Telekom'a bağlı GSM şirketi Aycell'in TBMM'de 550 milletvekiline en pahalısından cep telefonu dağıttığını ayrıca 5 bedava hat sağladığını yazmıştık. Diğer Meclis çalışanlarına da 2'şer bedava hat verilmişti.
Bu ne cömertlik demeye kalmadı...
Telekom'da çalışan bir okurumuz:
- Bunlar da bir şey mi, dedi telefonda, haberiniz var mı Aycell tam 200 bin cep telefonu satın almak için yönetim kurulundan karar çıkarttı.
- Emin misiniz? 200 bin çok büyük bir rakam...
- Evet ama yönetim kurulunun 12 Nisan 2003 tarihli kararı tam 200 bin adet cep telefonu satın alınmasını öngörüyor.. Bunun için ayrılan para da 12 milyon dolar...
- Ne olacak bu telefonlar?..
- TBMM'ye dağıtıldığı gibi... Yargı, Emniyet, devlet bankaları hatta TSK gibi devlet kurumlarında üst düzey görevlilere dağıtılacak... Ayrıca bütün bu kurumlarda çalışanlara bedava hat dağıtılıyor. İşin tuhafı bu hatlar 10 yıllık anlaşmalarla veriliyor... ARİA ile birleşme öncesinde akıl ermez bir icraat...
- Bu çabalarla insanlar Turkcell, Telsim ve Aria'dan Aycell'e kaydırılabilir mi?
- Hiç sanmam... Aycell'den diğer GSM'leri aramak pahalı olacağı için insanlar onları kolay kolay terk etmez... Yapılan masraf bence halk kesesinden hovardalık...
Devlet yararlı olanı yapmak için vardır, birey ise güzel olanı.
Fıkra Şakir Süter'in sütunundan...
Mevlude Hanım, kocasının ısrarları üzerine bir psikoloğa gider:
- Doktor bey, ben bamyayı çok seviyorum diye, kocam bana 'deli' diyor.
Doktor 'halt etmiş senin kocan' der:
- Ben de bamyayı çok severim.
Kadın sevinçle "Demek siz de bamyayı çok seviyorsunuz" diyerek ayağa kalkar:
- Bir gün bize gelin ne olur? Bizim evde bütün çekmeceler, dolaplar, gardıroplar bamya dolu; tazesi, kurusu, konservesi, her türlüsü var!..
Antalya'daki Akdeniz Kitabevi, Atatürkçülük adı altında çevrilen kepazelikleri eleştirmek için espri niyetine "Güncel Atatürk İlkeleri" başlıklı bir kart bastırmış.
İlkeler şöyle sıralanıyor:
MilliYATçılık, İnkiLÜPçülük, HALTçılık, LaİKİLİK, DEVRETçilik, CumHURRAyetçilik... Altında şu söz: Ne mutlu Kürkü giyene...
Şikâyet vaki olmuş... Antalya'da savcılık Asliye Ceza Mahkemesi'ne dava açmış.
Kitabevi sahibi Emine Tutar'ın "Atatürkçülüğe hakaret"ten 1 ila 3 yıl hapsi isteniyor.
Ne esprili bir ülkede yaşıyoruz...
Yıllardır Amerika'da yaşayan bir dostumuz "Memlekette ne var ne yok?" diye sormuş mektubunda. Ona bu haftanın olaylarından birkaçını özetleyip yolladık...
Maltepe'de Mesut Birinci adlı genç kendisini işten kovan babası emekli emniyet amiri Pirağa Birinci'nin "Ocakbaşı"nı bastı. Baba - oğul arasında çıkan tartışma kavgaya dönüştü. Baba öldü, oğul yaralandı, seken kurşunların isebet ettiği iki kişi hastaneye kaldırıldı.
Dünyada bir tek bize özgü ölüm çeşidi olan "damdan düşme"den son dört yılda toplam 100 kişinin hayatını kaybettiği ortaya çıktı.
İzmitli 37 yaşındaki depremzede Gazanfer Boğaz, geçen yıl ehliyetsiz motosiklet kullanırken toprak yığınına çarparak yaralandı. Ehliyetsiz motosiklet kullanma suçundan 288 milyon lira ceza verilen Boğaz, işsiz olduğu için bunu ödeyemeyince hakkında tutuklama kararı çıkarıldı. Bir yıldır kaçak yaşayan Gazanfer Boğaz, "Ben insana da mala da çarpmadım. Sadece toprak yığınına çarptım. Cezamı da hastanede günlerce acılar içinde yatarak zaten çektim. Kaçak yaşamaktan bıktım, usandım. Para cezamı ödeyerek beni kaçak yaşamaktan kurtaracak bir hayırsever arıyorum" dedi.
Bursa'da bir tekstil fabrikasında işçi olarak çalışan Sadık Çakmak, doğum gününü içerek kutladıktan sonra kokoreççi Murat U.'dan yarım ekmek arası kokoreç aldı ama parasını ödemeden gitti. Bir süre sonra aynı kokoreççiye yeniden kokoreç almak üzere gelen Murat U., "Öncekinin parasını vermezsen sana kokoreç - mokoreç yok" yanıtını alınca sinirlendi. Çıkan tartışma kavgaya dönüşünce kokoreççi Murat U. kokoreç bıçağını çekerek Sadık Çakmak'ı öldürdü.