Fatma Girik'le Hülya Koçyiğit'in sinemadaki rekabeti şimdi ekranlarda sürüyor, iki ünlü yıldız her hafta zor durumdaki yurttaşların imdadına koşmakta birbiriyle yarışıyor. Hülya Koçyiğit'in önceki akşam yayınlanan "Son Çağrı" programında kulaklara önce kucağında çocuğuyla genç bir kadının hıçkırıkları ulaşıyor. Sonra sözleri... Anlattığına göre yalnız yaşayan bu kadını tehdit eden bir hayta kendisinden 150 milyon lira avanta istiyor. Daha sonra ekrana şu sözler yansıyor:
"Genç kadın derdini anlatmak için başvurmadık kapı bırakmamış ancak kimseden yardım görmemiştir... Sonunda Hülya Koçyiğit'e başvurur..."
İstanbul'un göbeğinde tehdide uğrayan bir kadının şikayeti ile ilgilenecek ne polis, ne savcı bulunamıyor demek... Ve Hülya Koçyiğit meseleye el koyuyor... Derhal beş ayrı ekip kurarak tehdidçi genci tuzağa düşürüyor ve beraberindeki polislerle birlikte onu kıskıvrak yakalıyor.
Anlayacağınız günümüzde devletin görevlerinin bir bölümü Fatma Girik, Hülya Girik gibi ünlü yıldızların omuzlarına yüklenmiş durumda... İlginç bir durum... Geçenlerde Show TV'nin Avrupa yayınında program yapan bir delikanlı Türkiye'den esinlenerek:
- Başının dertteyse bize başvurun, deyivermiş, Almanya'dan telefon açan Doktor Yaşar Bilgin dostumuz kahkahalarla gülerek şöyle demişti:
- Yahu bu ülkede polis var, karakol var, savcı var, mahkeme var... Başı dertte olan oralara başvurur sorununu çözer... Almanya gibi bir ülkede çocuğunu kaybeden ya da tehdide uğrayanın televizyoncuya başvurması akıl alır şey mi?
Türkiye'de akıl alır şey... Çünkü bizde her sorunu medya çözüyor!
Notu, okurumuz Dr. Celal Kılıç faksla geçmiş...Dışişleri Bakanı Tansu Çiller' in, bir Sağlık Bakanı'ymışcasına hemen her hafta sonu hastane denetlemesinden esinlenerek öteki bakanlara denetleyebilecekleri iş sahaları üretmiş! İlgilenen bakanların ilgisini ve bilgisine sunuyor, notu hemen ve aynen aktarıyoruz.
"Orman Bakanı: (Orman Kanunu uygulanan yerler olduğu için) Karakollar, Emniyet Müdürlükleri...
(Kebapçı olduğu için): Bilumum kebapçılar...
Milli Eğitim Bakanı: (Dini eğitim, laik eğitimin yerini aldığı için) Diyanet İşleri Başkanlığı...
Kültür Bakanı: (Okullar giderek tekkeleştirildiği, zaviyeleştirildiği için): Tekkelar, zaviyeler, Kur'an Kursları, İmam Hatip Okulları...
Tarım Bakanı: (Tarım ve hayvancılık öldürüldüğü, yakılmaları nedeniyle köy kalmadığı için) Seralar, park bitkileri, hayvanat bahçeleri, akvaryumlar...
Dışişleri Bakanı: Hastaneler ve bilumum haneler!
Sanayi Bakanı: (Uzmanlık alanına girdiği için) Mafya, hayali ihracatçılar ve eroinciler, kara paracılar...
Maliye Bakanı: (Tarikatlardan Refah'a akan paralar nedeniyle) Tarikatlar, şeyhler, dervişler, müritler ile Bosna - Hersek...
Sağlık Bakanı: (Kendi alanını başkasına kaptırdığı için cezalı) Kendi kendini denetleyecek...
Ulaştırma Bakanı: (Cep telefonlarından sorumlu olduğu için) Çeteleri...
Hırsızları, dolandırıcıları, haksız kazanç sağlayanları, vergisini ödemeyenleri, banka batıranları denetleyecek bakanlık kalmadığı için de bunları Meclis Mal Varlığı Komisyonu denetlesin...(Aklamak gibi bir koşul öne süremiyorum, zira o konuda kuşkum yok!)
ANAP lideri Mesut Yılmaz, İstanbul'da önceki gün DİSK Genel Merkezi'ni ziyareti sırasında, partisinin başlattığı "Temiz Siyaset" kampanyasına destek veren ilk sivil kuruluşun DİSK olduğunu anımsattıktan sonra diyor ki:
- Farklı görüşlere sahip olmamıza rağmen, DİSK'in savunduğu görüşleri ifade edebilmesinin her ortamda savunucusu olacağız...
Yılmaz'ın uzun bir aradan sonra ikinci DİSK ziyareti bu...
İlginç olan ise şu...
ANAP ve DİSK'te "Temiz Toplum" noktasında buluşup, aynı yönde hareket etme iradesi oluşabiliyorken.. Siyasal yaklaşımları ve "sosyal" tabanları itibarıyla kendilerini DİSK'e "daha yakın" hissetmesi gereken CHP ve DSP hiç böyle bir çaba içinde görünmüyor...
DİSK Örgütlenme Daire Başkanı Hulusi Karlı :
- Baykal veya Ecevit, şu güne dek DİSK'in kapısını çaldılar mı? sorusuna şu yanıtı veriyor:
- Hayır efendim. Ecevit de, Baykal da, DİSK'in yeniden faaliyete geçtiği günden bu yana uğramadılar. SHP döneminde Karayalçın sık sık ziyarete gelirdi. İnönü de geldi. Ancak Baykal ve Ecevit DİSK'e hiç gelmedi...
- Peki CHP ve DSP liderleri telefonla, faksla ya da başka bir şekilde sizi arayıp "Temiz toplum" için bir işbirliği ya da ortak eylem önerisi getirdiler mi?..
- Hayır.
Sendikalar içinde sosyal demokratlara en yakın olanı DİSK... Ancak ne DSP'nin ne CHP'nin lideri DİSK'in kapısını çalıyor. Ama sağcı bir lider çalıyor... Mesut Yılmaz, DİSK gibi Türk İş'e de sosyal demokratlardan daha yakın...
Neden CHP ve DSP, doğal müttefiki olması gereken DİSK'in kapısını hiç çalmıyor? Bu soruya mantıklı bir yanıtınız varsa bize yazar mısınız?
Yılmaz Öztürk naklediyor ki... Kadıköy'de, bir kitapçıdan alışveriş yapan bir uyanık, kitap parasını "mark"la ödemiş. Çıkmış gitmiş. Peşinden başlamış bir tartışma kitapçıda:
- Bu mark sahtedir - hayır değildir...
İşe yeni başlamış yeni yetme bir Karadenizli tezgahtar "Ben anlarım dövizin sahte olup olmadığını" deyince etraftakiler tutuşturmuş markı eline. Bizimki almış markı, tutmuş ışığa doğru:
Sonra da anında fırlatmış tezgahın üstüne:
"Bu sahtedur daa..." diye haykırmış.
"Yahu bakar bakmaz nasıl anladın" diye çıkışmış arkadaşları.
Bizimki kendinden pek emin, gülümseyerek:
"Ula Atatürk'ü yoktur daa"
demiş bilgiç bilgiç...