Melih AŞIK
Masamızın üzerinde iki kitap...Sağ tarafımızda, halen TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu'nda görüşülmekte olan 1998 yılı bütçe rakamlarının yer aldığı kitap...Sol tarafımızda aynı kitabın geçen yıla ait olanı...Bir ona, bir diğerine göz atarak bir kıyaslama yapmaya çalışıyoruz... Mesela... Kültür Bakanlığının bütçesine bakıyoruz...
Geçtiğimiz yıl 26.6 trilyon olan Kültür bütçesi için bu yıl öngörülen rakam 46.5 trilyon lira... Artış yüzde 76... Yani yine enflasyonun altında bir oran. Demek "kültür" gözden çıkarılmış. Hoş, bunu anlamak için rakamlara değil, etrafa şöyle bir bakmak da yeter ya, neyse...
Bütçe artışları enflasyon rakamına yakın kamu kuruluşları mı? Sağlık Bakanlığı yüzde 91, Dışişleri Bakanlığı yüzde 89, Anayasa Mahkemesi Başkanlığı yüzde 84.
Şimdi de, bütçe pastasındaki paylarını 1998'de daha da artıracak gibi görünen diğer kamu kuruluşları...Önce Diyanet İşleri Başkanlığı... Son yıllardaki bütçesiyle, bilcümle yüksek yargı organlarını, İçişleri, Dışişleri, Bayındırlık, Tarım, Orman, Çalışma, Sanayi, Kültür, Turizm ve Çevre gibi bakanlıkları sollayan Diyanet İşleri Başkanlığı bütçesinde tam yüzde 104 artış yapılmış...1997'de 47.1 trilyon olan rakam 1998 için 96.5 trilyona çıkarılmış.
Pastadan giderek daha fazla pay kapma yarışında, Diyanet'in bir sıra önünde TBMM'ni görüyoruz. Artış oranı yüzde 130. Eh ne yapalım, bal tutan parmağını yalarmış diyor, ikinci sıradaki kuruluşa geliyoruz. Yüzde 144'lük artışla Milli Eğitim Bakanlığı! İtirazsız kabul ediyooorrr...
Ve açık ara birinci... Şampiyona geliyoruz: Cumhurbaşkanlığı Bütçesi! Yıllık artış, yüzde 250... 7.2 trilyondan 25.3 trilyona inanılmaz bir sıçrayışın sahibi
Baba'yı alkışlıyoruz... Temel atma, açılış yapma gibi hizmetler ile "olmuşsa olmuştur", "verilmişse verilmiştir","binaenaleyh iyi olmuştur" türünde demeçlere ayda 2 trilyonu çok bulanlara sitem ediyoruz.
Yardımcı Doçent
Zülfü Güler üşenmemiş; Elazığ ve çevresinin özgün dili üzerine koca bir kitap yazmış...
"Harput Ağzı" adlı bu kitaba
"Elazığca - Türkçe Büyük Sözlük" de demek mümkün...
Sayfaları karıştırıp..
"Türkçe" anlamlarını tahminde dahi zorlandığımız sözcüklerden bir derleme yapıyoruz:
AYAHCAH: Merdiven..
BOĞANAH: Sağanak yağmur..
BOZO: Sarışın erkek..
DALDİNGİL: Çırılçıplak, yapayalnız..
DINGILAFISDO: Takla atmak..
DONK: Sevimsiz, somurtkan kimse...
FARŞ MALAMAT OLMAH: Rezil olmak...
FİRENGİ: Kapı kilidi..
FORT ETMEK: Palavra atmak..
GAKGOŞ: Ağabey..
GARAGURA: Kabus..
GAVARA ÇEKMEK: Yellenmek..
GICLAMAH: Isırmak..
GILAVLANMAH: Kadın ya da erkeğin birbirinin peşinden dolanması.
GUMGUMA: Her işe ve söze karışan, çok bilmiş..
HIRTLEK: Gırtlak, boğaz..
İBOBOP: İbibik kuşu...
KEPENEK: Kelebek..
KORKOTİK: Kötürüm, sakat..
LOLO, LOLİK: Erkek çocuğun cinsel organı..
MAKAT: Divan..
TANGO: Modaya uygun giyinen kadın..
TOSGO: Şişman...
Anıtkabir'in orijinal projesinde, kabrin üzerinde görkemli bir kitlenin yer aldığını ancak 1950'lerde bu kitlenin projeden çıkartıldığını
Orhan Karaveli ağabeyimizin ağzından anlatmıştık. Bu değişiklik o zamanlar DP'nin ilgisizliğine ve
"parasızlık" gerekçelerine bağlanmıştı. ANAP Milletvekili
Yılmaz Karakoyunlu da bize gönderdiği mesajda:
"Eğer bu kaide o zaman parasızlık nedeniyle yapılamadıysa bugün parasal imkanımız var, bir kampanya açalım, o görkemli kaideyi Anıtkabir'in tepesine oturtalım" önerisinde bulunmuştu.
Bu yazılardan sonra Profesör
Afife Batur'dan nazik bir davet aldık.
Afife Batur ve Mimar
Murat Ural'ın öncülüğünde Maçka'daki Milli Reassürans binasında düzenlenen
"Katafalk ve Anıtkabir" konulu sergiyi gezdik. Ve şu bilgiyi aldık:
- Emin Onat'la Orhan Arda'nın projesi yapımından sonra oldukça büyük değişikliklere uğrayarak olgunlaştırıldı... O arada projenin uygulayıcılarından Mimar Bonatz'ın isteği üzerine tepedeki kitle projeden çıkartıldı. Bu değişikliği Emin Onat'ta o dönemde itirazsız kabul etmişti...
Prof. Afife Batur ve
Murat Ural bu değişikliğin pekçok sebepten yerinde olduğunu anlatırken dediler ki:
- İlk proje, o yılların Hitler Almanyasında geçerli görkemli ama ezici mimari özelliklerden esinlenmişti. Yapılan değişiklikle tepedeki ağır kitle kaldırılınca kolonlu bölüm yükseltildi. Yapının mezar havası kayboldu, daha sade ve insancıl bir görüntü hakim oldu.
Anıtkabir'in yandaki ilk ve son durumlarını inceleyince bu görüşlere hak vermemek imkansız oluyor. Sayın
Afife Batur'la birlikte bizi arayarak yukardaki görüşleri doğrulayan bilgiler veren Mimar
Doğan Hasol ve Gazeteci
Necati Zincirkıran ağabeyimize de teşekkür ediyoruz...
Yazara EmailM.Asik@milliyet.com.tr