Melih AŞIK
Enflasyon yüzde 100 duvarına dayandı... Üç rakama ulaşacağı anlaşılıyor. Peki bu hükümetin enflasyonu düşürmek, geçim sorununu hafifletmek gibi niyetleri var mı?..
Hiç sanmıyoruz...
Bu hükümet fiyat artışlarını sadece seyrediyor... Fiyat artışlarının haklılığını haksızlığını, hangi gerekçelerden kaynaklandığını falan hiç merak etmiyor...
Birkaç gündür ekmek fiyatlarından örnek veriyoruz...
İki günün biri zam gören ekmeği birkaç lira ucuza satmak mümkündür. Yapılacak iş piyasadaki tekelleşmeyi kırmak, rekabeti sağlamaktır.
Ancak hükümetin bu yolda bir gramlık çabası yoktur...
Rekabet Kurulu'nu çalıştırarak piyasada bir parça ferahlık sağlayabilirlerdi.
Kurul'u kendi haline bıraktılar...
ANAP misyon olarak enflasyondan kazananların, ekmek değil pasta yiyenlerin hükümeti olmayı benimsemiş bir parti. Dün de böyleydi bugün de böyle...
Dün halkı
"komünizm"le korkutarak soyulmaya mecbur ederlerdi. Günümüzde imdada şeriat korkusu yetişti. Halkı
"Soyguna razı olmazsan şeriat gelir" tehdidiyle soymaktalar. Bakalım bu soygun ucuz tehdit hangi duvara toslayacak?..
Haberi dün Anadolu Ajansı
"Film gibi aşk" başlığıyla geçti. İstanbullu
Nuran Hanım, 55 yıl önce aşık olduğu
Edip Bey'in izini İzmir Huzurevi'nde bulmuş...
Kadıköy'de yıllar önce başlayan karşılıksız aşk, İzmir Huzurevi'nde kurulan nikah masasında mutluluğa dönüşmüş...
Ömrü boyunca hiç evlenmemiş olup halen 67 yaşında bulunan
Nuran Hepşenkal, A.A. muhabirine öyküsünü anlatırken şöyle diyor:
- 12 yaşında genç kızlığa yeni adım atmıştım. O zamanlar Edip
Bey 16 yaşındaydı, gözü beni görmüyordu. Ama ben onu asla unutamadım.
Edip Bey iki kez evlenmiş, çocukları ve torunları olmuş. Ben onu daima uzaktan seyrettim. Hiçbir zaman karşısına çıkmadım, ama asla vazgeçmedim...
Nuran Hanım bir gün sevdiği adamın İzmir'de bir Huzurevi'ne yerleştiğini öğrenmiş... Peki sonra?.
- Hemen harekete geçtim ve huzurevine yerleştim. Edip
Bey beni hemen tanıdı. Ama ben kendisini tanıyamadığımı söyledim. Beni tanıyıp, sevmesini bekledim. Kısa sürede arkadaşlığımız ilerledi. Bir daha asla ayrılmayacağız. Boşa giden bunca yılın acısını birlikte çıkaracağız...
Yeni evli çiftlere mutluluk diliyor, sabırlı hanımefendiyi özellikle kutluyoruz...
ANAP Kocaeli milletvekili
Hayrettin Uzun dün gazetecilerle milletvekillerinin iş takipçiliği ve iş bitiriciliği üzerine sohbet ederken;
-
Ben de acaip iş bitiriciyimdir; hatta karımın bile işini bitirdim! deyiverdi. Ve nedenini anlattı:
- Karımla ben SBF'den sınıf arkadaşıyız. Fakülteden aynı yıl mezun olduk ve bürokratlığa başladık. Ben parlamentoya girdiğimde kendisi Paris'te Ticaret Müşaviri idi. Görev süresi dolup Hazine'ye geri döndüğünde zamanın Hazine'den Sorumlu Devlet Bakanı
Ufuk Söylemez bana geldi.
"Abi" dedi,
"eşinizin çok başarılı bir bürokrat olduğunu biliyorum. Bu yüzden de kabul edersen, kendisini çoktan hakettiği bir makama, Genel Müdür Yardımcılığı makamına getirmek istiyorum. Ne dersin?.." Ben de kendisine,
"Sen DYP'lisin, ben ANAP'lıyım... Bir muhalefet milletvekili olarak seni ve hükümetinizi sürekli eleştiriyorum" dedim ve ekledim:
"O dediğin makamı çoktan haketmesine karşın, sen gene de eşimle ilgili birşey yapma. Dedikodu olur. Bırak öteki partileri, kendi partimde dahi, `İktidarın bakanıyla el altından anlaştı, karısını terfi ettirdi'
derler. Onun için bırak, eşim bir süre daha uzman olarak kalsın..."
Ufuk çaresiz kabul etti ve eşim uzman olarak kaldı. Keşke demez olaydım birader! Şimdi bizim parti iktidarda... Hazine, bizim partide... Bakan da bizim partiden... Ama karım kızağa çekildi, evde pinekleyip duruyor. Tabii ikide bir de,
"Benim bu duruma düşmemin sebebi, senin iş bitiriciliğin, alacağın olsun Hayrettin!" diye sitem edip duruyor.
Hanımefendiye geçmiş olsun diyor, iş bitiriciliğin bu türünü ve sayın
Hayrettin Uzun'u kutluyoruz...
Yazara EmailM.Asik@milliyet.com.tr