17 Aralık süreci iki çok önemli ve eşzamanlı çözülmesi gereken sorunu Türkiye’nin önüne attı: Birincisi ortaya çıkan yolsuzluk, hırsızlık, rüşvet... İkincisi ise devlet içindeki hukuksuz yapı. Dün Liberal Düşünce Topluluğu’ndan Profesör Atilla Yayla Yeni Şafak’taki köşesinde mükemmel bir yazı yazdı. Dedi ki: ‘Liberal demokrasiye ve hukukun hakimiyetine gerçekten bağlı olan biri elbette yolsuzluklara karşı çıkacak. Yolsuzluk şüphelilerinin kim olurlarsa olsunlar adil ve etkili şekilde yargılanması için mümkün her desteği verecektir. Ancak bu bürokratik vesayet teşebbüslerinin onanmasını gerektirmez. Liberal demokratlar yolsuzluğa olduğu gibi bürokratik vesayete de hayır demek zorundadır.’
Ben Türkiye’nin bu karmaşadan çıkabilmesi için tek yol göstericinin bu mantık olduğunu düşünüyorum. İki koldan bir mücadele verilmeli. Yolsuzluk, hırsızlık yapanlar tasfiye edilirken, arka plandaki giderek büyüyen, sivil iradeyi ipotek altına almaya çalışan yapı da asla göz ardı edilmemeli.
Ancak maalesef herkes Yayla gibi net tavır koymuyor. İşin bir ucunu görüp, diğer ucu yokmuş gibi davranıyor. Kendine liberal diyen kimi yazarlar liberalizme ve demokratlığa aykırı bu tavırlarını ileride nasıl izah edecekler, bilmiyorum. Hukuksuz bir otonom yapının yani bürokratik vesayetin yanında durarak liberal olunabilen tek ülke burası sanırım...
* * *
Ancak orta yaş ve üstü kuşakta vesayetçiliğe teslim olmuş epey yazar varken genç liberal demokratlar arasında vesayete karşı gerçek bir ittifak oluştu. Gezi olaylarında farklı tavırlar alsalar bile 17 Aralık sonrası süreçte hepsi birleşti. Her konuda ayrı düşünebiliriz. Seçilmiş hükümeti beğenen olur beğenmeyen olur. Ama... Söz konusu meşru hükümete yönelik bir vesayet saldırısıysa o noktada herkes 27 Nisan 2007’deki pozisyonunu almalı. Bu meşru pozisyonu almayan sonrasında çok pişman olur...
Hem yolsuzluk hem otonom yapı tasfiye edilmeli
Cuma günü her yazısını dikkatle takip ettiğim, gerçek bir liberal aydın olan Gülay Göktürk çok haklı bir yazı yazdı. Hem yolsuzluklara net dille karşı çıktı hem de yazdığı mecranın inkarcı tutumuna inat devletin içindeki ‘otonom yapı’dan bahsetti. Bu kavramı daha önce Ali Bayramoğlu gündeme getirmişti. Hatta Bayramoğlu sırf bu yüzden 28 Şubat’tan beter bir linç yaşadı. Polis mahreçli bir kara propaganda kampanyasına muhatap oldu.
Şimdi de aynı merkezler bizim eve de uğramaya kalktılar. Eşim Rasim Ozan’a ve Ak Parti’nin önemli ismi Numan Kurtulmuş’a sahte bir kaset komplosuyla saldırdılar. Ortada açık bir çete var! Gülay Göktürk’ün yazdığı gibi devlet içinde kendi başına hareket eden bu hukuk dışı yapının muhakkak hukuk prensiplerine bağlı kalınarak tasfiye edilmesi şart.
İki uçlu sorun çemberi var karşımızda. Biri çözülüp diğeri eksik bırakılamaz. Ne yolsuzluk, hırsızlığın üzeri örtülebilir ne de devletin içinde kendi başına hareket eden yapıya göz yumulabilir. Bu sorunlar sırayla da çözülemez. Hükümet ikisini aynı anda çözmekle mükellef. Şayet önceliği otonom yapıyı tasfiyeye verirse o zaman yolsuzluğun üzeri kapanıyor algısı doğar. O nedenle bir an önce bir kabine revizyonu yapılmalı ve soruşturmanın şeffaf bir şekilde devam etmesi garanti altına alınmalı.
Ahmet Taşgetiren’e kulak verilse...
Yılların tecrübeli ve itidalli kalemi Ahmet Taşgetiren Gülen Hareketi’ne çok önemli uyarılar yaparak ve cemaatin yayın organlarının çizgisini eleştirerek Bugün gazetesindeki yazılarına son verdi. Emniyetin, savcıların her yaptığına sahip çıkılmasının yanlışlığına işaret etti ve sağduyu çağrısı yaptı. Keşke o çağrıya uyulsa... Keşke bütün bu olanlardan cemaatin sivil toplum ayağı zarar görmese...
Ama Fethullah Gülen Hoca’nın cuma günkü sohbetini izleyince bu temenninin fazla iyimser olduğunu görüyorum. Bu kadar öfke, bu kadar sert bir dil, bu kadar açıkça meydan okuma, bu kadar beddua... Türkiye’nin geleceği adına ürperdim o konuşmayı izleyince...
Boşuna cımbızlamayın
Ben devletçi ekonominin yolsuzluk üreten bir mekanizma olduğunu ifade etmek için ‘bu sistemi değiştirip, devletin elini ekonomiden çekerseniz rüşvet minimuma iner’ dedim. Bunu aldılar, abuk subuk yerlere çektiler. Rutinleşen manipülasyondan ben de nasibimi aldım maalesef...