Melih Aşık

Melih Aşık

m.asik@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Ankara'da birinci gün Başbakanlık ikinci gün Cumhurbaşkanlığı kupasında oynanan futboldan daha güzel anlar vardı... Birinci gün on binlerce seyircinin "Türkiye laiktir laik kalacak" sloganıyla tribünleri inletmesi, ikinci gün Galatasaray ve Fenerbahçe'nin sahaya "Atam izindeyiz" yazılı bir pankartla çıkması heyecan vericiydi. Reha Muhtar'ın birinci günkü olayı Show TV'de haberleştirmesi güzeldi. CİNE5'in ikinci günkü olayı reklam yayınlamak uğruna gözden kaçırması ise ayıp.
Fenerbahçe Başkanı Ali Şen'in önce Türkiye'de futbol dokusunu sonunda da kendi takımını tahrip ettiği gözleniyor. Ancak Ali Şen'e bir konuda teşekkür borçluyuz. Yöneticileri alıp Anıtkabir'de saygı duruşuna giden, takımını sahaya "Ata'ya saygı" pankartlarıyla çıkartan ilk başkan Ali Şen'dir... Beşiktaş da Fener'le yaptığı kupa maçına aynı pankartla çıktı. Beşiktaşlı Amokachi ve Ertuğrul, son Ankara deplasmanında Anıt Kabir'e gidip Ata'ya saygı duruşunda bulundular.
Peki ya Galatasaray? Maşallah bizimkilerin hiç bu tarakta bezi yok. Fotoğraflarda görüldüğü gibi Cumhurbaşkanlığı Kupasında sahaya taşınan "Atam izindeyiz" pankartı sarı lacivertti ve "Fenerbahçe Kulübü" imzasını taşıyordu. Galatasaraylı futbolcular nasıl olduysa pankartın ucundan tutma zahmetine girmişler.
Galatasaray'ın sayın yöneticileri... Bu konudaki ilgisizliğiniz Galatasaraylılarda büyük mahçubiyet yaratıyor. Yalnız taraftarınızdan değil Türkiye'de olup bitenlerden de uzak görünmeniz, Kulübün tarihiyle ve kişiliğiyle hiç bağdaşmıyor. Umarız taraftarınızı daha uzun süre bu mahçubiyetle başbaşa bırakmazsınız..


Bugün 14 Mart... Tıp Bayramı... Kutlu olsun...
Dışişleri Bakanı "seri" hastane baskınları düzenlerken... Sağlık Bakanı Aktuna, Küba'ya gitmiş... Ve orada demiş ki:
- Dünyanın her yerinde hekimler görev yaparken aynı özveriyi gösterir, emeklerinin karşılığında da para talep ederler. Ama Küba'daki doktorlar para talep etmiyor, işte fark burada!.. Sağlık reformuyla birlikte getirmeyi düşündüğümüz "Aile Hekimliği" sistemini kurumlaştıran Küba'dan bu konuda yararlanacağız...
Türk Tabipleri Birliği Başkanı Dr. Füsun Sayek de "cevaben" diyor ki:
- Yıllardır hekimlerini en düşük zam oranlarıyla "ödüllendiren"... sağlık personelini "özelliği olmayan iş grubu" diye tanımlayan bu ülkenin Sağlık Bakanı'nın Küba'yı ziyareti gerçekten sevindirici.. Sayın Bakan, bir de oradaki incelemelerinin sonuçlarını doğru yorumlasa!.. Sağlık hizmetlerini "özelleştirme" çabaları sürerken Aktuna'nın Küba'nın "Aile hekimliği" sistemini "örnek" model olarak övmesi, akıl alacak gibi değil. Çünkü oradaki "Aile hekimliği", "özelleşmiş" bir sistem değil; bizim ülkemizde yıllardır uygulanan "sağlık ocağı" benzeri bir sistemdir. Hem bu sistemi işletmeyecek, ortadan kaldırmaya çalışacaksınız; hem de onun Küba'daki benzerini "özelleştirme" örneği olarak öveceksiniz. Tam bize yakışan bir mantık...


RP Genel Başkan Yardımcısı Ahmet Tekdal, dün Meclis'te düzenlediği basın toplantısında konuşmasını bitirmişti ki, bir meslekdaşımızın eli havaya kalktı:
-Size bir soru sorabilir miyim Sayın Tekdal?
-Buyrun.
-Başbakan Yardımcısı Tansu Çiller, bir - iki gün önce yaptığı açıklamada, karakola düşen vatandaşlara polisin kesinlikle kötü muamele etmeyeceğini, uygar ülkelerde nasıl davranılıyorsa öyle davranacağını müjdelemişti...
-Evet.
-Bu müjdeyle birlikte, polise teslim olan Özel Harekat Dairesi eski Başkan Vekili İbrahim Şahin'i, İstanbul Emniyet Müdürü Ramazan Er'in, eskortlar eşliğinde kendi makam arabasıyla DGM'ye teslim etmesini ve bu kişiyi cezaevine İstanbul Asayiş Şube Müdürü'nün makam arabasıyla göndermesini, Sayın Çiller'in müjdesini verdiği bu yeni uygulamanın ilk örneği olarak kabul edebilir miyiz?
Soruya Tekdal' ın yanıtı ne mi oldu? Önce sinirli sinirli kafasını salladı, sonra da;
-Siz bu soruyu bana değil, Tansu Çiller'e sorun kardeşim, oldu.


Necmettin Erbakan Kanal 6'da önceki akşam Nazlı Ilıcak'ın çanak sorularına yanıt verirken Taksim Camii meselesini de açıklığa kavuşturdu. Meğer Erbakan:
- Bu parka 27 Mart'ta cami temeli atacağız. Böylece İstanbul'un fethi tamamlanacak, dememiş... Sadece:
- Belediye Başkanlarımızın buraya cami yapmak gibi bir projesi var, demiş...
Sizi gidi yalancı kameralar, sizi gidi hain ses alma cihazları sizi... Utanmadan Erbakan'ın aklından geçeni değil ağzından çıkanı saptıyorsunuz ha?


Bernard Shaw'un şerefine verilen yemekte iki ünlü tenor opera parçaları söylemiş. Peşinden ev sahibi Shaw'un kulağına eğilip sormuş:
- Tenorları nasıl buldunuz?..
- İkisi de öküz gibi böğürdü... demiş Shaw...
- Ama nasıl olur!.. İkisi de operanın en iyi yorumcuları...
- Vallahi, ben operadan pek anlamam, demiş Shaw, İkisiyle de ayrı ayrı sohbet ettim; birbirleri için öyle dediler...


Sayın Teoman Koman
Jandarma Genel Komutanı
Ankara,
Sayın Komutan,
Jandarma erlerinin İstanbul DGM salonunda 1 mayıs sanıklarını nasıl dövdüğünü sanırız televizyon ekranında siz de görmüşsünüzdür....
Biz izleyenler olarak merak ettik...
Acaba bu jandarma erleri mahkeme salonunda olay çıkmasını önlemek ve güvenliği sağlamakla mı görevlendirilmiştir?
Yoksa kendilerine "Fırsat bulursanız sanıkları bir güzel sopadan geçirin" emri mi verilmiştir?
Bu olayın üzerinde duracağınızı umuyoruz. Saygılarımızla.


Bernard Shaw'un şerefine verilen yemekte iki ünlü tenor opera parçaları söylemiş. Peşinden ev sahibi Shaw'un kulağına eğilip sormuş:
- Tenorları nasıl buldunuz?..
- İkisi de öküz gibi böğürdü... demiş Shaw...
- Ama nasıl olur!.. İkisi de operanın en iyi yorumcuları...
- Vallahi, ben operadan pek anlamam, demiş Shaw, İkisiyle de ayrı ayrı sohbet ettim; birbirleri için öyle dediler...