bütünlerdi en azından.
Liberal mesajlar
Başbakan’ın çizdiği yol haritası 2023 hedefine giden ‘Büyük Türkiye’ teması etrafında şekilleniyor. Çözüm sürecine desteğinin kuvvetle altını çizen, yeni bir anayasa sözü veren, tüm kesimleri ama bence en önemlisi Alevileri de kapsayıcı mesajlar içeren, tüm farklılıkların kendine yer bulduğu bir Türkiye’yi anlatan, değişim, dönüşüm, milleti önceleyen devlet anlayışı...
Başbakan’ın özellikle şu sözlerini çok önemsedim: ‘Biz herkes için demokrasi istedik. Biz herkes için özgürlük istedik. Kendi çevremizin değil 77 milyonun hakkını gözettik. 12 yıl boyunca her türlü vesayetin karşısında durduk...’
Belli ki Erdoğan çok daha kucaklayıcı, kapsayıcı, liberal nüansları artan, Batı ile yeniden iyi ilişkiler kuran, AB hedefini tazeleyen bir cumhurbaşkanlığı hedefliyor. Bu hedefler içinde yalnızca cemaatin devlet içindeki paralel örgütlenmesiyle sert bir mücadele öngörüyor. Zaten yalnızca o noktada sertleşiyor. Onun dışında çok daha yumuşak ve kapsayıcı bir lider göreceğiz önümüzdeki dönemde.
Erdoğan-İhsanoğlu
- Erdoğan dinamik ve dindar toplumun aynası. İhsanoğlu ise bir ‘eski Türkiye muhafazakârı’. CHP toplumu okuyabilse Batı’daki anlamıyla muhafazakâr bir ismin Türkiye’de Ak Parti’nin arkasında duran kitle ile farkını görürdü.
- Erdoğan’ın toplumda çok büyük bir karşılığı var. Bu ülkede gelmiş geçmiş en çok desteklenen, en çok sevilen lider, aynı zamanda en çok da nefret edilen lider.
- İhsanoğlu’nun neredeyse hiçbir karşılığı yok. Zira tanınmıyor. Halk ismini bile doğru dürüst telaffuz edemiyor. Bu bir aylık bir performansla değişecek bir şey değil.
- Vesayet yıllarında siyasiler, seçilmişler hep hor görüldü bu ülkede. İlk defa siyasetin önünün bu kadar açıldığı, siyasilerin bu kadar itibar kazandığı bir dönem yaşıyoruz. Böyle bir dönemde muhalefetin siyaset dışından bir isim getirmesi yine o siyasete yukarıdan bakan, hor gören zihniyetin tezahürü. Keşke sahada, siyasetin içinden bir tercih yapılsaydı... İddia ediyorum: Deniz Baykal CHP, Meral Akşener MHP adayı olarak girse totalde alınan oy 3-4 puan fazla olurdu.