- Süleymaniye'deki tesise baskın yapmak için haklı ve acil nedenlerimiz vardı, diyor Rummy...Şöyle devam ediyor:- Hiç beklenmedik bir şekilde, çok sayıda silah, patlayıcı maddeler, detanatörler ve zamanlama cihazlarının gözaltına alınan üniformasız personel ile birlikte ele geçirilmesi mevcut kuşkularımızı daha da artırdı...Belli ki Ankara'daki ortak toplantıda masaya yatırılan iddia işte bu.Abdullah Gül dün Taha Akyol'la konuşurken Rumsfeld'in iddiaları konusunda birkaç defa üst üste:- Yanlış olduğu ortaya çıktı, dedi....Eğer yukardaki iddiaların yanlış olduğu ortaya çıktıysa neden Ankara'daki ortak toplantıda bizim taraf karşı tarafı özür dilemeye davet etmedi? Neden suçlamayı kabul ederek iki taraflı üzüntü beyan eden bir metne imza attık? Hem biz neden üzüldük ki?Abdullah Gül'ün bir şikâyeti de şu:- Basın hep mektuptaki olumsuz yanları ön plana çıkarıyor...Hakaret dolu bir mektubun sonunda usulen sarf edilen "Saygılar" sözüne bakıp "Karşı taraf bize saygılarını göndermiş" yorumunu yapmamızı istiyor Gül Bey... Herkesin bu kadar iyimser olması mümkün mü? Amerikan Savunma Bakanı Rumsfeld'in mektubu gayet açık... İlgimizi çekmeyen insanlara karşı daima kibar olma becerimiz vardır. Oscar Wilde Tekrar merhaba..! "Almanya'nın Ankara Büyükelçisi aradı. Hem geçmiş olsun dedi hem de olayla ilgili bilgi aldı. Avrupa'dan da arayanlar oldu. Almanya'nın İstanbul Başkonsolosu düzenlediğim basın toplantısına bizzat katıldı. Bizimkilerden hiç kimse aramadı..." Demek ki, yanlış ihbar ve eksik yargılama sonucu bir yurttaşın 8 gün içerde yatması olağan sayıldı. Ne dersiniz, bu olağan mı? Verdiği konserde "Tekrar Merhaba" şeklindeki sözlerinin "Merhaba PKK" şeklinde kayda geçirilmesi sonucu 8 gün cezaevinde kalan sanatçı Ferhat Tunç salıverildikten sonra kendisine gösterilen ilgiyi anlatıyor: Mesele neymiş..? Gönül Hanım içeriye girerken görevlinin biri;- Hanımefendi demiş, kimliğinizi görebilir miyim? - Ayol ben Gönül Yazar'ım!- Ondan değil hanımefendi, 18 yaşından küçükleri almıyoruz da... - - Delikanlı, yarın beni ara! Aşağıdaki diyalog geçtiğimiz günlerde İstanbul'un ünlü eğlence mekânı Laila'da, kapıdaki görevlilerle Gönül Yazar arasında yaşanmış. Bağdat kaynıyor - Askerlerimiz Savunma Bakanı Rumsfeld'e ve Başkan'a karşı eleştirileri durdurmalıdır.Çağrı zorunlu... Çünkü şu günlerde ülkeye dönmeyi bekleyen üçüncü piyade tümeni "dönüş sonbaharda" haberini alınca ateş püskürmeye başlamış durumda. ABC televizyonu askerlere soruyor:- Donald Rumsfeld karşınızda olsa ona ne söylemek isterdiniz?Elini kaldıran Amerikan askeri patlıyor:- Onu istifaya davet ederdim...Hedefte öncelikle iki isim var: Rumsfeld ve Wolfowitz...İki kafadar askerlerin önerilerine yeterince kulak vermemekle ve Irak'a önerilenden az asker (145 bin) göndermekle suçlanıyor.Üstelik Irak'taki muharip birlikler polis ve devriye görevinde başarılı olamıyor, en küçük olayda halkın üzerine ateş açarak sorunları büyütüyor.Amerikan askerinin yükünü hafifletmek için cepheye sürecek enayi arıyorlar. Ne var ki her ülke onların sandığı kadar enayi değil...Son olarak kapısı çalınan Hindistan "Ben askerimi ancak Birleşmiş Milletler Barış Gücü çerçevesinde gönderirim" diyor...Dün Ankara'ya gelen Abizaid ve Jones bir yandan Kuzey Irak'tan çekilmemiz, bir yandan Güney'e asker göndermemiz için nabız yokluyor.Türkiye kendi çıkar alanından çekilip Amerikan çıkar alanında işgalci gücün tetikçiliğine soyunur mu? Umarız artık bu kadarına evet demeyiz... Bağdat'ta sıcaklık 47 derece... Askerin miğferinde değil yumurta, ızgara köfte dahil her şeyi pişirmek mümkün. Üstelik bir direnişçinin kurşununa kurban gitmek an meselesi. Amerikan askeri lanet okuyor. Amerikan Merkez Komutanı General Abizaid onlara çağrıda bulunuyor: ABD Türkiye'den Irak için asker isteyecekmiş. Oturdukları yerden füze düğmesine basmak kolaydı, erkek erkeğe savaş başlayınca sıkıştılar. Haldun Ertem Kar tanesi asla yanlış yere düşmez. Zen m.asik@milliyet.com.tr