Melih Aşık

Melih Aşık

m.asik@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Melih AŞIK

Yaz aylarında birkaç gün Fransa'da kalan bir dostumuz, bu kısa süre içinde iki kez bindiği trende anketçilere rastlamış. Fransız Demiryolu İdaresi'nin düzenlediği anket, yolcuların beğeni ve şikayet noktaları üzerinde yoğunlaşmaktaymış... Dostumuz dedi ki:
- 30 yıldır Anadolu yakasından Avrupa'ya vapurla gider gelirim. Gemiler yıprandı, çöplük haline geldi. İşletmecilik bozuldu, yok oldu. Bu 30 yıl içinde Deniz Hatları İşletmesi bir kez olsun benim şikayetimi sormadı. Birkaç yıl önce göstermelik bir anket yapılmıştı. Onun da sonucu açıklanmadı. Para ödeyip vapura binen yolcunun tek söz hakkı yok... Tabii diğer alanlarda da bu böyle... Demokratik kültür ve terbiyemiz olmadığı için... ve yolcular da çoğu kez suskun kaldığı için, parayı ödeyip hizmeti satın alan vatandaşı yok sayan bir anlayış sürüp gidiyor...

Sürücünün kanında yüzde 20 alkol bulundu... Sürücünün yüzde 30 oranında alkollü olduğu saptandı... Derken... gazetelerden biri hızını alamayıp alkol muayenesinde sürücünün kanında yüzde 70 alkol bulmaz mı?.. Nurettin Tekindor dostumuz dayanamayıp telefona sarılmış:
- Bir insan düşünebiliyor musun ki, damarlarında kandan çok alkol dolaşıyor!.. Gazeteci arkadaşlar haber yazarken şöyle bir durup ne yazdıklarını düşünmezler mi acaba?..
Ve peşinden izah ediyor:
- Almanya'da ceza yediğim için iyi biliyorum. Kandaki alkolün üst sınırı "binde 1,2"dir. Bu oran "binde 2"ye doğru çıktığında cezayı yersiniz. Bende "binde 1,8" oranında alkol bulunduğu için ehliyetimi almışlardı. Özetle kandaki alkol "binde 1 - 2" arasında oynar...
Demek oluyor ki.. Bazı gazeteci arkadaşlar da içmeden kafayı buluyor...

Milliyet Sanat Dergisi dün 25'inci yaşını kutladı... Çeyrek yüzyıldır Milliyet Sanat, kültür ve sanat yaşamından aydınlık renklerini taşıdı okurlarına... Karınca çalışkanlığı ve derviş sabrıyla...
En az iki kuşak; Halikarnas Balıkçısı'nı, Behçet Necatigil'i, Sevgi Soysal'ı, Adnan Saygun'u.. bizden ve dünyadan nice sanat insanını daha.. Milliyet Sanat yapraklarında tanıyıp sevdi...
417'inci sayıya ulaşan, kültür hayatımıza bundan sonra da aynı duyarlılıkla hizmet vereceğine inandığımız derginin çalışanlarını kutluyor ve bu vesileyle... gerilere doğru uzanıp eski Milliyet Sanat sayfalarından derlediğimiz "eskimeyen" tadları sunuyoruz:
(13 Ekim 1972 tarihli dergide yayınlanan söyleşide diyor ki Muhsin Ertuğrul:) "Her deniz teknesinin olduğu gibi, herkesin de bir pusulası vardır. Bu pusulanın ibreleri çeşitli yönleri gösterir. Kiminde banka hesabını, kiminde çıkar sağlamayı, kiminde koltuk hırsını, kiminde ün salmayı gösterir. Benim pusulamın ibresi hep tiyatro sevgisini gösterir... Çemişkezek'te bir çadır tiyatrosu yönetmek benim için çok daha ilginç, çekicidir. İnsan orada yaratıcılığını gösterebilir. Orada insan, ilk kez tiyatroyla karşılaşan, pınar suyu kadar saf seyirci bulabilir...
***
(8 Aralık 1972 tarihli dergide Halikarnas Balıkçısı'yla söyleşi:)
- Nobel armağanını kazansanız ne yaparsınız?.
- Bunun gururu var tabii..
- Ödülünü de bir düşünsek?..
- Ne veriyorlarmış?..
- 100 bin dolar, 1, 5 milyon lira bizim paramızla!..
- Hemen aldığım gece dağıtırdım. Bakma öyle tuhaf tuhaf!.. Sevinç satın alırdım böylece!...
***
(19 Ocak 1973 tarihli dergide diyor ki
Cemal Süreya:)
"Bir Alman için cinsel birleşme, yemek üstüne yenen büyücek bir çikolatadır. Yeri, konumu bilinen; belli bir eylemdir. Bir Türk için ise cinsel birleşmede güzelliğin çok üstünde, hatta dışında birşey vardır: Bir felaket tadı, bir varlık - yokluk tartışması, bir mahvoluş duygusu... Tarihsel nedenler, bizimki gibi ülkelerde karışık ve yoğun duyarlıklar halinde dibe çökmüştür...

ANAP milletvekili Bülent Akarcalı, "sağlık" konusunda duyarlılığıyla tanıdığımız bir parlamenter... "Ayrıntı" gibi görünen, ancak uygulandığında yararlı olabilecek ilginç önerilerine yenilerini ekliyor...
İlk öneri... hastanelere yolu düşen vatandaşların önemli bir sıkıntısıyla ilgili... Acil Servis'teki hastasına kan temin etmek için insanüstü çaba sarfeden yurttaşların halini anımsattıktan sonra diyor ki Akarcalı:
"Yurttaşların kan ihtiyacının zamanında karşılanabilmesi için, yapılacak nüfus sayımında kişilerin kan grupları ve kan verme yetileri (kan vermeyi isteyip istemedikleri) ile ilgili birer sütun açılabilir. Buradan hareketle de bölgelere göre tasnife gidilip bir "kan envanteri" çıkarılması mümkün olur. Böylesi bir sistemin oluşması, bu önemli sağlık sorununun çözümüne ciddi katkı sağlayacaktır...
Ve ikinci öneri:
"Toplumumuzu zararlı alışkanlıklara karşı korumak amacıyla yapılması gereken önemli işlerden birisi de, kullanılan maddelerin dünya standartlarına uygun olarak üretilmesidir. Bugün Tekel'in ürettiği tütün mamullerinin katran oranı, Türk Kanser Araştırma ve Savaş Kurumu ile Hacettepe Onkoloji Enstitüsü'nün yapmış olduğu araştırmaya göre, Avrupa standartlarının çok üzerindedir. Türkiye'de satılan bu mamullerin katran oranının 10 - 11 mgr. düşürülmesi gerekiyor. En azından özelleştirilmesi düşünülen Tekel'in özelleştirme şartı olarak bu konuda bir madde konulması faydalı olacaktır..."
Önerilerini Sağlık Bakanı Halil Özsoy ve Tekel'den sorumlu Devlet Bakanı Eyüp Aşık'a da yazılı olarak iletmiş Akarcalı... Şimdi beklemede...
Bakalım bir girişimde bulunacak mı Sağlık ve Tekel Bakanları...

"Fransa'nın Cherburg kentinde yapılan Dünya Liselerararası Dünya Şampiyonası'nda katılan üç sporcumuzdan Umut Toyer yüksek atlamada 2.01'lik derecesiyle Dünya Şampiyonu oldu..."
Bu haberi ne gazetelerde görmüşsünüzdür, ne dergilerde... Biz tesadüfen Çimentaş'ın yayınladığı aylık dergide gördük. Bu Dünya Şampiyonu gencimiz, Çimentaş forması altında yarışıyormuş.
Atina'da yapılan son Dünya Şampiyonası'nda adeta kahrolmuştuk. Orada tek bir atletimiz ne yarı finale, ne finale kalabildi. Ama gördüğünüz gibi liseli bir atletimiz Dünya Şampiyonu olabiliyor... Fakat bizim haberimiz olmuyor. Çünkü gazetelerimiz ve kafalarımız futbolla yüklü... Bu ilgisizlik atletleri gençlik yıllarında soğutuyor; 60 milyonluk ülke dünya şampiyonalarında Uganda veya Etyopya kadar adını duyuramıyor...
Çünkü biz sporla ilgili bir millet değiliz... Biz futbol ve kulüpçülükle ilgiliyiz. Türkiye'de spor yarışmaları değil kulüp yarışmaları yapılıyor. Spor öksüz kalıyor. Ülkenin gençlerine yazık. Yarınlarına yazık...

Yazara EmailM.Asik@milliyet.com.tr