Melih Aşık

Melih Aşık

m.asik@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


     Arif Keskiner dostumuz "Çiçek Gibi"den sonra anılarının ikinci bölümünü "Yine Mi Çiçek"le demetleyip sundu bize. Yaşar Kemal kitabı okumuş, çok beğenmiş, "çoktandır unuttuğum günleri yeniden yaşattın" diyor önsözde. İlk kitapta olduğu gibi, sinema, edebiyat, basın, sahne dünyasının tanıdık isimleri, Arif'in yaşamı içinde renkli rollerle çıkıyorlar karşımıza. Arif'in Adanalı arkadaşlarının ilk gençlik öyküleri kitap içinde kitap... Mazlum Göknel 15 - 16 yaşlarında genelevi merak ettiği günleri anlatıyor...
     Herkesin aklı fikri Daşçıkan'daymış. Daşçıkan genelevin bulunduğu semt. Yirik Hasan çocukların genelev muhabbetine kulak misafiri olunca onlara bir iyilik yapmak istiyor... Siz bir araba bulun, bir şişe de büyük rakı gerisine karışmayın, diyor. Yirik Hasan yaşça onlardan büyük bir şoför. Ertesi gün Daşçıkan'ın yolu tutuluyor.
     Yirik Hasan önceden gidip rakıyı kapıdaki bekçiye veriyor. Anlaşmayı yapıyor. Peşinden gençleri alıp kapıya götürüyor. Kapının önünde kalabalık birikmiş. Gençler kapıdan geçerken bekleyenler mızmızlanıyor:
     - Yahu bunlar daha çocuk biz burada beklerken bunlar nasıl giriyor?
     Bekçi itiraz edene çıkışıyor:
     - Len oğlum ne bağırıp duruyon, onların anaları içerde çalışıyor. Yarın bayram, bugünden gelmişler ki analarının elini öpüp bayram harçlıklarını alacaklar.
     
     Notu Serdar Şahinkaya göndermiş... Okuyalım..
     Bir tarihte, bir İngiliz, Türkiye'de rahatsızlanır.
     Bir arkadaş da alır onu tanıdığı bir hekime götürür.
     Testler vs. derken hekim "kıyak" olsun diye "ilaçlarını" da verir İngiliz'in.
     İngiliz ülkesine dönünce teşekkür yazacak...
     Ancak doktorun adını bilmiyor. Derken ilaç kutusunun üzerindeki mührü görür. Teşekkür mektubunu yazar gönderir. Mektup şöyle başlamaktadır:
     "Dear Dr. Numunedir Satılmaz..."
     
     Değil kardeşim, dal yeşil,
     gök mavi değil.
     Bilsen! Ben hangi âlemdeyim,
     sen hangi âlemde!
     Aklından geçer mi dersin aklımdan geçen şeyler?
     Sanmam! Yıldız ve rüzgâr payımız müsavi değil;
     Sen kendi gecende gidersin, ben kendi gecemde;
     Vazgeç kardeşim, ayrıdır bindiğimiz gemiler...
     
     Gemici uzun süren bir seferden dönmüş.. Bakmış karısı kapıda kendisini yeni doğmuş bir bebekle karşılıyor. Kendini tutamamış:
     - Bu bebek benden değil, demiş...
     Karısı susarak onaylamış...
     - Arkadaşım Jim'den değil mi?
     - Hayır, demiş kadın...
     - O zaman arkadaşım Joe'dan?..
     - Değil, demiş kadın...
     - O ikiyüzlü arkadaşım John'dan öyleyse?..
     - Hayır, demiş kadın...
     Ve eklemiş:
     - Yani benim kendi arkadaşım olamaz mı?..
     
     
     Ebe doğumhane kapısındaki adama seslenir:
     - Beyefendi bir oğlunuz oldu,
     Temel atılır:
     - Piz daha once gelmiştuk...
     
     Apolitik fıkra
     Aşağıdaki eski hikâyenin siyasetle ilgisi yoktur...
     Bir adamcağızın gözü ağrıdı:
     "Bana ilâç yap" diye bir baytara gitti. Baytar, dört ayaklıların gözüne sürdüğü şeyden onun gözüne de çekti, adam kör oldu. Dâvayı kadıya arz ettiler. O da: "Baytarın hiç de diyet vermesi gerekmez" dedi, "çünkü bu adam eşek olmasaydı baytara gitmezdi."
     
     Gazeteci...
     Gazetecinin yaptığı işi en iyi tanımlayan dilin Yunanca olduğu söylenir.
     Yunancada "Dimosyagrafus" gazeteci demek...
     Anlamı ise...
     "Halkı ilgilendiren şeyleri halk için yazan kişi", oluyor...
     Bizde bu tanıma uyan kaç gazeteci var dersiniz?