Melih Aşık

Melih Aşık

m.asik@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Tarım Bakanlığı’nın yurt içinde üretilen hileli gıda ürünleriyle ilgili açıklamaları faydalı uyarı ve tartışmaları gündeme getirdi. Üretim hileleriyle bir kez daha tanıştık.

Peki yurt dışına ihraç edilen ancak sakıncalı bulunarak geri gönderilen ürünler ne oluyor?

Örneğin Gıda Dedektifi adlı sitede gördüğümüz şu haber:

“Türkiye’den Bulgaristan’a ihraç edilmek istenen narlar sınırdan geri çevrilerek iade edildi.

Narların içeriğinde izin verilen limitin 4 ila 8 katı Fenpropathrin, Pyriproxyfen ve Lambda-cyhalothrin maddeleri bulundu.”

Haberin Devamı

★★★

Bu narlar hangi bölgenin ürünü, hangi firma tarafından ihraç edilmiş, bilinmiyor. İade edilen ürünler ne oldu, meçhul.

Bu narların ihraç edilmeyen bölümü de elbet yurt içinde satılmış olup vatandaşlarımız tarafından nar suyu olarak iştahla tüketilmiştir.

★★★

Semt pazarlarında ve Kadıköy çarşısı gibi büyük çarşılarda başta kuruyemiş ve baharat olmak üzere ambalajsız ve markasız dökme ürünler bolca satılıyor. Kuru kayısı, kuru üzüm, iç ceviz, antep fıstığı, fındık, badem gibi ürünler düşük fiyatla satıldığından dar gelirli vatandaş bu ürünlere yöneliyor. Bu ürünleri sağlık açısından denetleyen var mı?

Duymadık, görmedik...

Belediyelerin sağlık açısından ürün denetim yetkisi bulunmadığını da kaydedelim...

Sağlığımızı artık biraz ciddiye alalım...

ESER

Yazıları biraz geciktirmişim... Yazı işleri müdürümüz Murtaza Bey aradı, nazik biçimde saati hatırlattı...

O zaman geçende hayattan ayrılan Güneş Gazetesi’ndeki genel yayın müdürümüz Güneri Cıvaoğlu’nun sözlerini anımsadım...

Yazarın yazısı çok geciktiğinde bizzat telefon açar ve sorardı:

-Beyefendi eserinizi tamamladınız mı?

Köşe yazısının “eser” diye tanımlanması (şaka da olsa) yazarı mutlu ederdi...

YUNUS

Yunus Akgün Galatasaray’ın alt yapısından yetişen, 8 yaşından beri yani 16 yıldır sarı kırmızı formayı taşıyan bir futbolcu. Geçen yıl onun oynadığı açık mevkiine üç futbolcu birden (Zaha, Tete ve Ziyech) alındı. Zaten aynı mevkide Kerem ve Barış gibi iki as futbolcu da vardı. Üstelik hak ettiği transfer parasını alamadı. Bunun üzerine kendisine teklif yapan İngiltere’nin Leicester City takımına kiralık gitti.

Haberin Devamı

Yerine alınan Zaha ve Tete fos çıktı. Ziyech de sürekli sakat. Kerem de Portekiz’e transfer olunca bu yıl geri dönen Yunus’a mecburen yer açıldı. Rakipsiz kalan Yunus kendini buldu, harika maçlar çıkararak takımının kurtarıcısı oldu.

GS, elinin altındaki serveti görememiş ancak zorunluk doğunca bu futbolcusunu fark edebilmişti.

İşte yabancı oyuncu sevdasının acı sonucu...

İşte Türk sporunun ve futbolunun dramı...

GENÇ ANKARA...

13 Ekim 2024... Ankara’nın başkent oluşunun 101. yılıdır.

Ankara adının Ankyra, Ankura, Angora gibi köklerden geldiği tartışılır.

Atatürk konuya bambaşka bir yorum getirmiştir.

Atatürk’e göre Ankara, Orta Asya’daki Baykal gölüne dökülen nehir olup, bu nehrin adı bölgede yaşayan Türkler tarafından göçler sırasında bizim coğrafyaya taşınmıştır.

Batılılar kenti uzun yıllar “Angora” diye adlandırmışlardı. 1931 yılında çıkarılan kanun ve yönetmelik ile PTT, Angora adıyla Ankara’ya gelen mektupları geri göndermeye başladı. Aynı şekilde İstanbul’a Constantinople adıyla gönderilen mektuplar da geri gönderiliyordu.

Haberin Devamı

Ankara ve İstanbul adları o şekilde resmileştirildi.

Atatürk başkenti seçerken düşündüklerini şöyle açıklar:

“Biri her nevi taarruz ve tecavüze karşı kuvvet ve sükunetini muhafaza edebilecek bir yer olmalı...

İkincisi... Başkent öyle bir yerde olmalı ki hükümet dikkatini memleketin her yanına eşit ölçüde verebilsin...”

Ankara dünyada yoktan var edilmiş tek başkenttir...

SOHBET

Facebook’ta bir sohbet penceresi açmış ve şöyle demiştim:

“Kitapçılarda kitabı elime alır, sayfalarını rastgele karıştırır, eğer bana göre çarpıcı bölümlere rastlarsam satın alırım.

Ama eve gelince o çarpıcı bölümleri bir türlü bulamam.

Neden sonra bulduğumda da o kadar çarpıcı olmadıklarını görürüm.

Bu neyi ifade eder...

A) Kitaptan anlamadığımı!

B) Kitapların beni anlamadığını!

C) Her ikisini...

Dostlar güzel yorumlar getirdiler... En özlü yorumu Saniye Akkoç hanım yaptı:

“Kitaba kitapçı ortamında bakmak insanı çoğunlukla yanıltır. Sanırım oranın atmosferinden olsa gerek, insan her şeyi kayda değer görüyor. Hatta sıradan kitapları bile...”

Evet tam da böyle...

Kitapçılar ve raflardaki rengarenk kitaplar insanı heyecanlandırıyor, kitap iştahını tetikliyor, sizi kitap satın almaya zorluyor... Sanırız temelde bu duygu var...