Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan eleştiriye uğrar.. Veya bir konuda hücuma geçerse... Hemen ardından başbakan, kimi bakanlar, kimi milletvekilleri,
başdanışmanlar onu destekleyen mesajları peş peşe sıralıyor.
Ancak Kemal Kılıçdaroğlu saldırıya uğrarsa... Diğer CHP’lilerden ses seda çıkmıyor... Genel Başkan’ın topa tutulmasını hep birlikte seyrediyorlar. Örneğin Genel Başkan’ın “Yalan söylüyor” diye suçlandığı pek çok konuda yalan söylemediğini kanıtlayabilirler... Karşı tarafın yanlışlarını sergileyebilirler... Yapmıyorlar...
Bırakın Erdoğan’ı... Başbakan’ı bile eleştirmekten kaçınıyorlar.
AKP’de gözlenen dayanışma CHP’de neden yok... İşin içine kişisel gelecek hesapları mı giriyor? Bilemeyiz... Ama sonuç partiyi ve siyaseti etkiliyor...
Hangi yarınlar?
Anayasamıza göre (madde: 67, 79) referandum sürecinin adil, dürüst ve eşit koşullarda yürütülmesi gerekir. Ne var ki bunları hatırlayan kalmadı...
Cumhurbaşkanı, Başbakan, bakanlar, belediye başkanları, valiler, rektörler, kaymakamlar, imamlar topluca “evet” propagandası yaparken; tüm kamu olanakları, kamu kaynakları, kamu bütçesi, kamu binaları, yerel yönetimler “evet” propagandası için seferber edildi.
Hazin olan şu ki... Bunca yasa, ahlak, ilke, etik dışı davranışın sahipleri yaptıklarından mahcubiyet duymuyor. Adeta haksızlığı hak görüyor...
Bırakınız referandumun sonucunu bir kenara...
İktidar uğruna haksızlığın, adaletsizliğin, ilkesizliğin böylesine olağanlaşması...
Bu ülkenin insanlarına adaletli, onurlu, huzurlu yarınlar vaat ediyor mu?
İLAM
AKP’nin tam sayfa ilanlarında yeni anayasa paketi ile gelecek yeniliklerden şöyle söz ediliyor:
“Meclisi de hükümeti de millet seçiyor.
Beş yıllık kesintisiz istikrar dönemleri geliyor.
Güven ve huzur artıyor...”
“Hükümet icraat ve hizmet üretiyor.
Meclis kanun hazırlayıp çıkarıyor
Millet adına cumhurbaşkanını ve hükümeti denetliyor”
***
AKP aslında muhalefete güzel paslar veriyor...
Yukarıda malumu ilam diyebileceğimiz sloganlara karşılık sorulması gereken basit soru şu:
- Bugüne kadar elinizi tutan neydi?
- Meclis’i ve hükümeti millet değil başkası mı seçiyordu?
- Meclis cumhurbaşkanına soru bile soramıyor, nasıl denetleyebilir?!
Hayır kampanyasında laf kalabalığı yerine bu tür sorular öne çıkarılmalıydı...
ESLEN
ABD Suriye’yi Tomahawk’larla vurunca Türkiye’de yönetim mutlu oldu, ABD’ye ‘evet ama yetmez, daha daha’ dedi. Amaç Esad’ın devrildiğini görmek. Peki, Esad devrilirse ne olacak? Emekli general Nejat Eslen soruyor:
- Savaş bitecek, Suriye’nin bölünmesi önlenecek mi?
- Suriye’nin kuzeyinde PKK-PYD devleti kurma projesi sona mı erecek?
- Esad gidince yerine Türkiye’ye dost bir yönetim mi gelecek?
- İŞİD silahlarını teslim mi edecek?
- ABD ve Rusya ülkeden silahlı güçlerini çekecek mi?
- Türkiye’nin Ortadoğu’daki siyasi nüfuzu mu artacak?
Hayır, bunların hiçbiri gerçekleşmeyecek, sadece psikolojik tatmin yaşanacak.
Nejat Eslen noktayı koyuyor:
- Psikolojik tatmin dış siyasetin hedefi olamaz...
Referandum için Danimarka’da 33 bin seçmenden 11 bini, İsveç’te 38 bin seçmenden 10 bini oy kullandı. Kopenhag muhabirimiz İrfan Kurtulmuş, oranların son seçimden daha düşük olduğunu bildiriyor.
ÜFÜRÜ
- Bana göre yüzde 63 hayır çıkacak...
- Bana göre yüzde 55 evet...
Referandum sonucu konusunda önüne gelen istediği gibi üfürüyor... Anketi kim, kaç kişiyle, kim adına, nerede yapmış, önemi yok. Siz de bir oran üfürebilirsiniz... Siyasette durum böyle de tıpta farklı mı?
Akşamları televizyonları bir dolaşın...
Şöyle konuşmalar:
- Bana göre kemoterapi gereksiz...
- Bana göre gerekli
- Kanserin çaresi bana göre lahana turşusu...
Kanıt, deney falan hak getire...Üfür üfürebildiğin kadar...
Büyük bir gazetenin manşetinde dün kansere karşı nar suyu öneriliyordu...
Kimi tıbbi broşürlerde ise nar ve greyfurt kanser tedavisi sürecinde en tehlikeli iki meyve olarak gösterilir. Ama üfürmek serbest...