Taraf gazetesi eski yazarları Yıldıray Oğur ile Amberin Zaman, Twitter üzerinden kapıştı. Amberin Zaman, Yıldıray Oğur’un 2009 yılında yazdığı “Ergenekon’un İngiliz avukatı” başlıklı yazısını paylaşarak “Gareth Jenkins’e bir özür borcunuz var” diyor. Tartışma böyle başlıyor.
Kimdir Gareth Jenkins? Eş durumu dolayısıyla Türkiye’ye yerleşmiş bir gazeteci. Sunday Times gazetesi için çalışıyor. 2009 yılında Silk Road Enstitüsü adına o yıl açıklanan 4300 sayfalık Ergenekon iddianamesini okuyarak “Gerçek ile Fantezi Arasında” başlıklı bir rapor yazıyor. İddianameyi baştan sona okuyan ilk gazeteci olan Jenkins raporunu şu şekilde noktalıyor:
“İddia edildiği gibi davanın Türkiye’de çoğulcu demokrasinin yerleşmesi yönünde büyük bir adım değil, otoriter tek parti yönetimi doğrultusunda atılmış büyük bir adım haline dönüşmesinden endişe ediliyor.”
Bir yıl sonra Balyoz patlıyor. Büyük bir gazeteci ve aydın kitlesi söylenen yalanlar, sahte kanıtlar, gazete palavralarına inanarak ya da inanmış görünerek:
“Darbeciler mahkûm ediliyor, askeri vesayete son veriliyor” çığlıkları atıyor.
Jenkins bugün gelinen noktayı o günden gören ilk gazetecidir.
Yıldıray Oğur o günlerde Taraf’ta, Jenkins’in bulgularını çürütmek için yazılar yazıyor. Evet özür borcu vardır. Ancak Ergenekon ve Balyoz’un gerçek yüzünü görmeyen ya da görmezden gelen tüm gazeteci, yazar ve aydın geçinenlerin de aynı borcu mevcuttur.
Gezi’ye dönüş...
Cumhurbaşkanı’nın Taksim Meydanı’na ilişkin sözleri hafta sonu gündemini belirledi. Dedi ki:
“Gezi Parkı’na o tarihi eseri (Topçu Kışlası) inşa edeceğiz. Adı bunun ister tarih müzesi olur, ister şehir müzesi olur. Maksem’in olduğu yere de Taksim Meydanı’nın ihtiyacı var. Oraya bir Selatin Cami yerleşmesi lazım. Bunların projesi hazır. Bir diğeri de AKM. Burayla ilgili de ön hazırlıklar proje, her şey var. Daha güzeli de yapılabilir. Arkada devasa bir yer var. Oraya dev bir opera binasını da yerleştirmek suretiyle sanat anlayışımızı görün demek lazım. Gümüşsuyu’ndan çıkarken araçlar yerin altına girecek Mete Caddesi, buradan da Taşkışla’nın oradan çıkacak. Taksim Meydanı tamamen yayalaştırılmış olacak.”
Üzerinde kavga çıkan tüm projeler tekrar gündemde... Anlaşılıyor ki Tayyip Bey Gezi gençliği ile tekrar hesaplaşmak istiyor. Belki savaşın yarım kaldığı hatta o savaştan yenik çıktığı düşüncesinde. Rövanş arıyor. Maksem’in arkasına cami yapılması çok tartışıldı. Orada yeterli alan bulunmadığına kanaat getirilmişti. Nitekim Necmettin Erbakan camiyi Gezi’ye yapmaya niyetlenmişti. Şimdi o mekân neden gündeme geldi? Bir mimar dostumuz dedi ki:
- Belki caminin avlusunu Cumhuriyet anıtına kadar uzatacaklar. Hatta belki anıtı bir başka yere kaydıracaklar...
Sözü edilen projeler nerede? Neden şehircilere ve şehrin sahibi vatandaşlara gösterilip tartışılmıyor?
SANAT
Gazeteler haberi “Sanat ve spor dünyasının önemli isimleri Cumhurbaşka-nı’nın iftar davetinde bir araya geldi” diye verdi. Kimler var sanatçı olarak masada:
Murat Boz, Yavuz Bingöl, Sibel Can, Seda Sayan, Gülben Ergen, Serdar Ortaç, Alişan, Bülent Ersoy, Petek Dinçöz, Hakan Ural, Coşkun Sabah, Hakan Peker, Cengiz Kurtoğlu vb... Sanatçı deyince bizim aklımıza ressam, heykeltıraş, müzisyen, besteci, tiyatro, sinema, opera, bale sanatçıları geliyor. Şair ve edebiyatçıları da bu gruba ekleyebilirsiniz. Onlardan hiç kimse yok davette. O zaman haberi “gazino sanatçıları” diye vermek galiba daha doğru.
Gerçek sanatçıların böyle davetlere çağırıldığını pek duymuyoruz...
“10. Yıl Marşı’nı eskidi” diye kaldıranlar!
Mehter Marşı’nı hangi yüzle dinliyorsunuz?
? ? ?
Saldırı emrini kendileri vermiyorsa neden
“Her saldırı sonrasında”
saldırgandan önce,
saldırıya uğrayanı eleştiriyorlar?
Akif Kökçe
HAPİS
Bu kadar da olmaz... Daha önce olanlar için de aynı şeyleri söylüyorduk... Ama bu kadarı olmaz!
Gazeteci arkadaşlarımız dayanışma amacıyla Özgür Gündem gazetesinde nöbetçi yayın yönetmenliği yapıyorlar. Bu sembolik görevi yapanlardan Şebnem Korur Fincancı, Ahmet Nesin ve Erol Önderoğlu hakkında tutuklama kararı veriliyor. Hapishaneye kelepçe takılarak götürülüyorlar.
Özgür Gündem gazetesinin yayınlarını tasvip etmeyiz. Eleştiririz. Ama isteyen de sembolik bir dayanışma gösterebilir. Bunun suç sayılması hele de yargılanan arkadaşların tutuklanarak kelepçeyle hapishaneye götürülmesi... Akıl alır şey mi? Gerçekten hüzün verici manzaralar, endişe verici yarınlar eşiğindeyiz.