Bir adı "Şaibe Hanım" ise, diğer adı da "Cahile Hanım"... Kitap yazmadan profesör olmayı, çalışmadan trilyoner olmayı, siyaset kavramlarını bilmeden parti lideri, hatta başbakan olmayı becerdi. Ama en basit kavramlarda yanlışa düşmemeyi beceremiyor. Son incisi dünkü gazetelerde yer aldı:
- Din üzerinden siyaset yapmayalım, ama laiklik üzerinden de siyaset yapmayalım. Laikliği siyasallaştırmayalım...
Sanki iki lafın biri, "Ezan - bayrak" edebiyatı yapan o değil. Ramazanda iftar şovlarında iki elini göğe açarak poz veren de o değil. Hele şu lafa ne buyrulur:
- Laikliği siyasallaştırmayalım!..
Cahile Hanım anlaşılan laikliğin anayasada ve siyasi parti programlarında yer alan, "dinin siyasete karıştırılmasını önleyen" başlıbaşına siyasal bir kavram olduğundan habersiz... Söylediği "demokrasiyi siyasete karıştırmayalım" ya da "siyasi partileri siyasete bulaştırmayalım" türünden bir tutarsızlık komiği... Üstelik 1994 yılında Taksim'de "Laiklik mitingi" yapan da Cahile Hanım'ın bizzat kendisi...
Bırakınız bir siyasetçiyi, bir emlakçı bile bu kavramları karıştırmaz. Böylesi hataya düşmez. Cahile Hanım da meslek itibarıyla "emlakçı" sayılır. Ama kültür düzeyi zayıf bir emlakçı...
Afganistan'ın üçte ikisine hakim olan ve kendisini "şeriatı en mükemmel uygulayan rejim" olarak takdim eden Taliban yönetiminin son bildirilerinden birini, bir diplomat dostumuz bize postalamış.. Şeriatçı modeli merak edenlere bir küçük bilgi olarak bu bildiriyi özetleyerek aktarıyoruz:
- Şoförler İran türbanı (Burha) giyinen kadınları otomobillerine almayacaklardır. Bu yasağa uymayan sürücüler cezalandırılacaktır. Bu tür giyinen kadınların kocaları bulunarak kendilerine ceza verilecektir.
- Erkeklerin sakalını kesmesi yasaktır. Sakalsız erkekler yakalandıklarında sakalları uzayana kadar hapsedilecektir.
- Güvercin ve evcil kuş beslemek yasaktır. On gün içinde bu alışkanlığını terketmeyenler ceza görecek, kuşlar öldürülecektir.
- Uçurtma uçurmak yasaktır. Şehirlerde uçurtma satan dükkanlar kapatılacaktır.
- Oteller, dükkanlar ve araçlarda kaset ve müzik çalmak yasaktır. Müzik kaseti bulunduran dükkan kapatılacak, sahibi hapsedilecektir.
- Oteller, dükkanlar ve araçlarda her türlü resim ve portre asılması yasaktır.
- İngiliz ve Amerikan tipi saç uzatmak yasaktır. Böyleleri derhal yakalanarak saçları kesilecek, berber parası kendilerine ödettirilecektir.
- Düğün törenlerinde müzik ve dans yasaktır. Bu yasağın çiğnenmesi halinde aile reisi hapsedilecektir.
- Genç kadınların ırmak kenarlarında çamaşır yıkaması yasaktır. Bu yasağa uymayan kadınların kocaları hapsedilecektir.
Yıllardır sık sık sekreter değiştiren bir dostumuz geçenlerde söz yine sekreterden açılınca:
- Aman o sorunu hallettim dostum, dedi, artık rahatım...
- Hayrola iyi bir sekreter mi buldun?
- Hayır, sekreterime yardımcı olmanın yolunu buldum... Mesela saat 17:00'de bir randevum var diyelim. Sekretime saat 16:00'da hatırlatıyorum:
"Unutma kızım saat 17:00'de benim bir randevum vardı..."
- Aaa hakikateeen şimdi hatırladıııım...
- Kiminleydi?
- Yanılmıyorsam Ahmet Bey'le..
- Tamam şimdi hatırlat bakayım bana...
- Necip Bey saat 17:00'de Ahmet Beyle randevunuz vardı...
- Bravo kızıııım çok teşekkür ederim...
Dostumuz mutlu bir yüz ifadesiyle ekledi:
- Bu arada ona saat 17:00 - 18:00 araları iş söylemiyorum. Çünkü o bir saat boyunca akşam çıkacağı erkeği ayarlamakla meşgul oluyor. Dolayısıyla iş söyleyince sinirleniyor. Böylece sekreter sorunum kalmadı gibi birşey...
RP Genel Başkan Yardımcısı Ahmet Tekdal dün Meclis'te, başta ekonomi olmak üzere herşeyin ne kadar iyiye gittiğini (!)... Hükümetin her alanda ne kadar başarılı işler yaptığını uzun uzun anlattığı basın toplantısını bitirmiş; sıra sorulara gelmiş. Ve ilk soru için el kalktı:
- Efendim, ortağınız Tansu Çiller, dün partisinin grup toplantısında RP ile koalisyonun çok zor birşey olduğunu söyledi. Bu konudaki görüşünüzü rica edebilir miyim?
Yanıt:
- Öyle mi! İnanın haberim yok! Dolayısıyla bir yorum yapamayacağım...
- Haberiniz yok mu? Haber bugün bütün gazetelerde yer aldı ama?..
- Ben okumadım, haberim yok.
Sıra ikinci soruya geldi:
- Konuşmanızda, hükümetin almış olduğu önlemler sayesinde sağlanan tasarrufları kalem kalem, rakam rakam sıraladınız. Gazete alımından şu kadar tasarruf, çiçekten bu kadar, vs... Peki Genel Başkanınız, Başbakan Erbakan'ın devlet işleri için kendisine tahsis edilen uçağı özel işlerinde, tatil gezilerinde ailesi ve akrabalarıyla birlikte kullanmasına ne diyorsunuz?
Yanıt:
- Ben böyle birşey ne duydum, ne gördüm!
- Aman yapmayın efendim, bu haberler, üstelik de fotoğraflarıyla birlikte gazetelerde defalarca yayınlandı.
- İnanın hiç görmedim, hiç okumadım.
Sırada üçüncü soru:
- Tansu Çiller'in mal varlığı ile ilgili dün Meclis'te yapılan oylamada iki milletvekiliniz partinizin kararına aykırı yönde oy kullandı, buna ne diyorsunuz?
- Böyle birşeyden hiç haberim yok!
- Nasıl olmaz efendim, dün siz de Meclis'teydiniz...
- İnanın bilmiyorum!
"Görmedim!", "duymadım!", "okumadım!", "bilmiyorum!.." Sayın Tekdal, Meclis'teki meslekdaşlarımız arasında adınız bundan böyle Ahmet Tekdal değil, "Ahmet Tekgöz"... Bilesiniz, duyasınız...