Melih AŞIK
Lig'de gözler yine
"içeri" yönelirken... Galatasaraylı genç okurumuz
Taylan Göker, puan cetveline
"dikkat" çekiyor... Galatasaray'ın sıralamadaki yeri, attığı veya yediği goller (vs...) değil anımsattığı... Cetvelin üstünde yer alan
"Galatasaray parfümü" ilanı!.. Bu ilandan bahisle diyor ki:
- Bizde şu an bir nezle durumu var... O yüzden şampiyonluğun kokusunu pek alamıyoruz. Ancak eminim, geçen yıl olduğu gibi, bu yıl da ilerleyen haftalarda kokuyu almaya başlayacağız...
Ve "reklamlar" konusunda bir not daha düşüyor:
- Galatasaray yönetimine "reklam"
konusunda gösterdiği hassasiyet nedeniyle teşekkür ediyorum. Beşiktaş, Fenerbahçe ve Trabzon'un yaptığını yapıp kulüp adını taşıyan "bira"
larla piyasaya çıkmadıkları için... Ümit ediyorum ki, en kısa zamanda "su"
veya "süt"
markası olarak Galatasarayımızı raflarda görürüz...
Hasan Tan İlköğretim Okulu öğretmenlerinden
Muazzez Karaman'ın önceki gece saat 01.00 dolaylarında telefonu çaldı.
"Bu saatte hayırdır!" diye söyleniyordu ki... Oğlu kaldırdı ahizeyi...
Karşıdaki ses,
"bu saatte" verdiği
"rahatsızlık"tan dolayı özür dileyip sadede geldi:
- Muazzez Hanım akşamüstü bindiği minibüste çantasını unutmuş. Ben minibüsün şoförüyüm. Çantada bulduğumuz tüm telefon numaralarını aradık. Numarayı annenizin öğrencilerinden biri verdi. Çantayı ulaştırmak istiyordum...
İçinde maaşının bir bölümü ve önemli evraklar bulunun çantayı
"unutmuş olduğunu" o ana dek farketmemiş olan
Muazzez Hanım ahizeyi aldı, ama ne diyeceğini bilemedi...
Ertesi gün minibüs şoförü
Önsöz Karakaya, durak sorumlusu
İsa Akdeniz'le birlikte
Muazzez Hanım'ın okuluna kadar geldi; çantayı kendisine teslim etti...
Özür dilemek için vakit asla geç değil... İşte Fransız Katolik Kilisesi... Yahudi soykırımından yarım asır sonra Tanrı'dan ve musevilerden özür diliyor... Yüklendiği kabahat: 73 bin Fransız musevisi 2'inci Dünya Savaşı'nda ölüme gönderilmek üzere trenlere yüklenirken sessiz ve tepkisiz kalmak... Böyle bir özür (
Le Pen gibileri tepki gösterse de...) herhangi bir dinin liderlerini küçültür mü?.. Tersine... Güçlendirir... Onlara yarın bir başka sosyal ve siyasal hoyratlığa müdahale etme ve tepki gösterme hakkı verir. Katolik din adamları, kurnazlık demeyelim ama, akıllılık ettiler bu özür ile...
İngiltere'nin West Middland bölgesinde bir yıl boyunca haftalık izin kullanmamış polislere
"bir gün" izin verildiğini yazıp...
"Bizim devlet kuruluşlarımız da, eğer aynı durumda memurları varsa, böyle bir ödül düşünmezler mi?" diye sormuştuk dün... Bursa Vali Yardımcısı
Dündar Gültekin arayıp dedi ki:
-
"Haftalık izin" kullanmadan çalışan memurumuz olduğunu sanmıyorum. Ama meslek yaşamı boyunca doğru dürüst
"senelik izin" kullanmamış memurlarımız var. İşlerin yoğunluğu yüzünden idare izin vermediği için veya kendi sorumluluk duygusuyla izin isteyemediği için.. ya da.. parasızlık sebebiyle iznini değerlendiremeyeceğini düşündüğü için bazı memurlarımız yıllarca
"senelik izin" kullanmıyor. Uygulamada en fazla iki yıllık
"kullanılmamış" izin birleşebiliyor. 3 yıl ve daha eskide kalan
"kullanılmamış" izinler ise yanıyor. Önerim şu: Kullanılmamış eski
"yıllık izin"ler yakılmayıp birleştirilsin ve memurun emekliliğinden düşülsün. Sözgelimi; eğer memur 30 yıl boyunca sadece 20 yıl
"izin" kullanabilmiş ise, 10 yıl boyunca kullanmadığı
"izin"ler (her yıl için 30 gün olmak üzere) birleştirilip memura yaklaşık 1 yıl (300 gün) erken emekli olma olanağı tanınsın..
Yazara EmailM.Asik@milliyet.com.tr