Melih Aşık

Melih Aşık

m.asik@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Melih AŞIK

İnternet'te "Osmanlı İmparatorluğu" bahsini açıp bu konuya ilişkin dosya başlıklarını gözden geçirirken görüyoruz ki... Bu bölgede en çok "Ermeni Soykırımı"na ilişkin dosya vardır. Birileri "Osmanlı" bahsini Ermeni soykırımıyla doldurmuştur. Bu dosyalardan birini açıyoruz. Karşımıza şu cümle çıkıyor:
"La genocide Armenien est une premiere etape vers la turquification de l' Anatolie et la creation d'un etat national Turc dont l'accomplissement sera l'oevre de Mustafa Kemal..."
Tercümesi:
"Ermeni soykırımı, Anadolu'nun Türkleştirilmesi ve Türk Milli Devleti yaratmaya yönelik bir ilk adım olup tamamlanması Mustafa Kemal'in eseri olacaktır..."
Hinoğlu hinler Osmanlı dönemini ilgilendiren bir olayı zoraki yorumla Türkiye Cumhuriyeti'ne ve Mustafa Kemal'e bağlamış, bugüne uzanan bir düşmanlığa malzeme yaratmışlardır. Belli ki genç Ermeni nesli bu tür zorlama düşmanlıkla besleniyor. Kinlendiriliyor...
Aynı oyun İslamcı kesim üzerinde de oynanıyor. Saptırma bir tarih yorumuyla; Osmanlı İmparatorluğu çok parlak bir durumdaymış da, Atatürk bu imparatorluğu yıkmış, yerine Batılıların keyfi doğrultusunda laik Türkiye Cumhuriyeti'ni kurmuş, havası yaratılıyor. Gençlere böyle bir imaj belletiliyor. Osmanlı'nın çöktüğü, ülkenin işgal altına girdiği, bir Osmanlı subayı olan Atatürk'ün zorunlu gerçekler ve kendisinden önce oluşturulmuş reform programlarından da yararlanarak yeni bir Cumhuriyet'in temelini attığı unutturuluyor.
Okyanus ötesinde "Rand Corporation" gibi kuruluşlarda hazırlanan bu planların amacı Türkiye'nin temelindeki Atatürk ve bağımsızlık düşüncesini sökmek, yerine teslimiyetçi zihniyetleri oturtmaktır. Entelektüel görünümlü bir bölüm yeni mandacı da, gazete köşelerinde bu zihniyete yardım için - çoğu zaman sureti haktan görünerek - ha bire Atatürk ve Cumhuriyet'e saldırıp duruyor. Atatürkçülük... Bu oyunları bozmak, ikili oynayanların gerçek yüzlerini sergilemektir...

Önce Hürriyet'in sonra Sabah'ın spor sayfasında tesadüf ettik.. Galatasaray - Trabzon maçından "Derbi" diye söz ediliyor. Bu sayfaları hazırlayan arkadaşların bilmemesi imkansız. Herhalde gözden kaçtı. Veya basiret bağlanması. "Derbi" bilindiği gibi aynı kentin iki takımının yaptığı maça verilen ad... FB, GS, BJK'nin aralarında yaptıkları maçlar Derbi... Ama GS - Trabzon maçı "derbi" değil...

10 Kasım öncesi bu sütunlarda orijinal Anıtkabir projesinden söz etmiştik... 1942'de düzenlenen Anıtkabir proje yarışmasında birinciliği kazanan Ord.Prof. Emin Onat ve Doç. Dr. Orhan Arda'ya ait projenin Demokrat Parti iktidarı yıllarına denk düşen uygulamasında "orijinal"e sadık kalınmadığını... "aşırı yapım giderleri" bahanesiyle kabrin üzerindeki görkemli kaide bölümünün iptal edildiğini anımsatmıştık...
ANAP Genel Başkan Yardımcısı Yılmaz Karakoyunlu, dün geçtiği notta ilginç bir öneride bulundu... Geçtiği notta dedi ki:
- Eğer o tarihte "parasızlık" gerekçesiyle Anıtkabir'in en görkemli bölümünü giyotine vermişsek, bugün bunu giderecek mali imkana sahip olduğumuzu gösterebiliriz. Paramız var. Atatürk'e yeniden sahip çıkıyoruz. Atatürk yeniden güncelleşiyor. Ve önümüzdeki yıl Cumhuriyet'in 75'inci yıldönümü... Bu görkemli bölümün inşası için bir kampanya başlatarak, "üç çeyreklik cumhuriyet" diye küçümseme getirenlere de bir cevap vermiş oluruz...
Öneriyi dikkatlere sunuyoruz...

Yüce Önder Atatürk saat kaçta öldü? Gerçekten saat 9'u 5 geçe mi? Yoksa 7'yi 5 geçe mi? Bu ikirciklenme Çetin Altan'ın bir yazısı üzerine başladı... Televizyon tartışmalarına yansıdı... Gündeme oturdu... Acaba gerçekten Atatürk'ün ölüm saati konusunda aldatıldık mı? Doğrusu nedir?
Bakınız Çetin Altan yazısında ne demişti:
"...Gazi'nin 9'u 5 geçeden 2 saat önce öldüğünü eski başbakanlardan Ferit Melen yakınlarına söylemişti. Ben de onlardan duydum... Gazi'nin aramızdan ayrıldığı dönemde Başbakan olan Celal Bayar, her 10 Kasım'da yapılacak anma törenlerini memurların işe başlama saatine göre ayarlamayı daha uygun görmüş ve Gazi'nin gerçekteki ölüm saatini "9'u 5 geçe" olarak değiştirmişti..."
Bu duyumun doğruluğunu araştırmak için çok uzağa gitmeye gerek yok.
Atatürk'ün ölüm raporları nerededir?
İstanbul Tıp Fakültesi Tıp Tarihi Müzesinde...
Bu meseleleri en iyi kim bilir? Tıp Tarihi Ana Bilim Dalı Başkanı Profesör Aslan Terzioğlu... Sayın Terzioğlu son tartışma karşısında acı acı gülüyor... Peşinden diyor ki:
- Atatürk öldüğünde yanında bulunan tek hekim olan Dr. Mehmet Kamil Berk, Atatürk'ün hastalığıyla ilgili notları kendi ölümünden sonra açılmak üzere Müzemize bırakmıştı. Bu notlar 1995 yılında açıldı. Ata'nın ölümüyle ilgili bölümde şu satırlar görüldü:
"...Son koma, vefatından takriben iki gün evvel gelmeye başladı.. Ve tatbik edilen tedavilere ve daimi oksijen koklatılmasına rağmen 10 teşrini sani 1938'de saat 9'u 5 geçe teslim - i ruh eyledi. Çenesini ipek mendili ve ayak başparmaklarını bir pansuman sargıyısla bağladım."
Atatürk'
ün ölüm raporu da kendisini tedavi eden hekimlerce yazılmış ve imzalanmıştır. Tıp Tarihi Müzesinde bulunan bu raporda da saat açıkça belirtiliyor:
"10 teşrini sani sabah 9'u 5 geçe çok muazzez ve büyük hasta terki hayat etmiştir...."
Raporun altındaki imzalar: Prof.Nihat Reşat Belger, Prof. Mim Kemal Öke, Prof. Neşet Ömer İrdelp, Prof. Nurullah Diker, Prof. Süreyya H. Serter, Prof. Akil Muhtar, Dr. Kamil Berk, Dr. Abrevaya Marmaralı, Dr. Asım Arar...
Bu belgeler ve imzaları yok sayıp... Bir söylentiye kulak vermek daha gerçekçi görünüyorsa... Söylenecek birşey kalmaz tabii...



Yazara EmailM.Asik@milliyet.com.tr