CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu elbet parti kadrolarını yenileyecek, kendi kadrosunu kuracaktı. Buna itiraz yok... Ama şu merak var: Yeni CHP’nin kadroları hangi ölçülere göre oluşturuldu?
Bir siyasi partinin ekseni, ideolojisi, ilkeleri, programı olur. Kadrolar bu idoloji ve programa inanmış, onları halka anlatma ve ikna etme becerisine sahip, düzeyli, donanımlı kişilerden oluşturulur.
Eğer eksen, politik çizgi, program belirsizse kadrolar neye göre oluşturulur?
Bunu bilemediğimiz için yeni yapılanmayı ilgiyle izliyoruz.
- Kılıçdaroğlu’nun adaylığına imzalarıyla destek veren 81 il başkanından sadece dördü listelerde yer almış. O da ön seçim sonucu...
- Ankara ve İstanbul’da ilk sıralara ne il ne ilçe başkanı girememiş...
- Alevi örgütlerinin önde gelen isimlerinden: “Ali Balkız Fevzi Gümüş. Ali Yıldırım. Abbas Tan, İsmail Saçlı, Ali Yılmaz, Hıdır Temel” adaylık taleplerine rağmen listelerde yer bulamamış.
- İzmir’de iki listeye tam 9 Ankaralı konulmuş....
- Halk tarafından tasfiye edilen ANAP ve DP’den çok sayıda kişi CHP’lilerin yerlerine geçmiş. Mesela Bursa’da Onur Öymen’in yerini DP’li Turan Tayan almış.
- Yıllardır CHP’de siyaset yapan deneyimli isimler, listelere giren birçok adayın adını ilk kez duyduklarını söylüyorlar.
Elbet yeni isimler içinde çok yetenekli kişiler bulunabilir. Ama acaba bu kişiler önümüzdeki iki ay içinde CHP adına kitleleri ikna edecek çalışmalar yapabilecekler mi? Listelerden dışlanmış olan il ve ilçe örgütleri seçimde çalışacak mı? Soru işaretleri çok... İyi şanslar diliyoruz...
Ergenekon kuşkusu!
Kadıköy Adliyesi’nde dün Ahmet Şık’ın arkadaşı Ertuğrul Mavioğlu ile birlikte yazdığı “Kırk Katır Kırk Satır - Ergenekon’u Anlama Kılavuzu” adlı kitabın duruşması vardı. Ergenekon davalarını çevreleyen geçmiş olayların irdelendiği kitap, “asrın davası” diye takdim edilen davayla ilgili çok önemli ve çarpıcı tespitler yapıyor... Bakın hangi yanılgılara işaret ediyor:
“... Ergenekon operasyonlarının Avrupa Birliği yoluna girmiş, demokratikleşmeyi önüne hedef koymuş bir ülkede ‘kontrgerillanın sorgulanması, yargılanması ve tasfiyesi’ anlamına geldiğinin düşünenler fena halde yanıldılar.
“... Ergenekon operasyonlarının darbelerle hesaplaşmak anlamına geldiğini ve darbecilerin TSK’nın direnişine rağmen tasfiye edildiğini düşünenler de yanıldılar.”
“...Tüm kötülüklerin anası Ergenekon’un hareketsiz kalması sonucunda artık faili mechul cinayetlerin, provokasyonların, menşei devlet olduğu herkes tarafından bilinen karanlık eylemlerin son bulacağını ve bu ülkeyi yönetenlerin hiç değilse kendi yasalarına saygılı davranacaklarını zannedenler yanıldılar...”
Arkadaşları Ahmet Şık’ı diğer Ergenekon tutuklularından ayırıyor ama onun bu konudaki düşünceleri genelde diğer sanık ve tutuklulardan hiç de farklı değildir. Kitaptan bir bölüm daha:
“... tüm bu itiş kakış içinden çıkabilecek en saçma beklenti yığınların demokrasi taleplerinin karşılanacağı sanısı olabilir. Olup biteni ‘askeri vesayetten kurtuluş’, ‘sivillerin demokrasi kavgası’ gibi yutturmaya çalışanların ise iyi niyetinden kesinlikle kuşku duymak gerekir...”
YGS
Başbakan Erdoğan YGS’deki şifre iddialarıyla ilgili şöyle diyor:
“ÖSYM Başkanı’nın yapmış olduğu açıklamalardan ben tatmin oldum. Şu anda da zaten Danıştay’ın verdiği karar ortada...”
Bir öğrenci velisi yazıyor:
- Danıştay iptal isteğini reddetmiş değil... Sadece yetki nedeniyle konuya Bölge İdare Mahkemesi’nin bakması gerektiğine karar verdi. Kaldı ki dün Danıştay’a yeni bir şikâyet ulaştı. Ayrıca Eğitim İş Sendikası’nın suç duyurusu üzerine savcılıkca soruşturma başlatıldı. Hal böyleyken Cumhurbaşkanı ve hükümet üyeleri yargıyı etkileyerek bu soruşturmaları durdurmaya çalışıyorlar. Ama yüz binlerce öğrenci ailesinin bu haksızlığı sineye çekmesi mümkün değil.
Kitap yazmayı bomba yapmaya, tüpgazı ise nükleer santrala benzeterek dünyayı neşelendiren bir lidere sahip olmak kaç ulusa nasip olabilir?
Haldun Ertem
Gülersoy -3
Çelik Gülersoy’u, İstanbul’u İstanbul yapan bu aziz adamı unutan sadece kendi kurumu değil, diyor bir okurumuz ...
Başta İstanbul Belediyesi olmak üzere pek çok kuruluş unutmak yoluna gitmiştir... Hidiv Kasrı’ndan Yıldız Parkı ve köşklerine, Emirgan köşklerinden Soğukçeşme evlerine, Fenerbahçe’den Yeşilev’e... Sayısız mekânı restore edip İstanbul’a kazandıran Çelik Bey’in adı hâlâ bir yere verilmemiştir. Adına bir yarışma ve ödül hâlâ düşünülmemiştir...”
Çelik beyin günahı bir tek kişinin İstanbul’a ne çok eser kazandırabileceğini göstermek, İstanbul’u çok sevdiklerini söyleyenlerin ne az şey yaptığını sergilemekti belki de.. Nur içinde yatsın...
AB Türkiye raportörü Oomen - Ruıjten, “Normal bir ülkede 3 yıl tutukluluk olmaz” demiş.
İyi de... Bizim Normal olma iddiamız yok ki...
Fahrettin Fidan
Ceza
Haber SOL Kültür’den...
Başlığı: “Devlet Tiyatrosu’na ağır ceza: Üç hafta seyircisiz oynama.”
Kültür Bakanlığı Yüksek Disiplin Kurulu yaptığı toplantı sonrası Ankara Devlet Tiyatrosu’nda sahneye konan “Genç Osman” adlı oyunda Başbakan’ın kızı Sümeyye Erdoğan’ın rahatsız edilmesi üzerine tiyatroya üç hafta seyircisiz oynama cezası vermiş. Tolga Tuncel adlı oyuncu da beş hafta süreyle oyundan men edilmiş...
Bir tiyatroya başka ne tür ceza verilebilir zaten?