Türkiye hiç olmadığı kadar kutuplaşmış durumda. Tek tesellimiz silahların patlamıyor oluşu. Onun dışında kutuplaşmanın boyutu 12 Eylül öncesinden farksız... Cepheleşme AK Parti ve Tayyip Erdoğan figürü etrafında düğümleniyor. Bir tarafta dindarların ve Kürtlerin çoğunluğu tarafından desteklenen Erdoğan ve AK Parti var. Diğer tarafta ise AK Parti iktidarına nefretle bakan laik kesim ve Alevilerin çoğunluğu... Şu an Gülen cemaati ve cemaatle birlikte hareket eden sözde liberal aydınlar da Erdoğan-karşıtı cephede ama bu kesimin sosyolojik karşılığı çok sınırlı. Üstelik her ne kadar Cemaat-CHP ittifakı var olsa da CHP tabanının Fethullah Gülen’den ve ikinci cumhuriyetçi diye yaftaladığı aydın tipinden nefret ettiği biliniyor. Dolayısıyla bu konjonktürel ittifak seçimden sonra bitecektir.
Gülen cemaati gücünü toplumdan değil, devletteki ve medyadaki orantısız ve haksız temsilinden alıyordu. Bu güç azaldıkça cemaatin ve cemaate angaje aydınların siyasi önemi de azalacak... Fakat Türkiye’nin geleceği bağlamında laik kesimin ve Alevilerin önemi her zaman olacak. Benim de içinden geldiğim laik kesimin çoğunluğu şu an kaybeden psikolojisinde ve hükümete çok öfkeli. Alevilerin çoğunluğu da aynı psikoloji içinde. Bu sosyal çevreler Yeni Türkiye fotoğrafında kendilerine yer bulamıyorlar. Bence bu Başbakan’ın üzerinde dikkatle düşünmesi gereken bir husus...
Bu düşüncemi paylaştığım önemli bir hükümet aktörü nisan ayı için bir demokratik açılım projeleri olduğunu anlattı. Oy kaygısı olmayan bir laik ve Alevi açılımı planlanıyormuş. Ne pahasına olursa olsun laiklere ve Alevilere yönelik bir liberalleşme programına imza atılacak, seçimden sonra bu kesimlerin haklarına ve özgürlüklerine ilişkin önemli ilerlemeler gündeme gelecek ve o kesimler AK Parti’nin uzattığı eli havada bıraksa bile bu açılımlar devam edecekmiş. Konuştuğum isim şöyle dedi: ‘Biz el uzattığımızda karşıdaki el bize vurmaya bile kalksa bu demokratik açılımlardan vazgeçmeyeceğiz. Alevi vatandaşlarımızın ve laik yaşam tarzına sahip yurttaşlarımızın da kendini bu ülkenin birinci sınıf yurttaşı hissetmesi şart. Bize oy vermesinler ama bizden nefret etmesinler. Dindarıyla, laikiyle, Türküyle, Kürdüyle, Sünnisiyle, Alevisiyle ve gayrimüslim yurttaşlarımızla birlikte Büyük Türkiye’yi inşa etmek istiyoruz.’
Bu gecikmiş adım bir an önce atılmalı. Türkiye’nin sosyolojik anlamda azınlık olan laik ve Alevi kesimleriyle çoğunluğun entegrasyonu ve kaynaşması şart. Yerine sevgi gelmesi beklenemez. Ama nefret bitmeli. Onun için de yok sayılmanın bitmesi gerek.
Kırımlı gazeteci: İşgal altındayız
Ukrayna’nın başkenti Kiev’de günlerce süren protestolar 100’den fazla kişinin ölümüne ve devlet başkanı Yanukoviç’in ülkeyi terk etmesine sebep oldu. Ukraynalı lider sığındığı Rusya’da önceki gün yaptığı basın toplantısında devrilmediğini iddia ediyor ama resim ortada. Batı yanlısı ve milliyetçi çizgideki göstericiler başarılı olmuş görünüyorlar şu aşamada. Tabii epey yüksek bir fatura karşılığı!
Ancak işin tuhafı Rusya Ukrayna’ya bağlı olan ancak protestoları sessiz bir şekilde destekleyen Kırım’a çıkarma yaptı. Dışişleri Bakanı Davutoğlu apar topar Kırım’a gitti. Peki ama neler oluyor? Sokaktaki havayı merak ettim ve başkent Akmescit (Simferopol)ü aradım. Kırım Haber Ajansı’nın Türkçe Editörü Timur Berk’le telefonda bir röportaj yaptım:
Bulunduğunuz yerden neler görüyorsunuz?
T. Berk: Parlamentonun önünde, havalimanında, sokakta her yerde Rus askerleri var. Şehir merkezini ve havaalanını kapattılar. Her yeri işgal ediyorlar. Günlük hayata engel oluyorlar. Burada çok bilinçli bir operasyon yapılıyor. Provokasyonlardan korkuyoruz.
Ukrayna’da Batı yanlısı Timoşenko geri döndü. Harekete geçmeyecek mi Kırım’da?
T. Berk: Tek başına, Batı’dan güvence almadan bir şey yapmak istemiyor.
Türkiye’den beklentiniz var mı?
T. Berk: Tabii ki! Türkiye’den, AB’den Rusya’ya karşı çıkmasını bekliyoruz. Kırım’da herhangi bir şey olmadığı halde sanki burası üzerinden bir dünya savaşı çıkarmak istiyorlar. Biz Ukrayna’ya bağlı olarak, Rusya’ya karşı milli-demokratik çizgiyi savunan bir topluluğuz. Burada karışıklık istemiyoruz.
Yanukoviç yönetimi ile aranız nasıldı?
T. Berk: Biz protestocuların tarafındayız. Yanukoviç’in Kırım Tatarlarına yaptıkları kabul edilemez. Bizim milli meclisimiz var. Bu meclisten seçtiklerimiz cumhurbaşkanına bağlı temsilciler kuruluna gidiyor. Yanukoviç bunu engelledi. Tamamen kendine bağlı, Rusya’ya yakın derneklerden birkaç kişiyi bu kurula gönderdi. Bütçemiz düşürüldü, sesimizi duyuramaz olduk. Davutoğlu’nun ziyareti bizim için çok önemli. Bu krizle ilgili en üst seviyeli ziyaret bu. Bu, Türkiye’nin gelişmeleri ciddiye aldığını gösteriyor. Lütfen dünyanın gözü önünde Rusya’nın bizi işgal etmesine müsaade etmeyin...
Timur Berk’le yaptığım röportaj Kırımlıların beklentilerini ve oradaki havayı göstermesi bakımından çok önemli. Ukrayna’nın küçük ucu Kırım üzerinden Rusya-Batı savaşı şekilleniyor gibi bir fotoğraf var. Burada Türkiye’nin takınacağı tavır önemli. Ancak Rusya’ya karşı çıkabilir mi? Bu başta doğalgaz meselesi olmak üzere birçok kritik hususta ilişki kurduğumuz Rusya ile ilişkileri altüst edebilir. Türkiye’nin sağduyu çağrısı yapmak dışında fazla bir inisiyatif alması pek olası görünmüyor.