Melih Aşık

Melih Aşık

m.asik@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Melih AŞIK

Atatürk Havalimanı'ndaki alışveriş düzenini o ticaretin içinde olmayanların anlaması biraz zor... Örneğin Dış Hatlar terminalindeki Tekel satış mağazası yıllardır müşteri istemeden fiş veya fatura vermez. Böylece Maliye Bakanlığı'na bağlı bir kuruluş göz göre göre faturasız satış yaparak vergi kaçırır. Satışlar kasaya işlenmediğine göre mağazadan ne miktarda mal satıldığı ve kasaya kaç para girdiği nasıl hesaplanır?
Onu da bilene aşkolsun...
Bu mağazanın satış düzeni çok yazıldı. Ama zapturapt altına almaya bakanların bile gücü yetmedi. Mağazanın görünmeyen yönetimi öylesine güçlü...
Geçelim bir başka mağazaya...
Havalimanından çıkıştaki SETUR'a bağlı satış mağazasından geçen cumartesi akşamı bir adet kravat satın aldık. Biz istemeden satış makbuzu verdiler. Hemen yanındaki "Türksan" da ise ne fiş adeti vardı, ne fatura... Kimi malın üzerinde etiketi vardı, kiminin yoktu. Mallar satılıyor, dövizler alınıp kasaya atılıyor. Adeta mahalle manavı... Bir yurtdışı konserinden döndüğü anlaşılan pop sanatçısı Rafet El Roman hemen önümüzde alışveriş yapıyordu. Parasını ödedi, karşıdan herhangi bir fiş veya fatura gelmeyince tezgahtaki delikanlıya sordu:
- Fatura vermeyecek misiniz?
- Pasaportunuzu bırakın on dakika sonra faturanızı verelim, dedi delikanlı.
Rafet El Roman'ın şaşkın şaşkın baktığını görünce ekledi:
- Şimdi bilgisayar arızalı, herhalde on dakikaya kadar düzelir...
Seyahatten gelmiş yorgun adam orada fatura için 10 dakika bekler mi? Beklemedi tabii... Ama rahatsız olduğunu da saklamadı. Bunun üzerine tezgahtar El Roman'ın yüreğine su serpti:
- Bir dahaki seyahatinizde uğrayın faturayı verelim...
Ne desin El Roman:
- Olur bir dahaki seyahatte uğrarım,
dedi...
Ve belli ki hem o, hem tezgahtaki delikanlı için için güldüler...

Avrasya feribotunu kaçıran gerilla grubunun lideri Muhammet Tokcan, geçen perşembe Dalaman Yarıaçık Cezaevi'nden tahliye edildi. Pardon, resmi açıklamalara göre kaçtı!..
Muhammet'in açık cezaevine nakli için gerekli koşulların bulunmadığını hukukçular açıkladılar. Ama burası Türkiye... Yeter ki "Devleti seviyorum!" de, gerisini merak etme...
Avrasya gemisi Beykoz'un Riva köyü açıklarında durdurulduğunda Muhammet'in güvenlik kuvvetleriyle yaptığı, TV'lerden de naklen yayınlanan telsiz pazarlığını hatırlıyor musunuz?.. Muhammet'i teslim alacak askeri geminin komutanı albay, ona karşı ne kadar şevkatliydi:
- Muhammetçiğim, gemiyi açma.
- Komutanım, botları etrafımızdan çekin!
- Tamam canım, ben botları çekiyorum.
O vakitler Susurluk kazası meydana gelmediği için, teröristle "canım - cicim" ilişkisi biraz yadırganmıştı. Sonradan anlaşıldı ki, devletimiz kendine yakın bulduğu bazı uyuşturucu kaçakçılarına, katliam sanıklarına veya terör eylemcilerine karşı gerektiğinde "ılıman" yaklaşabiliyor!..
Muhammet'in firarının da bir "vefa borcu"nun ifası olduğu anlaşılıyor. Derin devletimiz duruma hakimdir. Telaşa gerek yok...

Galatasaray'ın 1 - 2 yenik kapattığı Gençlerbirliği maçının devre arasında CİNE 5'in spikeri şu yorumu yapıyor:
- Galatasaray önce beraberliği sonra galibiyeti hedefliyor...
İnsanın aklına hemen şu geliyor:
- Acaba yenik bir takımın önce galibiyeti sonra beraberliği hedeflemesi gibi bir durum da sözkonusu mu?..
Futbol heyecanı böylesi dil sürçmeleri yaratıyor...
Puan sürçmeleri de tabii...
Galatasaray ve Trabzon'da sinirler gergin. Her iki kulüpte antrenörlerin görevde kalıp kalmaması konuşuluyor... Acaba şu noktada antrenör değişikliği çözüm olabilir mi?
İngiltere'de yapılan bir araştırmanın sonuçları geçen hafta İngiliz gazetelerinde yayınlandı. Son yıllarda sezon içinde yapılan antrenör değişiklikleri, bu araştırmaya göre, olumlu sonuç vermiyor. Çünkü yeni bir antrenörün sezon ortasında takımı alıp adam etmesi için yine haftalar lazım. Yeni kayıplar eski kayıplara eklenince antrenör değişikliğinin faydadan çok zarar verdiği ortaya çıkıyor. Dereyi geçerken at değiştirmeme kuralı burada da geçerli...
Sezon başında şampiyon adayı gösterilen Galatasaray'ın bugünkü dökülen haline gelince... Bu sonuçta sezon başında GS'yı şampiyon ilan edip rehavete sokan spor basınının da rolü var... Şampiyon olmadan havaya girip kasılmaya başlayan antrenör ve futbolcuların da... Hesapsız transferler yapan yöneticilerin de...
Galatasaray geçen yılın başlarında tek yabancı
(Hagi) ile 6'lık, 8'lik maçlar kazandı. Paris Saint Germain'i tek yabancıyla 4 - 2 yendi. Geçen sezon ortasında İlie ve Filipescu takıma dahil oldu; tempo bozuldu. Bu yıl takım 3 yabancıyla bir sisteme oturmuştu. Takıma Popescu sokuşturuldu. Düzen yine bozuldu. Romenler şöhrete ve paraya doymuş. Türk çocukları Romenlerden iyi oynasalar bile karizmaları yetmediği için yedekte kalmaya mahkum olmanın ezintisi içinde ufalanmış. Antrenör radikal kararlar alma riskine kendini sokmuyor. Takım başaşağı yuvarlanıyor. Çözüm mü? Önce takımda Romenlerin egemenliğine son vermeli. Sonrası gelir...

Lise önlerinde uyuşturucu satanların amacı "Bağımlılık benim karakterimdir" diyen bir gençlik yaratmak!..


Yazara EmailM.Asik@milliyet.com.tr