Melih Aşık

Melih Aşık

m.asik@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Melih AŞIK

Edirne'den Meral yazıyor:
Rüyamda bana görücü geliyor. Baba Marlon Brando ve oğlu Al Pacino... Getirdikleri hediyeleri anneme verip misafir odasındaki koltuklara yerleşiyorlar...
"Hoşgeldiniz" faslından sonra kahve servisine başlıyorum. Odada gerilimli bir hava var... Kahveleri kazasız belasız dağıtıyor ve Pacino'nun yanına oturuyorum.
"Allah'ın izni, peygamberin kavli" aşamasına gelmeden önce babamla müstakbel kayınpederim Türkiye'nin son durumu hakkında görüş teatisinde bulunuyorlar... Kahvesini höpürdeten Brando:
- Yahu Kamil Bey, diyor, dikkatimi çekti, bizim bir zamanlar "Baba" filminde canlandırdığımız durum şu an Türkiye'de aynen gerçekleşiyor... Neden böyle oldu?...
Peder Bey tarihe düşkün bir adam:
- Kaçınılmazdı Marlon, diyerek cevap veriyor soruya, aşırı nüfus artışı, eğitim yetersizliği, işsizlik gibi faktörler insanlarımızı birtakım değişik arayışlara itince, hayali ihracat, yolsuzluk, rüşvet, kaçakçılık faaliyetleri kimi devlet görevlilerinin de himayesi altında gelişti... Bazıları durumdan cesaret çıkarıp şirket adı altında çete kurmaya başladı... Çeteler devleti ve siyaseti ele geçirme sürecinde... O yüzden gidişat kötü...
Al Pacino
alıyor sözü:
- Yani şimdi biz Don Carleone ailesi olarak "Baba" filmindeki faaliyetlerimizi Türkiye'de yasal olarak gerçekleştirebilir miyiz?..
- Tabii sevgilim, diyorum, üstelik devlet güçleri zorluk çıkarmaz, tam tersine size yardımcı olur...
Baba - oğul birbirlerine bakıp göz kırpıyorlar... Ardından teklif geliyor:
- Allah'ın izni, Peygamber'in kavliyle kızınız Meral'i oğlumuz Al'a istiyoruz...
Yanıt olumlu oluyor.. Sevinç gözyaşlarıyla uyanıyorum..
YORUMU: Bugünkü ortamda bu tip rüyalar görmen son derece doğaldır Meral... Çünkü "İstikbal çetelerde" diye düşünen aileler maalesef çoğalıyor. Kızların da kafası karıştı...

Yeni tanışan adamla kadın, hoş bir yemek yemişler. Adam kadını evine davet etmiş. Gitmişler. Birer kahve ile konyak almışlar. Adam üzerindeki kazağı çıkarmış. Peşinden lavaboya gidip ellerini yıkamış. Sonra gömleğini çıkarmış. Yine lavaboya gidip ellerini yıkamış. Çoraplarını çıkardıktan sonra tekrar lavaboya uzanmış. O arada kadın:
- Siz diş hekimisiniz galiba, demiş...
- Nereden anladınız...
- Her işlemden sonra ellerinizi yıkamanızdan...
Gece beklendiği biçimde devam etmiş. Sonuna gelinmiş. Kadın giyindikten sonra:
- Siz aynı zamanda çok büyük bir dişçisiniz, demiş...
- Bunu nereden anladınız?..
- Hiçbir şey hissetmedim de...

Devlet görevinde biraz yükselince artık kendini geliştirmeye gerek görmeyen, fiyakayla vakit geçiren... ve en önemlisi, devleti babalarının çiftliği olarak görenlere... Atatürk'ten mesaj var. Bilal Şimşir'in "Bizim Diplomatlar" adlı kitabındaki bu mesajı özetleyerek aktarıyoruz...
Cumhuriyet'i izleyen yıllarda büyük eğitim ve kültür atılımları yapılırken Atatürk bizzat bu seferberliğin başındadır. Bol bol okumakta, yurt dışından sürekli kaynak getirtmektedir. 12 Eylül 1929 günü Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Tevfik Bıyıkoğlu, Paris Büyükelçisi Fethi Okyar Bey'e şu telgrafı çeker:
"Reisicumhur Hazretleri, Fransız Hukuk Fakültelerinde okutulan derslere ait kitaplarla en mufassal ve yüksek bir umumi tarihi Zat - ı alilerinden rica etmektedir..."
Bir ay sonra Paris'e yeni siparişler iletilir... Atatürk bu defa Sümerler ve eski Türk tarihi hakkında kitaplar ister. Daha sonra Ernest Lavisse'in 12 ciltlik "Tarih - i Umumi"si sipariş edilir. 18 Kasım'da Büyükelçi Fethi Okyar'a çekilen telgrafta ise şu satırlar dikkati çekmektedir:
"Şimdiye kadar gönderilen kitaplardan Paşa Hazretleri pek minnettardır. Yalnız bunların bedeli bir hayli tutsa gerekir. Tasfiye edilmek üzere bedelinin iş'arını istirham ederim. Paşa Hazretleri, `Sonra bir daha kitap istemeye yüzümüz olmaz' diyorlar. Reisicumhur Hazretleri muhabbetle gözlerinden öpüyorlar efendim..."
Bu mektup üzerine faturalar Çankaya'ya gönderilir. Kitapların bedeli Atatürk tarafından ödenir.
1930 yılında Fethi Bey merkeze döner. Yerine Münir Ertegün Bey atanır. Atatürk'ün kitap siparişleri devam etmektedir. 8 Haziran 1931 günü Münir Bey'den Rene Grousset'nin iki ciltlik "Uzak Doğu Tarihi" istenir. Münir Bey kitabı Çankaya'ya yollar. Kitabın 571 frank 80 santim tutarındaki faturasını da Dışişleri Bakanlığı'na gönderir. İki hafta sonra Cumhurbaşkanlığı kitapların faturasını ister, Münir Bey:
"Hariciyenin kitap ve risail tahsisatı mevcut olduğundan mevsuubahis kitapların bedeli mezkür tahsisattan tediye edilmiştir..." diye yanıt verir... Sonrasını kitaptan okuyalım:
"Çankaya bunu tepkiyle karşılamış ve hem büyükelçiye hem de Dışişleri'ne sertçe bir ders vermiştir. Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Tevfik Bey Atatürk'ten aldığı talimatla, Cumhurbaşkanı'nın özel olarak ısmarladığı kitapların bedelinin büyükelçilik ödeneklerinden veya Dışişleri bütçesinden ödenemeyeceğini hatırlatmış; faturaları bakanlıktan geri istemiş ve kitapların 571 frank 80 santim tutarındaki bedelini İş Bankası aracılığıyla büyükelçiye transfer etmiştir..."
Türkiye Cumhuriyeti bir devlet olarak kurulmuştu... Aşiret değil...



Yazara EmailM.Asik@milliyet.com.tr