Romanlar sürekli göç eden "seyyar" bir millet olarak bilinirler. Gönüllü asimilasyonu benimsemiş olan Romanların "etnik dertleri" ve talepleri yoktur. Kendi aralarında Romca konuşurlar. Kendi dillerinde "Rom" insan demektir. Roma ise halk anlamına geliyor. Türkçede Roman olarak anılıyorlar.
Eskiden yaygın olarak "çingene" deniliyordu ama bu tanım artık kabul görmüyor. Avrupa'da da Gypsy'nin yerini Roma ve Sinti aldı.
İlk yurtları Hindistan'ın Pencap eyaletinden yola çıkanlara Roma, Sint eyaletinden çıkanlara ise Sinti deniliyor. Yerleşik düzene ancak 20. yüzyılda geçtikleri biliniyordu. Ancak "National Geographic - Türkiye"nin Aralık sayısında çok çarpıcı bir durum ortaya çıktı.
Çanakkale'de yaklaşık 500 yıldır yerleşik düzene geçmiş bir Roman topluluğu yaşıyor. Kalenin hemen dibinden başlayan Çay Mahallesi Romanlara ait. Eğer daha eski bir yerleşim çıkmazsa Çay Mahallesi dünyadaki en eski yerleşik Roman bölgesi olarak tarihe geçmiş olacak. Arkadaşımız Nazım Alpman'ın kaleme aldığı "Türkiye'nin Romanları" dosyası, bizi neşeli bir üslupla tarihi gerçekler üzerinde gezdiriyor. Ama acısı da eksik değil... Örneğin 1934 tarihli İskân Kanunu'na göre "Vatan hainleri" ve "anarşistler" ile birlikte "Göçebe çingeneler" de Türk vatandaşlığına kabul edilmiyor. Bize çiçekler taşıyan o çiçek gibi insanları anarşistlerle kim aynı kefeye koymuşsa yanlış yapmış... Bu Kopenhag kriterlerine de uymayan durumu düzeltelim...
Güle başka bir ad da verseniz gül yine hoş kokar.
Amerika'da 2 kişiyi öldürecek büyüklükte deprem İran'da 20 bin kişiyi öldürdü...
Bilime inanmak veya inanmamak.. İşte bütün mesele...
Tayyip Erdoğan'dan sonra Abdullah Gül de çağrı yaptı:
"Annan planını görüşeceğiz başka çare yok"
CHP: "İktidar Annan planının neden kabul edilemeyeceğini dünyaya anlatmalı" diyor. İktidar başka adreslere mesaj veriyor...
Birinci mesaj Rauf Denktaş'a: "Kes itirazı otur masaya"...
İkincisi ABD ve AB'ye "Görüyorsunuz sizin isteklerinizi harfiyen yerine getiriyoruz"
Bizimkiler karşı takımda oynuyor adeta...
Okurumuz Mehmet Gönen arabasıyla bir başka araca çarpıyor, yapılan keşifte yüzde 80 kusurlu olduğu saptanıyor. Karşı tarafın sigortası 1 milyar 200 milyon liralık hasarı Mehmet Gönen'in sigortası EGS'den talep ediyor. Ancak EGS'ye devlet el koymuş durumdadır. Parayı ödemiyor. Karşı tarafın sigorta şirketi bu defa zararı Mehmet Gönen'den talep ediyor. Gönen bu yılın başında sigorta primini ödemiştir. Görevini yapmış. Neden devlet kendi ödeyeceği parayı Mehmet Gönen'e ödetiyor?
Başbakanlık bütçesi bu yıl yüzde 65 artışla 1 katrilyon 147 trilyon liraya yükseltildi. Bütçesi en çok arttırılan kurumlardan biri Başbakanlık... En tartışmalı bürokrat da Başbakanlık Müsteşarı Prof. Ömer Dinçer... 1995 yılında açıkladığı görüşler yenilir yutulur cinsten değil. Üstelik bugün hala o görüşlerin arkasında durduğunu söylüyor. Pakistan'daki İslami hareketin İran'daki gibi başarılı olamamasına hayıflanan, siyasi iktidara İslamiyet adına kavga öneren Ömer Dinçer'in bu görüşleri karşısında dehşete düşen Deniz Baykal onun görevden alınmasını istiyor...
Başbakanlık'tan bir dostumuz, telefonda, yaşanacak komedileri anlatıyor:
"Bildiğiniz gibi devlet 28 Şubat'tan sonra irticai faaliyetleri ülke çapında izleme kararı aldı. Bu amaçla Başbakanlık'ta, MİT, İçişleri, Dışişleri Müsteşarları, Emniyet Genel Müdürü, Diyanet İşleri Başkanı ile Genelkurmay İç Güvenlik Daire Başkanı'nın daimi üye oldukları "Başbakanlık Takip Kurulu" oluşturuldu. Bu Kurul'un başkanı Başbakanlık Müsteşarı'dır. Yani şu anda Ömer Dinçer' dir. Manzarayı gözünüzün önüne getirin. İslam devleti için gizli faaliyet gösterenlere karşı önlemler, bu konuda aynı niyetleri besleyen Prof. Ömer Dinçer'in başkanlığındaki toplantıda görüşülecektir.
Dostumuz devam ediyor:
"Başbakanlık'ta ayrıca irticai gelişmeleri ve kadrolaşmaları basından ve internetten takip eden bir birim var. Bu birim elde ettiği bilgi ve bulguları Başbakanlık Müsteşarı'na sunar. Benim merak ettiğim, sözkonusu birim Ömer Dinçer' le ilgili basında çıkan son haberleri de derleyip acaba kendisine sunmuş mudur? Ömer Bey kendisiyle ilgili bilgileri Takip Kurulu'nun son toplantısına götürmüş müdür? Ya da götürecek midir? Evet komik bir soru ama ne yapayım ki, olayın bizzat kendisi komik, hatta trajikomik."
Sırbistan seçimlerinde Milosevic de
milletvekili seçilmiş!
- Demek ki suçluları milletvekili seçme merakı sadece bize has bir özellik değilmiş.
Yirmi yıl süreyle evli kalan çiftler arasında yapılan araştırmada, yeniden aynı eşle evleneceğini söyleyenlerin oranı yüzde 2.7 imiş.
Siyasi parti seçiminde olduğu gibi eş seçiminde de hata yapıyoruz anlaşılan.