Avusturya´nın 3. büyük şehri olan Salzburg, ülkenin kuzey batı sınırında olup ve Unesco Dünya mirasları listesinde yer almaktadır. Dünyanın en önemli müzisyenlerinden biri olan Wolfgang Amadeus Mozart’ın doğduğu şehir olması sebebiyle ünlenmiştir. Ve yine ayni sebeple hala birçok sanat aktivitelerine ev sahipliği yapan, barok mimarisi ile insani bir an olsun 21. Yüzyıldan alıp orta çağa götürüp, kendisine hayran bırakan bir şehirdir.
Salzburg’da mutlaka görülmesi gereken yerler arasında ilk sırada hiç şüphesiz Mozart’ın doğduğu ev yer almaktadır. Günümüzde bu ev kapılarını ziyaretçilerine bir müze olarak açıyor ve içerisinde Mozart´a ait eski eşyalar ve Mozart´a ait bestelerin kopyalarını görebiliyorsunuz. İçeri giriş ise ücretsiz.
Salzburg, şehri ikiye ayıran Salzach nehri kıyısında kurulmuş ve nehir üzerinde birçok köprü bulunmakta. Köprülerden en ünlüsü Makarsteg köprüsü. Köprü sizi harika bir nehir manzarası ile karşılıyor ve üzerinde sonsuz aşkı simgeleyen aşk kilitleri mevcut.
Diğer bir görülmeye değer yerlerden biri olan Salzburg Kalesinden bahsedecek olursak, bence şehre giriş yapıldığında ilk gidilmesi gereken yer. Şehri kuşbakışı izleme ve fotoğraflama imkanı veriyor.
Daha öncede belirttiğim gibi Salzburg´u gezerken kendinizi ortaçağa ait bir zaman diliminde hissediyorsunuz. Tarihin dokusu öyle güzel korunmuş ki, Altstadt denilen eski şehir merkezinde gezerken, bir an 21. Yy.da olduğunuzu unutup, şehrin enfes tarihi dokusunda kayboluyorsunuz.
Altstad´ta alışveriş yapma olanağı oldukça fazla. Salzburg sokaklarında en çok göreceğiniz objelerden birisi de Mozart resimli çikolatalar. Bir çok dükkanda Mozart çıkartmalı bu çikolataların tadına bakıp, satın alma imkanı bulabilirsiniz.
Salzburg´ta mutlaka yapmanız gereken şeylerden bir diğeri ise, şehrin meşhur likör ve şarap üreticisi olan Spoer´i ziyaret etmek. Burası yerel ve küçük bir işletme ancak yaptığı kendine özgü likör ve şarapları ile turistlerin fazlaca ilgisini çeken ve şarap tadımına fırsat veren yerlerden birisi. Küçük dediğime bakmayın, dükkana girebilmek için en az on dakika kuyruk bekleyeceğinizden emin olabilirsiniz.
Salzburg’da ulaşım beni bu şehre yakın hissettiren en önemli sebeplerden biri oldu çünkü şehrin çok büyük bir şehir olmaması sebebiyle, her yeri yürüyerek gezip, tüm sokakları keşfedebiliyorsunuz. Ve ulaşım ile ilgili ekstra zaman ve para harcamak gerekliliğini de otomatik olarak ortadan kaldırmış oluyorsunuz.
Yeme içme konusuna değinecek olursak, Avusturya’nın en ünlü lezzetlerinden biri olan Şnitzeli burada da fazlasıyla görmek mümkün. Peki normal Şnitzelden tat olarak bir farkı var mı konusuna gelecek olursak, evet bence var. Kızartma yiyecekleri ne kadar sağlıksız bulsam da , oraya kadar gitmişken tatmadan dönmeyeyim dediğim bir seçim oldu Şnitzel ve gerçekten de pişman ettirmedi. Fiyatlara gelecek olursak, bir tabak Şnitzel için 15-20 € aralığında bir para ödüyorsunuz ancak tabak gayet doyurucu ve tadı mükemmel. Restoran olarak Mozart Platz´ da şehrin aktivitelerini de izleyebileceğiniz birçok seçenek mevcut. Şehir bir sanat şehri ve sokak sanatçılarını ya da festival zamanlarında sokak konserlerini de, yemeğinizi yerken dinleme ve izleme imkânı buluyorsunuz. Ancak burada dikkat edilmesi gereken nokta , şehir çok fazla turist aldığından, mutlaka önceden rezervasyon yaptırmak ve günün sonunda aç kalmadan otele gidebilmek.
Sanatın ve Sanatçının şehri dedik Salzburg için. Peki ne tür aktiviteler planlayabiliriz, biraz da bundan bahsedelim : Şehirde bale, ünlü isimlere ait konser (Fazıl Say gibi saygın isimleri de arasında görebileceğiniz) , tiyatro, film ve opera güzel bir alternatif olabilir. Ayrıca Mozart’a özel Şubat ayı boyunca „ Mozart Haftası“ konseptiyle iliklerinize kadar Mozart’a doyacağınız essiz anlar yaşayabilirsiniz. Tabi mutlaka öncesinde biletlerinizi internetten satın almak şartıyla. Son anda hiçbir aktiviteye bilet bulmanız mümkün değil, zira talep çok fazla.
Salzburg’u anlatmışken Mozartsplatz dan bahsetmeden olmaz. Mozart adına yapılmış Mozart heykelinin bulunduğu meydan tüm ihtişamı ile mutlaka görülmesi gereken yerlerden birisi olarak karşımıza çıkıyor. Bu meydan günümüzde birçok sokak festivali ve Noel zamanlarında ise Noel marketlerine ev sahipliği yapıyor. Etrafında birçok kafe ve restoran bulunuyor, bu sayede meydanı izleyip, şehrin tadına varabiliyorsunuz.
Bunun haricinde tarihe meraklıysanız Mirabell bahçelerini görmeden geçmeyin derim. Bahar ya da yaz aylarında bu bahçeler daha görünesi bir hal alıyor çünkü tüm bahçe süper bir bicimde çiçeklendirilmiş ve ferah bir parkta nefes almanızı sağlıyor. Kışın tabi bu alan genelde karlarla kaplı.
Salzburg´u ünlü yapan diğer ögelerden birisi ise tuz madenleri. Benim ilgi alanıma girmediği için ben gidip görmedim ancak heyecan verici bir macera turu olduğunu duydum. İlgisi olanlar için rezervasyonla giriş yapılabilen, tamamen turistik tuz madeni gezileri mevcut.
Salzburg´a üç defa gitmiş olmama rağmen, yine gitmek isteyip, ayni tadı alacağımı düşündüğüm nadir yerlerden birisi. Sizinde fırsatınız olursa bu küçük ama sevimli şehri görmeden geçmeyin derim.