Melih AŞIK
Van Valisi ve Vanspor Kulüp Başkanı
Abdülkadir Sarı pazar günkü olaylı maçtan sonra
Tansuvari konuştu:
- Sükutu hayalete uğradım...
Kamuoyu da Vali'nin şahsıyla ilgili olarak aynı duygular içinde. Sayın Vali geçen hafta Fenerbahçe maçından sonra:
- Hakemlerin bu tavırları devam ederse ben de Valilik vasfımı bir kenara bırakır seyirciyi sahaya dökerim, demişti...
Dediği oldu. Faydası olmadı. Muhtemelen cezalar gelecek... Vanspor'un ikinci küme yolculuğu hızlanacak.
Hakemlere gelince...
Hakem müessesesi iki yıl önce
Ahmet Güvener'in başkanlığında en parlak dönemini yaşıyordu. Bir kulüp başkanı ortaya çıktı
"hakemleri himayeme alıyorum" diye onları baskı altına aldı. Hakem müessesesi iki yıl içinde çöktü... O kulüp başkanının artık hakemlerden şikayeti yok. Diğer bütün takımların var. Kulüplerin ve seyircinin hakemlere, hakemlerin de kendilerine güveni kalmayınca doğru - yanlış her düdük itirazlara ve giderek isyanlara yol açıyor. Futbolun tadı tuzu kaçmış bulunuyor. Bakalım daha neler olacak?
Yaşları 60'ı aşmış iki eski dost yolda adeta çarpışmışlar... Biri bekar ve yalnız... Diğerinin yanında genç bir fıstık:
- Sana yeni evlendiğim karımla tanıştırayım demiş adam...
Tanışma faslından sonra genç kadın, birkaç adım ötedeki kuyumcunun vitrinini seyre dalınca bekar adam dostuna fısıltıyla sormuş:
- Nasıl arakladın bu fıstığı yahu..?
- Gayet basit... Ona 90 yaşımda olduğumu söyledim...
Şişli'de bir apartman... Eğer yoksa halin yaman... gibi tekerlemeler eskide kaldı çok... Fransa'da malikane... Özel uçak... Hafta sonu Nice tatilleri...
Gülay ve
Orhan Aslıtürk her hafta sonu Nice'e uçacaklarını müjdeliyorlar... Züğürdün aklı da zenginin parasında tabii... Bu değirmenin suyu nereden geliyor?.. Merak ediliyor...
Orhan Aslıtürk Türkiye'nin hayali ihracat kralı olarak tanınıyor. Kendisi de hayali ihracattan epey para kazandığını itiraf ediyor. Peki ne kadar?..
Orhan Bey rakam vermiyor... Memlekette
"Maliye" diye bir teşkilat olmadığı, daha doğrusu olup da etliye sütlüye karışmayı pek sevmediği için... Devletin
Orhan Bey'e bu servetin kaynağını sorup züğürtlerin meraklarını gidermesi mümkün olmuyor. Maliye, pahalı düğünleri gözaltına alarak sahiplerine
"Nereden buldun?" diye soracaktı.
Aslıtürk'ler düğün yapmayınca bu fırsat da kaçtı galiba!..
Ağız ve Diş Sağlığı Haftası başladı... Bu konuyla ilgili olarak dün ajanslardan gelen haberlerin neredeyse tümünde...
"diş fırçası" ve
"macun" tüketimiyle ilintili
"çağdaşlık" yorumları aktarılıyordu. En ilginci şuydu:
- Gelişmiş ülkelerde yılda kişi başına 3 diş fırçası düşürken... ülkemizde bir diş fırçasına 4 kişi düşüyor...
Siz anlayın artık gerisini...
Balıkesirspor Başkanı
Ergün Gür'ün otomobilini Balıkesir Polis Evi önünde kurşunlayan tetikçi
Orhan Kılıç'ı bayrak töreni için orada bulunan askerler yakalıyor. Polise teslim ediyorlar. Polis
Orhan Kılıç'ın silahını alıp yere yatırıyor. Sonra etrafını boşaltıyor. Kareye Başkan
Gür'ün koruması
Kadir Kurt giriyor. Ve
Kadir Kurt hem polislerin, hem biraz ötedeki askerlerin gözleri önünde infazı gerçekleştiriyor. Kafasına sıktığı tek kurşunla
Orhan Kılıç'ı öldürüyor. Devlet polisi ve askeriyle seyrediyor...
***
Mahkeme ve hukuk artık demode... Biriyle problemi olan silaha sarılıyor. Silah bulmak simit bulmaktan kolay... Eşini silahla öldürüp intihar eden
Ebru Esler'in annesi, Siyaset Meydanı programında
"kızının cinayet silahını aramasıyla bulmasının sadece 1 saat vakit aldığını" anlatıyordu geçen gece... Bir başka acılı insan;
Aslan Çavuşoğlu, yılbaşı gecesi ruhsatlı silahla havaya ateş ederken yeğenini öldüren magandanın yakayı iki ay hapisle kurtardığını söylüyordu. Gazetelerde her gün yeni bir acının haberi yayınlanıyor... Bıçkının biri düğünde havaya ateş ederken damadı öldürüyor... Otaparkçı yanındaki garibanın eline tabanca tutuşturup
Okan Bayülgen'i kurşunlatıyor. Manzara kötü.. Ancak silah tekellerinin
"herkese bir silah" kampanyası iyi yürüyor. Silah verme yetkisinin valilere devredilmesi belli ki silah tekellerinin baskısıyla olmuş. Silahlanma bu şekilde hızlanmış.
Siyaset Meydanı'nda konuşan emekli Savcı
Namık Behramoğlu diyor ki:
- Silah ruhsatı edinmek isteyen kişi "can güvenliğinin tehlikede olduğunu"
kanıtlayabilmek için kendisine hitaben kaleme alınmış sahte tehdit mektupları düzenliyor. Ya da birkaç kuruş verip işyerine iki kurşun sıktırıyor. Peşinden "hayati tehlike içinde olduğunu"
belirtir bir dilekçe yazıyor. Silahı alıp cebine koyuyor... Ruhsat verilecek kişide ilkokul diploması bile aranmıyor. Oysa lise mezunu olmayana silah ruhsatı verilmemesi lazım. 21 yaş sınırını da 24 - 25 yaşa çıkarmak gerekiyor...
Kim yapacak bunları? Hükümet tabii... Oysa hükümeti temsilen Siyaset Meydanı'na katılan Bakan
Metin Gürdere'nin silahı övdüğü görülüyor.
"At, avrat, silah" gibi tekerlemeleri öne sürerek silah tekellerinin adamı gibi konuşuyor
Metin Gürdere... Silah merakını insan canından daha değerli sayan kafaların Bakan olduğu bir ülkede, masumların kaza kurşunuyla öbür dünyayı boylaması kaçınılmaz görünüyor. Akıllar başa gelene kadar bakalım daha ne canlar yanacak?..
Yazara EmailM.Asik@milliyet.com.tr