Melih AŞIK
Kayseri Belediye Başkanı
Şükrü Karatepe geçen 10 Kasım'da diyor ki:
- İçim kan ağlaya ağlaya törenlere katıldım. Hak düzeni gelinceye kadar bu törenlere mecburen katılacağız...
Konuşmasından dolayı 1 yıl hapis cezasına çarptırılıyor.
Bu yıl 10 Kasım'da diyor ki:
- Atatürk'ün en büyük hatırası Cumhuriyet'tir. Ömrümde Atatürk aleyhinde hiç konuşmadım. Konuşanları da kınarım.. Ayıp bulurum...
Başkan'ın bir yıl arayla söylediklerine bakıp;
- Ne vals be!.. demeye kalmıyor...
Bu defa 10 Kasım töreninde vals yaparken fotoğrafları yayınlanıyor...
Necmettin Erbakan'dan
Şevket Kazan'a pek çok RP yöneticisinin tavrı da aynı. Biraz sıkıştılar mı, son Kanal 7 olayında olduğu gibi, hangi yalana sığınacaklarını bilemiyorlar. Fırdöndü gibi dönüyorlar.
Eskiden Karadenizlilere yapılan bir şaka vardı. Rizeliler Cumhuriyet'in ilanını izleyen yıllarda devrimlere karşı çıkmış:
- Şapka da giymeyeceğiz, vergi de vermeyeceğiz, askere de gitmeyeceğiz, diye tutturmuşlar... Derken Hamidiye zırhlısı Rize önlerine yollanmış. Gemi bir - iki kuru sıkı patlatınca sahile doluşan Rizeliler başlamış ağlayıp inlemeye;
- Yapma Hamidiyeee, Etme Hamidiyeee, şapka da giyeceğüz, vergi de verecüğüz, askere de gideceğüz...
Bunlarınki o misal...
Kendilerini savundukları ilkelerin ve söyledikleri sözlerin arkasında durmak zorunda hissetmeyen ancak inançlı kesimin temsilcisi gibi davranarak o kesimi kendi iktidarı uğrunda araç olarak kullanan garip bir kadro bu...
"Dart", ilk olarak İngiltere'de, Kral 7. Henry döneminde oynanan eğlenceli bir spor dalı... Amerika'ya yelken açan göçmen Avrupalılar gemilerde vakit geçirmek için dart oynarlarmış... Sonraları otel lobisi, bar vb. yerlerde oynanan bir salon oyununa.. ve nihayet profesyonel bir spor dalına dönüşmüş.
Son dönemde ülkemizde de giderek yaygınlaşan
"Dart", bu yıl içinde profesyonel bir spor dalı olarak tescil edildi. Bir
"Dart Federasyonu" bile kuruldu. Ve şimdi Dart Ligi'nin kurulması gündemde...
Bu gelişmelere koşut olarak eski Beşiktaşlı futbolcu
Ali Gültiken de ortağı
Tarık Yedibaşlar'la birlikte Hırvatistan'dan elektronik dart makinesi ithaline girişti. İki ortağın, eski BJK'li Hırvat futbolcu
Kovaçeviç'in katkılarıyla Türkiye'ye getirdiği dart makinelerinin tanıtımı önceki gün Ataköy Olimpiyat Evi'nde yapıldı.
Toplantıya 3 yaşından beri Almanya'da yaşayan, 1996 Avrupa Dart Şampiyonası 2'incisi Türk sporcu
Yalçın Genkertepe de katıldı. Gösteri atışlarında minik okların tamama yakınını
"12"ye isabet ettiren
Genkertepe, 27 yaşında ve Hammwestfallen'de yaşıyor. Arkadaşımız
Aydın Arıcıoğlu, Genkertepe'ye sordu:
- Dart Ligi ve milli takım kurulması gündemde. Yurda dönmeyi düşünür müsün?
- Olabilir, ama Türkiye'ye uyum sağlamak zor olur. Çünkü biz Alman mantalitesine göre düşünmeye alıştık. O yüzden buraya her gelişimde şok üstüne şok yaşıyorum. Mesela geçenlerde taksiye bindim.
"Gayrettepe'ye!" der demez.. şoför,
"Abi" dedi,
"Nerede o?. Ben bilmiyorum; sen tarif edersin artık!.." Zaten Türkçem kıt, İstanbul'u doğru dürüst bilmiyorum; bir de yol tarif ediyorum. Olacak şey değil.. Allahtan, önceki gelişlerimde gittiğim bir yerdi de, zor bela tarif ettim. Sonra o havaalanının hali... Çıkışta iki polis yanaştı yanıma;
"Pasaportunu göster!" dediler. Gösterdim,
"Herhangi bir problem mi var?" diye de kibarca sordum.
"Konuşma, seni ilgilendirmez!" diye başladılar bağırmaya. Bu yüzden ürküyorum, burada yaşamak çok zor...
Çevre Bakanı
İmren Aykut:
- Bu benim altıncı bakanlığım, diyor sohbet arasında,
ama ben hiçbir bakanlıkta bu kadar zorlanmadım. Kendimi bu kadar çaresiz hissetmedim...
İmren Aykut, eski çevre bakanlarından
Doğancan Akyürek'in bu sütunda yayınlanan görüşlerinin aksine, Çevre Bakanlığının kirliliği önleme yönünde bir yetkisi olmadığını anlatıyor... Örnekler veriyor...
- Beykoz Kundura Fabrikasında üretimin durdurulması için İstanbul Valiliğine yazı yazdık. Eğer Vali Bey bu kararı uygulamazsa yapabileceğimiz tek şey durumu bir yazıyla İçişleri Bakanlığına bildirmekten ibarettir. Oysa bizim çevreyi kirleten kuruluşla ilgili direkt soruşturma açma ve ceza verme yetkisine sahip olmamız gerekir...
İmren Hanım, bu çıkmazın ancak kamuoyunun ilgisi ve desteğiyle aşılacağını ekliyor.
Çevre kirliliğinden başka örnekler veriyor... Anlattıkları korkunç...
Trakya'da Ergene'yi kirleten 37 tekstil fabrikasının kapatılması için Tekirdağ Valisi
Zeki Şanal'a başvuruda bulunmuş. Ancak Vali'de bir hareket yok.
İmren Hanım devam ediyor:
- Gediz, Menderes, Porsuk, Sakarya başta olmak üzere bütün akarsular kıyılarına kurulmuş sanayi tesisleri yüzünden zehir akıtıyorlar...
Akarsu sonunda akıp giden bir su.. Kendi kendini temizleme imkanı var.
Peki ya göller... Orada durum çok daha vahimmiş...
- Sığırcı deresi üzerindeki 56 sanayi tesisinden 20'si zehirli atık veriyor, diyor
İmren Aykut, ve bu atıklar Manyas gölünü kirletiyor. O yüzden Manyas gölü kuş cenneti olmaktan hızla çıkıyor...
Bir başka çarpıcı örnek:
- Türkiye de kullanılan sofra tuzunun yüzde 70'i Konya'daki tuz gölünden elde edlir. Biliyor musunuz çevredeki bütün kanalizasyonlar tuz gölüne akıyor...
Akarsulardaki kirlenme yüzünden bu sularla sulanan topraklarda verimin düştüğünü, çiftçinin aynı verimi alabilmek için üç kat fazla suni gübre kullandıını, bu gelişmenin de sonuçta toprağın ve çevrenin daha fazla yorulmasına ve kirlenmesine yol açtığını anlatıyor Bakan...
Bu hızlı zehirlenmeyi önlemek için ne yapmalı? Tek çare kamuoyunun hareketlenmesi... Sesini yükseltmesi... Görünürde daha etkili bir çare göze çarpmıyor...
Yazara EmailM.Asik@milliyet.com.tr