Melih AŞIK
Telekom'daki trilyonluk yolsuzlukla ilgili, Kamu - Sen Genel Başkanı
Resul Akay'la söyleşimizin ikinci ve son bölümünü sunuyoruz;
-
Şimdiye kadar anlattıklarınızdan Posta İdaresi ve Telekom yöneticilerinin bazı firmalara, bu arada da kendilerine köşeyi döndürdükleri anlaşılıyor. Bu iddialarınızı güçlendirecek başkaca bilgi - belge veya emareler var mı?
- Mahkemenin bu kişilere yurtdışına çıkış yasağı koyması ve sanıkların mal varlıklarındaki aşırı artışın nedenlerini bir türlü açıklayamamaları bir tarafa... Duruşmalar sırasında gözlenen bir ilginç olay daha var ki, bu da çok şeyi açıklıyor. Her duruşmada salonun kapısını tutmuş, foto muhabirlerinin ve kameramanların görüntü almasını engellemeye çalışan tipler görüyoruz. Birkaç kez de tartıştığımız bu kişilerin kimler olduğunu araştırdık, bu yolsuzluk olayında köşeyi dönmüş firmaların adamları olduğunu gördük.
- Öyle anlaşılıyor ki, skandalın sanıkları bayağı zor durumda...
- Maalesef pek de zor durumda değiller. Çünkü yapılan tüm bu yolsuzluklar zaman aşımına uğramış. Dolayısıyla sanıklar yolsuzluktan, devleti trilyonlarca lira zarara sokmaktan değil, mal varlıklarındaki bu akıl almaz artışın sebeplerini açıklayamamaktan, yani rüşvetten yargılanıyorlar. Devlete verdikleri zarardan dolayı yargılanmıyorlar. Ve alacakları en ağır ceza beş yıl. O da en ağırı... Mahkum olsalar bile en fazla bir - iki yıl yatacaklar ve çıkınca çarptıkları paraları afiyetle yiyecekler.
Bir 10 Kasım'ı daha geride bıraktık...
Ata'ya saygı görevimizi o gün eksiksiz yerine getirdik...
Peki görev bitti mi?
Atatürkçülük senede bir gün Ata'yı anmak mıdır?
Nedir Atatürkçülük?
Atatürk gibi düşünmek, kendini Atatürk olarak görmektir.
Yurdunu ve halkını sevmek, kendini kocaman bir ailenin sorumlu bir ferdi olarak görmektir.
"Bana mı kaldı abi bu memleketi kurtarmak" diye düşünmemektir...
Yaşamın hoşca vakit geçirmekten ibaret olmadığını, ancak kendi yurttaşlarının sıkıntılarını - mutluluklarını - mutsuzluklarını paylaşmakla anlam kazanacağını bilmektir.
Atatürkçülük bağımsızlık ve özgürlüğü savunmaktır...
İncirlik üssünün veya bir başka vatan toprağının yabancı bir ülkenin çıkarları için kullanılması karşısında kayıtsız kalmamaktır.
Ülke siyasetçilerinin başka ülkelere avuç açması ve yalvarması karşısında ülke kaderinin bu olmadığını düşünmek, çözüm yollarını araştırmaktır.
Atatürkçülük devlette çeteleşmeye karşı çıkmaktır...
Çete iradesinin yerine halk iradesinin egemenliği içim çalışmaktır.
Cumhuriyetin Suudi parasıyla bir İslam devletine dönüştürülmesi karşısında sessiz ve duyarsız kalmamaktır...
Atatürkçü olmak, bireyin kendi yaşamını dürüst ve onurlu bir çizgiye oturtmasıdır. Hayatın her adımında bu çizgiyi izlemesidir.
Daha güzel bir ülke ve daha güzel bir dünya için kafa yormak, çalışmak, mücadele etmektir.
Türk gençleri bu sorumluluk içinde olmalıdır!
Atatürkçülük budur...
(Daryal Özsoy'a teşekkürle)
Ayvalık'tan
Mahfi:
Rüyamda Anayasa Mahkemesi üyesiyim. Diğer üyelerle bilikte Refah Partisi'nin kapatılma davasını görüşüyoruz...
İlk konuşmayı yapan Başkan:
- Arkadaşlar, bugün burada tarihi bir davaya bakıyoruz, diyor,
her ne kadar demokrasilerde parti kapatmak doğru değilse de, iş demokrasiyi kapatmak için parti kurmaya gelince, durum değişiyor... Bildiğiniz gibi, bizim asli görevimiz Yüce Atatürk'
ün kurduğu laik Cumhuriyet'i ve demokrasiyi sonuna kadar korumaktır. Bu davayı o açıdan ele alacağız...
Dosyayı açıyoruz. İlk sayfada
Tayyip Erdoğan'ın şu sözleri yer alıyor:
"Biz demokrasiyi amaca ulaşmak için bir araç olarak görüyoruz..."
Hemen el kaldırıyorum:
- Yüce Mahkeme'nin değerli üyeleri! Görüyorsunuz, davasına baktığımız partinin ileri gelenlerinden biri, kendilerinin aslında demokrasiye inanmadıklarını itiraf ederek Anayasa suçu işlemiş oluyor...
Başka bir üye söz alıyor:
- Sadece o mu... Bakın, iddianamenin 2'inci sayfasında parti genel başkanının cihaddan sözettiği vurgulanıyor. Bence cihadla demokrasi arasındaki bağlantı, Pamuk Prenses'le Frankenştayn arasındaki bağlantı kadardır...
Dosyanın gerisini okumaya gerek kalmıyor; doğrudan savunma aşamasına geçiyoruz. Mahkemeye de her zamanki gibi rötarlı gelen
Erbakan:
- Kusura bakmayın muhterem üyeler, yine geç kaldım, diyor;
ama mazeretim vardı.. Anıt Kabir'i ziyaret edip Ulu Önder'in huzurunda okuduğum duaları biraz fazla kaçırınca vaktin nasıl geçtiğini farkedemedim.. Bu nedenle affınıza sığınıyorum...
Mazereti yutmuş gibi yapıyoruz...
Öksürüyor Hoca... Önümdeki bardaktan bir yudum su alıp;
- Anayasa Mahkememizin değerli üyeleri, diye başlıyor konuşmasına,
Başsavcı'nın hazırladığı dava dosyasını okudunuz. Ne diyor Savcı?.. RP'nin Türkiye'deki laik ve demokratik düzeni değiştirmek amacıyla birtakım çalışmalar yaptığını söylüyor. Peki biz böyle bir çaba içindeysek, laik ve demokratik DYP'nin bizimle hükümet kurması suç ortaklığı kavramına girmiyor mu?.. Valla ben onu bunu bilmem Sayın Üyeler... Aha, şu yanımdaki koltuğa Tansu
Hanım'ı da oturtmazsanız, görev ihmali nedeniyle hepinizin hakkında suç duyurusunda bulunurum...
Suskunluğa bürünüyoruz...
YORUMU: Meseleye geniş açıdan bakıyorsun
Mahfi... Bu da bir yorum tabii...
Yazara EmailM.Asik@milliyet.com.tr