Melih AŞIK
Sultanahmet'teki Milli Eğitim Bakanlığı Dispanseri'nin koridorundaki
"Dispanserimize yardımlarınızı bekliyoruz" duyurusu şifa aramak için kapıdan içeri adım atanların hemen dikkatini çekiyor. Geçim derdindeki öğretmen nasıl olacak da dispansere yardım edecek? Bu soruyu bir emekli okurumuz muayene olduğu doktora sormuş... aldığı yanıt:
- O duyuru öğretmenlerimize yönelik değil. Hali vakti yerinde olan okulların yardım derneklerine hitaben yazılmış bir duyuru o... Dispanserimize Bakanlıkça tahsis edilen kaynak yeterli olmadığı için kimi okulların yardım dernekleri bize destek oluyor. Mesela röntgen teknisyeninin maaşını İstanbul Lisesi Yardım Derneği veriyor. Cağaloğlu Lisesi seramik fayans temin etti. Emekli ve durumu hayli iyi olan hayırsever bir öğretmenimiz de, diş röntgenimizi ve elektro odasını döşedi...
Devleti küçültelim diye bir terane sürüp gidiyor. Daha ne küçülmesi? Devlet
"babalık" ettiği alanlardan bile elini eteğini çekmiş. Emeklisinin sağlığını da acıma duygusu olan kişi ve kuruluşlara bırakmış. Ne küçülmesi?..
"Baba devlet" çoktan yokolmuş...
Türkiye'de başkanlık sistemi yürür mü?..
Partilerdeki Genel Başkanlık sistemine bakın; Başkanlık sisteminin ne kadar yürüyeceğini anlarsınız... Siyasi partilerin genel başkanları var malum... Bu genel başkanlar anayasa ve yasaların verdiği imkanla seçilerek o yere geliyorlar...
Anayasa ve yasalara uymaya mecbur oldukları kadar... Partilerinin tüzük ve yönetmeliklerine de uymak zorundalar... Üstelik partinin demokratik organlarınca denetleniyorlar.
Bu kadar sıkı kontrole rağmen... Parti içinde her biri bir diktatör...
Türkiye'de demokratik kültür işte bu kadar...
Yetkiyi eline geçiren ilk fırsatta demokrasiyi ortadan kaldırıyor.
Kendini bağlayan yasaları bir kenara itiyor.
Diktatörlüğünü ilan ediyor...
Parti genel başkanları parti içi ve parti dışı demokrasiye, geleneklere, siyasi teamüllere, adalete ne kadar saygılıdır?..
Yarın Başkanlık yetkileriyle donanacak kişi de o kadar saygılı olacaktır...
Demokrasiyi ele geçiren önce onu becerecektir...
Kuşkunuz olmasın...
Ali Özgentürk'ün yeni filmi
"Mektup" sinemalarda... Başrollerini
Tarık Akan ve
Zişan Uğurlu'nun paylaştığı filmde sürpriz bir çıkıyor karşımıza:
Nazım Hikmet'in yakın arkadaşı, 1940'lı yıllarda
"Nail V." imzalı coşkulu dizeleriyle tanınan şair, mimar
Nail Çakırhan...
Çakırhan'ın üstlendiği rol, ilk başta
Anthony Queen'e önerilmiş. Ancak ünlü oyuncu
"ödenmesi olanaksız" bir ücret isteyince rol, biraz da
"hatır" zoruna
Çakırhan'ın üstüne kalmış. Doğrusu fena da olmamış: Bu vesileyle 86 yaşında ilk kez kamera karşısına geçen
Çakırhan, kendisi gibi bir
"eski tüfek" olan film kahramanını başarıyla canlandırıyor. Filmin gala gecesinde arkadaşımız
Aydın Arıcıoğlu, Çakırhan'a sordu:
- Filmde canlandırdığınız karakterin yaşamıyla sizin yaşamınız arasında benzerlikler var galiba?..
- Evet, andırıyor. Mesela, filmdeki adam gibi benim de sol hareket içinde uzun bir mücadele dönemim oldu. Daha da ilginç olanı; filmde
Tarık Akan, yıllar sonra ABD'den yurda dönüp çocukluğundan beri görmediği babasının izini kovalıyor. Benim yaşamımda da buna benzer bir olay var. Moskova Doğu Halkları Üniversitesi'ndeki öğrencilik günlerimde tanışıp evlendiğim ilk eşimden olan oğlum da beni uzun zaman aramış. Ben de onu çok aradım. Ama 43 yıl sonra buluşabildik.
- Nasıl oldu bu?..
- 1937'de eşim oğluma hamile iken Türkiye'ye gelmiştim. 1'inci Dünya Savaşı patlak verince tüm bağlarımız koptu. Savaş sonrasında da buluşamadık. Yıllarca aradık birbirimizi. Ama olmadı. Nice sonra buldum izini. 43 yıl geçmişti ve ben burada ikinci evliliğimi yapmıştım. İlk eşim de orada evlenmiş; bir kızı olmuş. Rusya'da yaşayan bir Türk araya girdi, araştırdı ve oğlumun izini bulduk. Hemen Moskova'ya uçtum. Havaalanına geldi, karşıladı bizi.
- Onca yıl sonra nasıl bir oğul buldunuz karşınızda?..
- Tam bir savaş çocuğu idi. Çok acılar çekmiş, felaketler yaşamıştı. Doğalgaz teknisyeni olarak çalıştığını öğrendim. Maalesef 1993'te kalp hastalığı yüzünden vefat etti.
- Şiir yazıyor musunuz hala?..
- 40 yıldır yazmıyorum. Şimdi şiirlerimi toprağa döküyor, dostlarımın deyişiyle
"şiirsel" binalar yapıyorum...
Yazara EmailM.Asik@milliyet.com.tr