Aşağıdaki kedi hakları bildirgesini bir ilkokul öğrencisi oda kapısına asmış. Babası da pek beğenmiş, bir kopyasını bize yollamış.
1) Bütün kediler özgür ve eşit haklara sahip olarak doğarlar ve daima öyle yaşarlar. Ciğercinin kedisi ile sokak kedisi arasındaki farklar, kedilerin sahiplerinden ya da sahipsizliklerinden doğan farklardır. Hiçbir kedi sahibinin yukarıda belirtilen özgürlüğe aykırı bir şekilde kendisinden kayıtsız itaat bekleme hakkı yoktur.
2) Sahibinin kediye bağımlılığı, kedinin, nankörlük olarak adlandırılsa bile bağımsızlığını zedeleyecek bir karşılıklılık için gerekçe olarak kullanılamaz.
3) Her kedinin ve kedi topluluğunun doğal ve zaman aşımına uğramaz hakları, hürriyet, zürriyet, güvenlik ve zulme karşı direnmedir. Bu haklardan sadece zürriyet koşullara bağlı olarak ve veteriner aracılığıyla kısıtlanabilir.
4) Bir tür hayvan olan insan, bir başka tür hayvan olan kedinin hayvanlığına, varoluşuna ve haklarına saygı duymak zorundadır.
5) İnsanın kendi türüne reva gördüğü aşağılayıcı ve kötü davranışlar, kedi - insan ilişkisi için şu veya bu şekilde bir ölçüt olarak kullanılamaz.
6) Bir kedinin öldürülmesi, "blocide", yani yaşama karşı işlenmiş bir suçtur. İster kişilerce, ister belediye vb. kurumlarca yapılsın, çok sayıda kedinin öldürülmesi, "genocide" (soykırım), yani türe karşı işlenmiş bir suçtur.
7) Sokak kedileri de dahil bütün kediler insanlar tarafından gözetilmeli, bakılmalı ve korunmalıdır. Hiçbir kedinin yaşama, avlanma, uyuma, oynama vb. haklarına insanlarca engel konulamaz.
8) Kediler herhangi bir işe koşulamazlar, fare ya da sinek avlamak gibi "doğal" görevleri için dahi zorlanamazlar.
9) Kedilerle insanları birarada tutan bağ, silinemez ve ortadan kaldırılamaz "dirim ortaklığı"dır. Dirim ortaklığı, sadece kediler için değil, tüm şehir hayvanları ve vahşi hayvanlar için de geçerlidir. (İnsan türü dahil.)
10) Kedilere duyulan sevgi, öteki evcil hayvanların aşağılanmasına, hor görülmesine yol açacak bir kedi şovenizmini içeremez.
"Şeriata karşı yürünmez saygı duyulur..."
Refah Partisi ağzıyla yapılan bu tespit ANAP lideri Mesut Yılmaz'a ait...
Şu tespit de Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'e:
"Şeriat istiyorum diyen 100 yıl önceki İslam hukukunu istiyor demektir. Bunu istemek irticadır. Çünkü müslümanlığı karışan yok. Türkiye İslam hukukunu devlet olarak 73 yıl önce terketti..."
Mesut Yılmaz, Demirel'den 20 yaş daha genç. Ama kafası daha genç değil. Demirel'in irdelemesiyle yanyana konulunca Mesut Bey'in müslümanlık ile irticayı karıştırdığı ortaya çıkıyor. Aynı Mesut Bey dün gazete manşetlerini süsleyen demecinde diğer partilere çağrı yapıyor:
- Rejimi kurtaralım ...
Rejim son 50 yılda Mesut Bey kafasındaki siyasetçilerin dar bakışı ve oportünistliği yüzünden battı... Aynı kafayla rejim kurtarılabilir mi? Soru üzerinde düşünelim...
Aşağıdaki hoş öyküyü, otelcilik sektöründe 30 yıllık deneyime ve anılara sahip Demir Gönç'ten dinledik... Halen Londra'da Diplomat Hotel'in müdürü olan Demir Bey geçmişte Ankara'da, ailesine ait Gönç Palas'ın müdürlüğünü yapmış... Olay o günlerde başına gelmiş...
Otel kapılarının iç tarafında bir levha bulunur malumunuz. Bir yüzünde"Lütfen odamı temizleyiniz", diğer yüzünde "Lütfen rahatsız etmeyiniz" yazılıdır. Müşteri bu levhanın ön veya arka yüzünü çevirip odanın dış kapısına asarak isteğini otel personeline belirtir...
Demir Bey bir sabah Gönç Palas'taki Müdür odasında çalışırken içeriye hışım gibi Anadolulu bir vatandaş dalmış. Ve selam sabah etmeden başlamış bağırmaya:
- Ne demek istiyorsunuz siz yahu? Biz kimi rahatsız ediyoruz kardeşim. Sizi ne zaman rahatsız ettik? Ne ayıp şey bu yaptığınız be?
Demir Bey şaşkın?
- Bizi rahatsız ettiğinizi kim söyledi Beyefendi?
- Kendiniz söylüyorsunuz... Odamın kapısının içine "Lütfen rahatsız etmeyin" diye yazı asan siz değil misiniz?
Harika Avcı, kendisiyle yapılan bir TV röportajında şarkıcı Emrah'ı övüyor ve diyor ki:
- Bizim gibi sanatçıların şanssızlığı, Türkiye'de doğmuş olmak!..
Röportajı ilgiyle izleyen Sezen Cumhur Önal da bu ilginç "tesbit" üzerine kanalı arayıp, kendi yorumunu getiriyor:
- Türkiye'de doğmuş olmaları yalnız onların değil, bizim de şanssızlığımız!..
Yeni evli bir çifte zengin kayınpeder mersedes bir otomobil hediye etmiş. Gençler her sabah yataktan kalktıklarında ilk iş olarak perdeyi aralayıp kapı önündeki arabalarına bakıyorlar... Acaba birileri önündeki yıldızı alıp götürdü mü diye... Eğer yıldız yerinde duruyorsa gençler rahat bir nefes alıyor. Bir sabah bakmışlar ki ne görsünler: Mersedes yerinde yok.
Öyküyü nereden anımsadığımıza gelince... Macaristan'da bir teknisyen geçenlerde önemli bir buluşta bulunmuş... Mersedesin önündeki yıldız kontağı kapatınca altındaki yuvaya giriyor. Kontağı açınca dışarı çıkıyor. Böylece yıldız sağlama alınıyor. Araba tümden giderse? Onun çaresi henüz yok...
Nişantaşında kasaplık yapan bir beyefendi" öykü tam sizlik" diyerek ancak isim vermeden anlattı...
Geçenlerde bir sosyete hanımefendisi gelmiş kasaba...
- Bana, demiş, 10 kilo kemiksiz et tartarmısınız?
- Ne yapacaksınız hanımefendi bu eti?
- Göreceğim, demiş, iki ayda 10 kilo verdim de, ne kadar verdiğimi görmek istiyorum...