Melih Aşık

Melih Aşık

m.asik@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Sanayi Bakanı Yalım Erez, TÜSİAD'ın hazırladığı `Demokratikleşme Paketi' üzerine düşüncesini özlü bir sözle açıklıyor:
- Kendi işlerine baksınlar!..
Hatırlara
Erez'in Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Başkanı olduğu günler... o günlerde Profesör Doğu Ergil'in TOBB adına hazırladığı "Doğu Raporu"... ve... ANAP'lı hükümet yetkililerinin (bugün Yalım Bey'in söylediğinin tıpatıp aynısı olan...) sözleri geliyor:
- TOBB kendi işine baksın!..
Prof. Doğu Ergil dün telefonda (sorumuz üzerine) diyor ki:
- Yalım Bey'e ülkenin geleceği açısından iki çalışmanın çok önemli olduğunu; birisinin Türkiye'nin zaafiyetini oluşturan Doğu sorunu, diğerinin de su konusu olduğunu, bunların üzerinde çalışılması gerektiğini anlatmıştım. Çok makul buldu ve TOBB Yönetim Kurulu'ndan bu araştırmaların yapılması kararını çıkarttı. O dönem tüm saldırılarda, hatta TOBB Yönetim Kurulu rahatsız olmasına rağmen beni hep destekledi...
- TÜSİAD raporunu siz nasıl değerlendiriyorsunuz?.
- Bu rapor hükümete karşı bir eleştiri değil; iflas eden düzene karşı alternatif öneriler içeriyor. TÜSİAD bugüne dek çekingen davrandı, geç bile kaldı. Ve şimdi ilk defa işlemediği - işlemeyeceği anlaşılan sisteme karşı alternatifler getiriyor. Çok da iyi yapıyor. Herşeyden önce bir yurttaşlık görevi bu...

Tanju Çolak "Hapisten çıkınca milletvekili olabilirim" demişti... Gülmüştük... Engin Civan hastanede yatarken "milletvekili olabileceğini" söyledi. Duyanlar güldü. Ali Kalkancı geçenlerde Star'da konuşurken "Milletvekili olacağını" müjdeledi. Yine gülenler oldu. Susurluk kamyoncusu Hasan Gökçe onları izliyor. Dünkü gazetelerde:
- Teklif gelirse milletvekili olabileceğini, ilan ediyordu...
İzmir'li okurumuz Tülin Gökel dün telefonda dedi ki:
- Önceleri gülüyorduk şimdi düşünüyoruz... Demek ki insanlarda milletvekili olmak için bozuk sicile sahip olmak gerektiği gibi bir kanaat var. Acaba yarattıkları bu imaja sayın milletvekilleri ne diyor?

Cumhurbaşkanı Demirel' in geçen hafta milletvekillerine verdiği iftar yemeği öncesi...Milletvekilleri uzun bir kuyruk oluşturmuşlar, yemeğin verileceği salonun kapısının açılmasını bekliyorlar. Derken kapı açılıyor. Görünen ilk manzara mı? Kapının hemen solunda, milletvekillerine, "Hoşgeldiniz" demek için ayakta beklemekte olan Demirel... Hemen az ilerisinde de Turban Genel Müdürüyken yaptığı iddia edilen yolsuzluklar ve usülsüzlükler yüzünden adı "Pişkin Ömer"e çıkmış, Baba' nın eski koruma müdürü, yeni DYP Isparta milletvekili Ömer Bilgin..!
Kendileri dışarıda bekletilirken, Ömer Bilgin' i bu durumda gören ANAP Sakarya milletvekili Ahmet Neidim dayanamıyor, herkesin duyacağı yüksek sesle Köşk garsonlarını uyarıyor:
-Aman ha çocuklar! Çatal - bıçakları sayın, eksik çıkmasın!
Şaka bir yana... Hakkında 3,5 trilyonluk yolsuzluk iddiası bulunan Ömer Bilgin'i Türk ekonomi ve siyasi hayatına hediye eden Baba'nın bu marifeti yetmemiş gibi şimdi onu koltuklaması, Türkiye'nin bugünkü batak duruma neden geldiğini merak edenlere de parlak bir yanıt olmuyor mu?

Frankfurt Ağır Ceza Mahkemesinin "Türk Hükümetinde bir bayan bakan (Tansu Çiller) eroin kaçakçılarıyla ilişki içinde" sözlerini zapta geçirmesi ve Alman TV'sinin haberi Türk bayrağı üzerine bir şırınga resmi koyarak vermesi sürpriz sayılmalı mı? Yoksa bizi üzen bir flu gerçeğin yabancılar tarafından dile getirilmesi midir?
Aynaya bir bakalım...
Günlerdir konuşulan bundan başka birşey mi? Susurluk kazasıyla ortaya saçılan bir yığın karanlık ilişkinin içinden " Kürtlerin yürüttüğü eroin kaçakçılığını son yıllarda devlet çetesi devralmış" gerçeği süzülmüyor mu? Devlet çetesinin DYP ile milletvekili ve bakan düzeyinde bağlantıları bir bir ortaya dökülmüyor mu?
Almanlar aptal mı?
Avrupa'ya giren eroinin yüzde 80'inin Türkiye çıkışlı olduğu kayıtlara geçerken ve "bu çapta bir kaçakçılığın devlet himayesi olmadan yürütülemeyeceği" bilinirken elalemin "Türk hükümetinin bu işlerle hiçbir ilgisi yoktur" saflığı içinde kendi gençliğinin zehirlenmesini seyretmesi beklenebilir mi?
Yıllardır düşünce cezaları, işkenceler ve bilumum insan hakları ihlalleriyle uygar dünyaya rezil oluyoruz. Batı, Türkiye'yi adeta karantinaya almış... Bütün bunlar yetmemiş gibi şimdi yeni bir marifetimizle temayüz ediyoruz... Ülkemizin Dışişleri Bakanı'nın kartvizitine bu defa da "eroin kaçakçılığının hamisi" sıfatı ekleniyor.
Sırtımızdaki kambur taşınmaz hal alıyor...
Elbette koskoca ülke, dürüst milyonlar bu kamburu haketmiyor... Ama kamburu taşımayı sürdürdükçe kendimizi savunacak hiçbir sözün değeri olmayacak. Bunu da bilelim...