Aşağıdaki mektubu Pankobirlike bağlı Pancar Ekicileri Kooperatiflerinden birinin başkanından aldık.. Birlikte okuyalım:"Maalesef bizim sorunlarımızla ilgilenen Pankobirlik ve Şeker - İş Sendikası uyumaktadırlar. Tatlandırıcı fabrikası sahibi Cargill kendi kotalarının doldurulup serbest bırakılması ya da artırılması konusunda yoğun bir mücadele vermektedir. Pancar çiftçisini yönetenler ise Çumra ve Yozgatta iki özel şeker fabrikası yapmakla meşguller. Kota düşmüş umurlarında değil. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı alternatif ürün programında mısırı desteklemeye çalışıyor ama bugün öyle bölgeler var ki pancar ve buğdaydan başka ürün yetiştiremezsiniz. Eğer mısırdan tatlandırıcı elde etmek daha rantabl olsaydı Avrupa ve ABD pancardan şeker üretimine son verir, mısırdan şeker üretimine geçerdi. Oysa her iki bölge pancardan şeker üretimine devam etmekte, fazla şekeri ihraç etmektedir. Yurtseverleri bu konuyu tartışmaya davet ediyoruz... Mısır nişastasına dayalı tatlandırıcı kotası AB ülkelerinde yüzde 2... Türkiyede yüzde 15... Tayyip Erdoğanın ABD gezisinde kendisine bu konuda yeni talepler yönetileceği söyleniyor. Piyasadaki 5 tatlandırıcı üreticisinden en büyüğü olan Cargill, konuyla ilgili aktif bir lobi yürütüyor. Tayyip Erdoğanın ortak iş yaptığı Ülker, bir yandan da Cargillin ortağı... Cargill o yüzden avantajlı. Peki yüz binlerce pancar üreticisi ve şeker işçisini temsil edenler ne yapıyor? İstanbul Belediyesi Kurban Bayramı için: "Alo boğayı kaçırdım" hattı kurmuş. Sade vatandaş için de "Alo keçileri kaçırıyorum" hattı kurulsun... Bravo Capitano öyküsünü herkes bilir... İtalyan yüzbaşı erlerine "peşimden gelin" diyerek siperden fırlamış. Kimse oralı olmamış. Yüzbaşı birkaç adım atar atmaz vurulup yere serilmiş. Siperden alkış kopmuş:- Bravo Capitanooo...Bu ünlü hikâyenin bir versiyonu da Türkiyede yaşanıyor... Türkan Saylan gibi Cumhuriyetçi değerleri yolda gören hanımlar "İyi ki varsınız" diye ellerine sarılıyormuş. Türkan Saylan onlara diyor ki:- Ama siz de varsınız... Siz niye elinizi taşın altına sokmuyorsunuz? Bravo capitano... Atatürk Havalimanında Zeki Trikoya ait mayolu manken reklamı, İstanbul Valiliğinin 15. 12. 2003 tarihli yazısıyla kaldırılıyor. Gerekçesi de şöyle belirtiliyor: "Panodaki reklamın hacca giden yolcular ile uğurlayıcılar tarafından olumsuz olarak karşılanması..."Zeki Trikonun bu işlemle ilgili yargıya gideceğini dün yazmıştık.Yine dün... İstanbul Valiliği Atatürk Havalimanı Amirliği, TAVa bir yazı gönderdi. Ve daha önceki talimatıyla ilgili ne dedi biliyor musunuz?"Kurumunuza yazılan yazı tavsiye niteliğindedir... Dikkate alınmaması..."Talimat böylece geri alındı. İyi mi?... Valilik marifeti - 2 49. Eurovision Şarkı Yarışmasında ülkemizi "Athena" grubu temsil edecekmiş. Katıldıkları eserin adı "Cyprus" ya da "Konstantinopolis" olursa daha da bir özgün olur. Süleyman Demirel bir zaman önce Amerikalılara, Irakta darbe yapmalarını önermiş. "Hep ben mi yiyeceğim... Bir darbe de Saddam yesin" diye düşünmüştür. Milletvekillerinin yıllık telefon ödeneği 12 milyar liradan 18 milyar liraya yükseltildi. Her milletvekiline ayda 1,5 milyar lira karşılığı bedava görüşme imkanı sağlanıyor. Aynı iktidar TÜBİTAKta çalışan bilim adamlarına 500 milyon ile 3 milyar lira arası maaşı çok gördü, "hortumlarını kestik" sevinciyle aylık ücretler 270 milyon liraya indirildi.. Yani temizlikçi maaşına...TÜBİTAKta Başkan Yardımcısı Prof. Tuğrul Tankut ve 3 arkadaşı iktidarın TÜBİTAK siyasetini protesto için önceki gün istifa ettiler.Bu istifaları çok yakında yukardaki maddi sebebe dayalı istifalar izleyecek.Herhalde piyasada birkaç saat danışmanlık yapsa binlerce dolar maaş alabilecek seçkin bilim adamları 270 milyon liraya AKPnin sulandırdığı TÜBİTAKta çalışmayacaktır...- İstenen de bu, diyor TÜBİTAKta çalışan dostumuz, saygın bilim adamları bu şekilde kurumdan uzaklaştırılacak, yerlerine iktidarın adamları getirildikten sonra ücretler eski düzeyine yükseltilecek...Bu arada TÜBİTAK çalışanları dışardan gelenleri "beyin takımı" olarak nitelememize alınmışlar. Elbet burada amaç çalışanların niteliğini küçümsemek değil, sadece kaybın büyüklüğünü anlatmaktı... Sürçü lisan varsa affola...TÜBİTAKtaki dostumuz devam ediyor:"AKP, benim ciddi bir bilim politikam var, bunu uygulamak istiyorum deseydi, yaptığı operasyonu anlayışla karşılayabilirdim. Ne yazık ki bu alanda hiçbir vaat ve politikaları yok... Geçmiş yönetimler döneminde TÜBİTAKta yeterince araştırma yapılmadı, projeler zamanında bitirilmedi vs. türünden iddialar da ileri sürmüş değiller. Öyle olunca yapılan operasyonun bilim ve demokrasi adına savunulur tarafı kalmıyor. Karşımıza aydınlıktan korkan dinsel politikanın klasik ve çağdışı bir uygulaması çıkıyor..." m.asik@milliyet.com.tr Telefon parası...