Adı Fehmi Büyükkaragöz, görevi SSK Genel Müdür Yardımcısı. Büyükkaragöz birbuçuk yıldır Ankara 17. Asliye Ceza Mahkemesi'nde, görevi kötüye kullanmak suçundan yargılanıyor.
Görevini nasıl mı kötüye kullanmış? SSK'nın bağlı bulunduğu Çalışma Bakanlığı müfettişlerinin de raporlarında belirttikleri gibi, ilkokul mezunu bazı kurum memurlarını, yasaları, yönetmelikleri hiçe sayıp, sağlık teknisyeni olarak atayarak...
SSK Genel Müdürlüğü'nün, "Kurumu zarara soktuğu" gerekçesiyle Büyükkaragöz aleyhinde açtığı davada, davacı tarafı SSK'nın avukatları temsil ediyorlar. Her duruşmada, "Evet, Fehmi Büyükkaragöz sözü edilen suçu işlemiştir, dolayısıyla cezalandırılması gerekir diyorlar.
Buraya kadar herşey normal, herşey akla, mantığa, hukuka uygun...Peki, bundan sonrası mı?
Efendim, Çalışma Bakanı Necati Çelik' in geçtiğimiz haftalarda SSK Genel Müdürlüğüne getirdiği Ekrem Önal, kurum içi bir idari düzenleme yaptı. Ve... SSK kurulduğundan beri Genel Müdüre bağlı olarak çalışan SSK Hukuk Bürosu'nu yardımcılarından birine bağladı. Kime mi? İster inanın, ister inanmayın ama, Fehmi Büyükkaragöz'e bağladı. Yani SSK'nın avukatları, duruşmalarda suçladıkları kişiye bağlılar şimdi.
Ne adil bir düzen değil mi?
Fıkrayı Almanya'dan sevgili Ferah Zarif gönderdi...
Temel dünyaya veda etmiş, öbür dünyanın kapısında melekler tarafından karşılanmış. Dünyadaki şöpretini bildiklerinden melekler Temel'e sormuş:
- Acaba cennete mi gitmek istersiniz, yoksa cehenneme mi?
- Hiçbir fikrim yok, demiş Temel, acaba her iki mekanı görmem mümkün mü?
Melekler Temel'i almış önce Cennet'i göstermişler. Temel bakmış yeşil çimenler üzerinde bir yığın insan tembel tembel oturuyor. Sıkıntıları yüzlerinden okunuyor. Oradan cehenneme geçmişler. Temel kapıdan bir de bakmış içerde yığınla insan vur patlasın çal oynasın eğlenmekte.
- Ben cehenneme gitmek istiyorum, demiş Temel...
Hazırlıklar bitirildikten sonra Temel cehennemin kapısından içeri atılmış. Aman Allah o da ne? Bu defa karşısından yağlı kazanlar içinde ızdıraplar içinde kıvranan insanlar yok mu? Derhal geri dönmek istemiş. Ama ne mümkün? Can havliyle meleklere bağırmış:
- Sizin bana gösterdiğimiz cehennem neşe içinde bir yerdi, burası öyle değil, neden beni aldattınız?
- Aldatmadık, demiş melekler, siz reklamlara rastladınız...
Bugün 1 Şubat... Abdi İpekçi'nin öldürülüşünün 18'inci yılı... Abdi Bey her yıl bugün mezarı başında anılır... Her yıl Gazeteciler Cemiyeti başkanları yaptıkları konuşmada "devletin bu cinayeti aydınlatmasını" ister. Acaba Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Nail Güreli bugün yapacağı konuşmada aynı talepte bulunacak mı? Sanmıyoruz... Çünkü cinayet büyük ölçüde aydınlatılmıştır. Devlet tarafından değil, Susurluk Kamyonu tarafından aydınlatılmıştır...
Bir kara mizah... Hatta cinai mizahtır durum... Ülkenin aydınları Abdi Bey'in katlini izleyen yıllarda "Devlet bu cinayeti aydınlatsın" deyip dururken meğer o yıllarda devlet İpekçi Cinayeti sanıklarını almış, devlet görevlisi olarak kullanmış. Mehmet Ali Ağca'ya sahte pasayort sağlayan ve saklanmasına yardım eden Abdullah Çatlı devlet tarafından kullanılmış... Devlet tarafından kullanıldığını saklamayan Oral Çelik de TBMM Komisyonunda verdiği ifadede Ağca'nın saklanmasına yardımcı olduğunu açıklamıştır.
Acaba "devlet", İpekçi cinayeti sanıklarını 1980'den sonra mı kullanmaya başladı?
Eski MİT mensuplarından Yarbay Korkut Eken, TBMM Komisyonunda MİT'in Abdullah Çatlı'yı 1980'den önce de kullandığını söyledi. Eğer bu ifadede bir yanılgı yoksa, İpekçi cinayeti emrini verenler de devlet içinde birileridir.
Peki kimdir? İşte bu sorunun yanıtı karanlıkta... "Kullanıldık" diyen çok ama "kimin tarafından kullandığını" söyleyen yok.
İpekçi Cinayeti, Ecevit iktidarının düşürülmesi için döşenen terör taşlarının en önemlisidir. Düpedüz Ecevit iktidarının düşürülmesine yönelik bir komplodur. Bu komplonun siyasi kurbanı Ecevit ise bugün susmaktadır. Kendisine yönelik karanlık komploların aydınlatılması için dahi bir talebi yoktur.
Bugün Abdi İpekçi'yi kabri başında tekrar anacağız... Meslek yaşamının en parlak döneminde ülkenin karanlığa sürüklenmesi için kurban edilen bu saygın gazeteciyi bu defa biraz daha aydınlıkta, Susurluk aydınlığında selamlayacağız... Anısı önünde saygıyla...
Otoyol gişelerindeki personel yetersizliği konusunda Bayındırlık Bakanı Cevat Ayhan "185 kişilik kadro için Maliye Bakanlığına yazı yazdık cevap bekliyoruz" demişti.
Okurumuz Hasan Fehmi Doğuç Bayındırlık Bakanı'na bu konuda fikir veriyor:
"Sayın Cevat Ayhan gişe memuru sorununa çözüm bulmak istiyorsa Bakanlığına bağlı kuruluşlardan - geçici görevlendirme - yaparak ya da özelleştirme kapsamındaki kuruluşlardan personel nakletmek suretiyle meseleyi halledebilir... Tabii amaç 185 kiyilik kadroyu dilediğince kullanmak değilse.."