Amerikalı bir diplomatın kaleme aldığı, Ankara'da diplomatik çevrelerde elden ele doşayan Türkiye'ye özgü trafik kurallarının bir bölümünü dün yayınladık. "Korna kullanımı"na ilişkin ikinci bölümü de birlikte okuyalım...
1. Korna her aracın en gerekli parçasıdır ve sürücüler, araç kullanma becerilerini devam ettirmek maksadıyla sürekli olarak korna kullanımı ile ilgili pratik yapmalıdır.
2. Sürücüler, kornanın her zaman iyi olarak çalıştığını güvence altına almalıdır. Kornası bozuk veya 200 desibelin altında ses veren araç yoğun trafikte kontrolsüz halde kalmış demektir.
3. Sürücüler kornayı aşağıdaki sebepler için kullanabilirler;
a) Evliliklerde, futbol maçları sonunda ve politik ralilerde, sürcüler gündüz veya gece konvoy halinde giderken duygularının bir ifadesi olarak kornaya sürekli basarlar.
b) Trafiğin tıkandığı zamanlarda yüksek sesli ve saldırgan korna yolu açar. Trafiğin tamamen sıkışması halinde, korna el hareketleri ile desteklenerek araçların yürümesine yardım edilir.
c) Trafik ışığında bekleyen araçlar, lambanın ilerisinde bekleyen araçları, yeşil ışık yanmadan üç saniye önce kornaya basarak uyarmalıdır.
4. Taksi sürücüleri, müşterilerin dikkatini çekmek üzere arkalarına gizlice yaklaşarak yüksek sesle kornaya basar.
5. Otobüs veya kamyon sürücüleri, diğer araçları hızlandırmak ve önlerinde trafiği açmak için 20 saniye boyunca havalı kornalarına basarlar.
Susurluk haftaları... Tarikat haftaları... Sincan haftası... Derken geldik Bayram haftasına... Her musibette bir isabet vardır.. Son hafta da herkese "Bu ülkede neyin olup neyin olmayacağını, şu ağır aksak demokrasiyi ve toplumsal tahammülü zorlamanın hangi sonuçları vereceğini" gösterdi.
Umarız hepimiz gereken dersi almışızdır.
Umarız önümüzdeki tek yolun toplumsal sevgi ve saygıyı güçlendirmek olduğunu kavramışızdır.
Umarız toplumsal enerjiyi birbirimizi yemek için değil hep birlikte daha üretken, daha mutlu, daha huzurlu bir ülke yaratmak için harcamamız gerektiğini düşünmeye başlamışızdır.
Bu yolda hepimize karşılıklı anlayış, idrak, izan, hoşgörü, sevgi, saygı çabası düşüyor...
Mutlu bayramlar diliyoruz...
Beyaz Saray'ın dış kapısının tamiri gerekiyormuş. Konuyla ilgili bürokrat Missouri'den ve Newyork'tan birer marangoz çağırarak kapıyı göstermiş, teklif istemiş. Missouri'den gelen marangoz:
- 700 dolara olur bu iş, demiş, 300 dolar işçilik, 300 dolar malzeme, 100 dolar da kar...
Bürokrat Newyork'tan gelen marangoza dönmüş:
- Siz aynı işi kaça yaparsınız?
- 2700 dolar...
- Nasıl olur bu kadar fiyat farkı?
- 1000 dolar bana, 1000 dolar size, demiş Newyork'lu, 700 dolar da Missouri'liye verir yaptırırız kapıyı...
Amerika'da bu olay fıkra olarak anlatılıyor. Türkiye'de ise fıkra sayılmaz... Adeta kural...
Amerika'da 1950 yılı sonrası boşanmaların eskiye göre hızlandığı saptanmış... Sebebini araştıranlar ilginç bulgulara varmış. O yıllar Amerika'da televizyonun yaygınlaştığı yıllar. Araştırmalar göstermiş ki aileler her gece ortalama 7 saat televizyon izliyor; birbirleriyle konuşmaya ise sadece 1 saat ayırıyorlar. Gerçi televizyon izlenirken de konuşuluyor ama laf olsun diye konuşuluyor. İnsanlar televizyon izlerken dikkatlerini daha çok ekrana veriyor, birbirlerine içten ve gerçek bir ilgi göstermiyor.
Boşanmalarının önemli bir sebebinin bu olduğu sonucuna varılmış.
Aynı hastalık Türkiye'de halen yaşanıyor. Gözler ve akıllar ekranlarda. Konuşulması gerekenler ise konuşulmuyor. Aile bireyleri birbirini ihmal ediyor. Birbiriyle ilgilenmiyor. Bu durum elbet her ailede boşanmaya yol açmıyor. Ama aile içi sevgi ve ilgi bağlarını kuşkusuz gevşetiyor.
Amerika'da konuyu inceleyen uzman soruyor:
- Televizyon mu önemli, yoksa ailenin mutluluğu mu?
Bu sorunun yanıtını biz de düşünmeliyiz... Özellikle gözlerimiz ekrandayken...
Önceki gece Başbakanlık Konutu'nda çalışırken kafasını kapıya çarparak yaralanan Başbakan Necmettin Erbakan 24 saat müşahade altında tutulduğu hastaneden taburcu edildi. Erbakan dün hastaneden ayrılırken bir gazetecinin, kazanın nasıl meydana geldiği şeklindeki sorusunu şöyle yanıtladı:
"Geçtiğimiz kasım ayında, Norveç'te patlak veren, devlet - siyaset - mafya skandalıyla ilgili halkımızın başlattığı, (Sürekli Aydınlık İçin Bir Dakika Karanlık) kampanyası nedeniyle ben de Konut'taki ışıkları söndürmüştüm. Tam bu sırada içim çekti, bir kadeh birşey içmek istedim. El yordamıyla Amerikan Bar'a yönelmiştim ki, kapıya çarpıverdim. Gördüğünüz gibi şu anda durumum çok iyi ve korkulacak birşey yok. Hastanede yattığım süre içinde beni sürekli arayan, geçmiş olsun, dileklerini ifade eden halkıma sizin aracılığınızla teşekkürlerimi sunuyorum.
***
Türk - İş Genel Başkanı Bayram Meral Türk Hava Yolları Genel Müdürü Attila Çelebi' yi istifaya davet etti. Meral dün olağanüstü toplanan Türk - İş Başkanlak Rurulu toplantısından sonra yaptığı açıklamada, Çelebi' yi istifaya davet kararının Başkanlar Kurulu'nda oybirliği ile alındığını belirterek şöyle konuştu:
"Bayram tatillerini geçirecek işçilerimize yeterli sayıda uçak tahsis etmesi için Sayın Çelebi'yi aylar önce uyarmıştık. Ancak üyelerimizin şikayetlerinden öğreniyoruz ki, sayın Genel Müdür bu görevini layıkıyle yerine getirememiştir. İsviçre'de, Havai'de, Kanarya Adaları'nda haftalar öncesinden otel rezervasyonlarını yaptıran çok sayıda işçimiz, uçaklarda yer bulamamaktan dolayı bu bayram tatillerini maalesef evlerinde ya da Türkiye'deki tatil yörelerinde geçirmek zorunda kalmışlardır. Bu skandalın tek sorumlusu sayın Çelebi'dir ve görevinden derhal istifa etmelidir.