18 Mart, Türkiye için özel anlam ve önemi olan bir gün...Ama Çanakkale için olan anlam ve önemi ise çok daha fazla...Çünkü 18 Mart, Çanakkale Savaşı'nın kazanıldığı günün yıldönümü...
RP Çanakkale İl Başkanı Ahmet Kale, böylesine anlamlı bir günde, Genel Başkanı ve Başbakan Necmettin Erbakan' ın illerini onurlandırmasını çok istiyordu. Ancak istemek yetmiyordu, birşeyler yapmak lazımdı.
Oturdu, Genel Başkanına hitaben bir davet mektubu yazdı, sonra da bu mektubu kendisine faksladı.
"Muhterem Başbakanım;
Şehitler diyarı Çanakkale'mize özel değer verdiğinizi çok iyi biliyoruz. Bu nedenle bizler de mevcut imkanları en iyi şekilde değerlendirerek, gücümüzün yettiğince, sizlerin tahayyül ettiği bir teşkilat olmaya gayret ediyoruz.
Allah'a şükürler olsun, sayenizde Refah Partisi iktidar oldu.
18 Mart Çanakkale'nin kurtuluşu törenlerinde bizleri mahrum bırakmayarak, aslında gerçek manada bizim olan bu bayramda şüheda ruhuna okuyacağımız fatihayı birlikte okumamız bahtiyarlığını bizlere lutfetmenizi diliyor, ellerinden öpüyorum."
Mesajı bu şekilde aktardıktan sonra gelelim, mesajın sahibi RP İl Başkanı Ahmet Kale' ye bizim mesajımıza...
Sayın Başkan! Mesajınız Necmettin Erbakan'ın eline geçmedi. Çünkü mesajı RP'nin değil bir başka partinin genel merkezine fakslamışsınız. Onlar da "çok ilginç" diye bize iletti. Biz de durumu size iletecektik ki... 18 Mart geldi çattı... Vakit geçti... Bundan sonra mesajlarınızı doğru adrese göndermenizi rica...
Ali Sirmen bilinen bir fıkranın değişik ve yaşanmış bir versiyonunu anlattı...
Birkaç yıl önce, Nadir Nadi Bey ve arkadaşlarıyla sohbet ederken, 70'lik ihtiyarlar başlamışlar zamparalık hikayelerini anlatmaya... Her biri nasıl da dinç olduğunu, kadınlar üzerinde ne kadar etkili olduğunu anlattıktan sonra söz sırası Ali'ye gelmiş:
- Biraz da sen anlat delikanlı, demişler, nasıl kadınlarla aran..
- Benden bu iş geçti, demiş Ali, bende zamparalık için gerekli mekanizmalar artık çalışmıyor...
- Yalan söylüyorsun, diye ayağa kalkmış ihtiyarlar...
- Eee bırakın da bir yalan da ben söyliyeyim, demiş Ali...
Dünkü RP Meclis Grup toplantısı...Kürsüde Erbakan Hoca, salonda çok sayıda partili...Hoca meydanı (yani salonu) ve kalabalığı bulmuş ya... Konuştukça konuşuyor, konuştukça coşuyor...
Refahyol Hükümeti'nin 8 ayda müthiş işler yaptığını, akıllara seza başarılara imza attığını söylüyor. Bu işleri 12 ana başlık altında topluyor ve her birinin, "Bir altın madalyayı" hakettiğini söylüyor.
Birinci madalyanın adı; Uyum ve Kardeşlik Madalyası! Tek partinin bile gösteremeyeceği uyum ve kardeşliği, RP ve DYP'nin gösterdiğini, birinci madalyanın bundan dolayı hak edildiğini söylüyor.
Elhak doğru! Daha düne kadar birbirlerine edilmedik hakaret bırakmayan iki partinin, menfaat ortaklığı kurduktan sonraki uyumları gerçekten de madalyalık!
İkinci madalyanın adı; Denk Bütçe Madalyası! Hani şu, kalem kağıt oyunlarıyla Üreticiden alınan ürünün parası ödenmeyerek, kamu kuruluşlarına maaş dışında para göndermeyerek sağlanan denk bütçe...
Beşinci madalya; İç Borçlar Madalyası...İşbaşına geldiklerinde iç borç 32 milyar dolar imiş, şimdi 22 milyar dolara inmiş...
Konuyu, hemen bir uzmanına soruyoruz, yanıtlıyor:
"Şu andaki iç borç 22 değil, 29 milyar dolar!"
Meşhedi Hoca' nın 10. madalyasının adı Özelleştirme Madalyası. Hiçbir iktidar 550 milyon dolardan fazla özelleştirme yapamamış da, Hoca' mız bu yılın henüz ilk iki ayında 912 milyon dolarlık özelleştirme gerçekleştirmiş!
Uzmanımız hemen yanıtlıyor:
- Bu doğru değil! Bütçeye henüz beş kuruşluk özelleştirme geliri girmemiştir, zira Özelleştirme Yüksek Kurulu toplanıp henüz hiçbir özelleştirme ihalesini onaylamamıştır. Kaldı ki, onaylasa bile, bu miktarın belki onda biri gelir olarak girecektir bütçeye...Çünkü hiçbir özelleştirmede paranın tümü peşin olarak ödenmez.
11. madalya mı? Atılım Madalyası! Bu yıl 107 milyar dolarlık yatırım hizmete sokulacakmış.
Uzmanımız hemen yanıbaşımızda, yanıtlıyor:
- Bu yıl öngörülen toplam kamu yatırımı yaklaşık 37 milyar dolardır. Buna belediyelerin yapacakları yatırımları dahi ekleseniz 107 milyar dolara ulaşmanız mümkün değildir.
12. ve sonuncu madalya, madalyaların en anlamlısı, en tatlısı!: Tatlı Reçeteler ve Kaynak Paketleri Madalyası!
Eskiden reçete denildiğinde akla ilk olarak acı ve zam gelirmiş, oysa muhteremin reçeteleri tatlı ve zamsız reçetelermiş!
13'üncü madalya bizden: Palavracılık madalyası... Türkiye yalanı ve palavrayı böylesine rahat kullanan bir kadro görmedi çünkü...