Cuma akşamı açıklanan aday listelerinde en büyük değişiklik Ak Parti’de. 7 Haziran’a giderken belirlediği 550 ismin 238’i bu kez listede yok. Genel olarak iyi çalışılmış, Ak Parti’nin eski güçlü isimleri ile yeni önemli isimlerini bir araya getiren bir formül bulunmuş.
Ali Babacan’ın yeniden listede olması bence önemli ve olumlu bir sürpriz. Üzerinde fırtına koparılan ve ‘Ak Parti eski Ak Parti değil’ söylemini kuvvetlendirmek için kullanılan bir argümandı Babacan’ın yokluğu. Ancak birbiriyle yer yer çelişir görünen ekonomik görüşlerin hangisi seçim sonrası partiye ağır basacak, olası bir hükümete hangi ekol damgasını vuracak, göreceğiz...
3 dönem şartının ortadan kalkması da partiyi rahatlatmış. Taner Yıldız’ın, Beşir Atalay’ın, Cemil Çiçek’in, Burhan Kuzu’nunyeniden listelerde olması ‘Biz bildiğiniz Ak Parti’yiz’mesajını veriyor. Aynı zamanda Davutoğlu’nun yakın ekibi Taha Özhan, Ali Sarıkaya ve Ertan Aydın gibi isimlerin de korunması gençleşme ve yenilenme iddiasının altını doldurduğunu gösteriyor partinin. Tuğrul Türkeş’inadaylığı ise MHP’nin elini zorlayacak bir adım.
7 Haziran’da Ak Parti’nin en yumuşak karnı Güneydoğu listeleriydi. Birçok yerde yanlış isimler ve yanlış sıralamayla gidildiği parti kurmayları tarafından da kabul edildi. Bu nedenle de en çok bu bölgedeki isimlerde değişiklik yapılmış. Diyarbakır 1’e bu kez Galip Ensarioğlu konmuş. 7 Haziran’da 1’e konan Bakan Cevdet Yılmaz ise daha önce vekillik yaptığı Bingöl’den aday. Akıllıca bir değişiklik. Ensarioğlu soyadı Diyarbakır’da güçlüdür. Bu arada küçük bir not: Amcası DYP hükümetlerinde bakanlık yapmış olan Salim Ensarioğlu da Ak Parti’den aday adayıydı, yeğeninin tercih edilmesiyle çekilerek bağımsız aday oldu. Yani amca-yeğen yarışacak Diyarbakır’da. Geçen hafta, kongre akşamı bir yemekte rastlamıştım Salim Bey’e. Galip Ensarioğlu’nun MKYK’ya girmesinden dolayı mutlu olduğunu söylese de bence morali bozuktu. Diyarbakır’da Galip Bey’in dışındaki adayları tanımıyorum. Yerelde karşılığı olan isimler olduğu bilgisini aldım ama Ak Parti Diyarbakır’da çok kaybetti, işi zor... Ak Parti Kürt seçmenin güçlü olduğu ve 7 Haziran’da kayba uğradığı İstanbul 3. Bölge’ye de Mehmet Metiner ve Mehdi Eker’ikoyarak mevzi kazanmaya çalışmış.
Benim gözüm listelerde şu anki kabinenin Dışişleri Bakanı Feridun Sinirlioğlu ve Adalet Bakanı Kenan İpek’iaradı. Zannediyorum kendilerinin siyasete girme planları yok ancak ikisi de çok deneyimli bürokratlardır ve önümüzdeki dönemde Türkiye’ye çok katkı sağlarlardı...
Bir de not: 7 Haziran’a 99 kadın adayla giden Ak Parti’nin bu kez listesinde 69 kadın var. Bu ciddi bir eksiklik. Ak Parti en az sayıda kadın aday gösteren parti bu kez. Kamuoyunda tanınan isimlerden Özlem Zengin’in dahi yer bulamaması bence yanlış. Ak Parti’ye yakışmamış...
CHP listesinin 2 anlamı
CHP listelerinde fazla değişiklik yok. Bu iki anlama geliyor olabilir: Ya 7 Haziran’a giderken yaptığımız listenin arkasındayız, aynı isimler ve aynı stratejiyle 1 Kasım’a yürüyeceğiz olabilir. Ya da bu seçime Türkiye’yi Ak Parti’nin zorladığı, koalisyon kurulmasına Ak Parti’nin engel olduğu tezini kuvvetlendirmek için olabilir. Bence tek üzerinde durmaya değer gelişme Murat Özçelik’inlistelerde yer bulamaması üzerine istifa etmesi.
Meral Akşener’in yokluğu
MHP’de ise tek kayda değer gelişme Meral Akşener’indevre dışı bırakılması. Devlet Bahçeli, üzerinde gölge istemiyor, yanında gölge insanlar istiyor. Tek başına ve mutlak olmak istiyor. Bu tavırla kendi partisinde iktidarını korusa da sandıkta iktidar olma iddiasını taşıyamaz. Meral Hanım Türk siyasetinin erdemli bir ismidir. Güçlü ve kararlı bir kadındır. Bence MHP kaybetti. Meral Hanım’ın siyasette yolu uzun...
HDP üzerine söylenecek pek bir şey yok. Levent Tüzel dışında aynen devam... Bu kez işi daha zor HDP’nin. Güneydoğu’da değil ama batıda hangi dille ve nasıl kampanya yapacağı önem kazanıyor. Yine 1 Kasım’ın kilit partisi HDP olacak...
Söylemediklerim
Geçen hafta a-haber’de söylemediğim bir cümle yüzünden bazı medya organları tarafından hedefe kondum. Aynı şekilde eşim Rasim Ozan’ı da hayallerinde gözaltına alıp tutukladılar. Bunların hepsi maksatlı yalan haberlerdi. Eğer MİT TIR’larının durdurulma ve MİT mensuplarının tekme tokat dövülme olayı ABD’de CIA için yaşansaydı CIA anında bunu yapmaya kalkanları öldürürdü. Söylediğim bundan ibarettir. Zaten ABD’yi biraz bilen hiç kimse de bu cümlenin doğruluğunu inkâr edemez. Öte yandan CIA’nın bu eylem tarzını da asla tasvip etmem. Ama gerçeklik budur. Habercilere ve gazetecilere dair ise hiçbir şey söylemedim. Bu konuda gazetecilerin suçlanmasına da karşıyım ama devletin içindeki paralel yapıyla mücadeleyi de sonuna kadar doğru buluyorum. Mesele budur...