Melih Aşık

Melih Aşık

m.asik@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Melih AŞIK

Atatürk'e olan sevgimizi kolay ve kısa yoldan gösterebilmek için TİME Dergisi'nin açtığı yarışmaya milletçe yüklenmiştik... Oy yağdırıp Atatürk'ü birinci yapacaktık. Ve Dünya kamuoyu bizim bu cingözlüğümüzü yutacak, Atatürk yaşadığımız yüzyılın "en prestijli" kişisi olarak selamlanacaktı.
Oyları fazla kaçırmışız. Atatürk devlet adamları listesindeki yeri bir yana, bilim adamları listesinde Einstein'ı, Sanatçılar kategorisinde Elvis Presley'i, Girişimciler listesinde Bill Gates'i geride bırakarak her dalda birinci sıraya yerleşmiş. Guardian gazetesi iki gün önce birinci sayfasında durumu alaya alan bir yazı yayınladı. Ata'nın kocaman bir fotoğrafını koyarak üzerine de "Yüzyılın adamı bu mu?" diye yazdı. Böylece hem Atatürk'ü hem kendimizi komik duruma düşürmeyi başardık.
Söz kime aittir bilmiyoruz... Şöyle birşeydi:
- İnsan kendinden daha akıllı bir adama ondan daha akıllı olduğunu ispatlamaya kalkışırsa gülünç olur...
Atatürk'ün büyüklüğünü gerçekten özümsemiş olsak bu durumlara düşer miydik?

İstanbul Kartal'daki Uğur Mumcu mahallesine, adından dolayı İSKİ iki yıldır su bağlamıyormuş. 60 bin kişinin yaşadığı bu mahalle sakinlerinin ifadesine göre, İSKİ yetkilileri mahallenin adının "Ahmet Yesevi" veya "Veysel Karani" olarak değiştirilmesinde ısrarlıymış.
Bizce talebi ne Ahmet Yesevi ne Veysel Karani karşılar. Rahatsızlık Uğur Mumcu'nun karanlıkların, yolsuzlukların, hırsızlıkların üzerine giden bir gazeteci olmasından doğmuyor mu? O zaman mahallenin adı Abdullah Çatlı mahallesi olsun. İSKİ'ciler hemen suyu bağlar.

Temel, uçakla Amerika'ya gidiyormuş. Uçak düşmüş, sadece iki kişi ıssız bir adaya çıkarak canını kurtarabilmiş. Biri Temel, diğeri uçakta hemen yanıbaşındaki koltukta oturan sarışın afet.
Bizimki, karaya çıkar çıkmaz iltifatlara başlamış, sarışın afeti iki günde kendisine aşık etmiş. Sonrası malum; Günde beş posta aşk!
Ancak aklının ucundan geçmeyecek güzellikte bir afetle aşk hayatı yaşayan Temel yine de keyifsiz ve neşesizmiş. Sarışın afet Temel'in bu mutsuzluğuna pek anlam veremiyor, ikide bir:
- Neyin eksik söyle bana, seni mutlu görebilmem için daha ne yapmam lazım?
diye sorup duruyormuş..
- Senden bir ricam var, onu kabul edersen, yine eski mutlu, aşk dolu günlerimize dönebiliriz sevgilim, demiş Temel.
- Ne istiyorsan emret hayatım, hemen yaparım.
- Elbiselerimi çıkaracağım, sen giyeceksin. Pantolonumu, ceketimi, şapkamı...Dudağının üstüne bir de bıyık yapacaksın, boyadan...Bir saatliğine tam bir erkek gibi olacaksın. Adın da İdris olacak, tamam mı?
Kadın, bu istekten hiçbir şey anlamamış ama, kabul demiş, beş dakika içinde tam bir erkek görünümünü almış.
Alır almaz, Temel, elini sarışın afetin boynuna atmış ve anlatmaya başlamış;
-Ula İdris, demiş, geçenlerde sarışın bir kari arakladim, Allah seni inandırsın, tam bir içim su..!

Star televizyonunda önceki akşam Pınar Türenç' in, Susurluk olayının bir numaralı kahramanı Sedat Bucak' la röportajını izliyoruz. Hakkında, çete mensubu olmaktan uyuşturucu ticaretine, adam öldürmekten kanun kaçağı Haluk Kırcı'yı evinde saklamaya kadar binbir çeşit suçlama bulunan Sedat Bucak, pek de inandırıcı olmayan bir üslupla, saf ve masum olduğunu anlatıyor. Derken, biri, telefonla programa katılıyor, Arayan kişi, bir süre önce Bucak' ı, Haluk Kırcı' yı evinde saklamakla suçlayan Kejan Aşireti'nin reisi Ahmet Kıran... Aynı zamanda Sedat Bucak' ın eniştesi de olan Kıran, Bucak' la ilgili bu suçlamayı yaptıktan sonra başına gelenleri anlatıyor.
"Ben bu ihbarı yaptıktan hemen sonra evim arandı, aşiretime bağlı korucuların ve ardından korumalarımın silahları alındı. Dün de kendi silahımı teslim etmem için çağrı yapıldı. Amaç, beni korumasız bırakıp işimi bitirmek. Bana karşı tezgahlanan bu oyunun arkasında Siverek Cumhuriyet Savcısı ve Siverek Kaymakamı var. Bucak'la ilgili o suçlamayı yapmasaydım, bunlar başıma gelmeyecekti. Hayatımdan endişe ediyorum ve artık doğruları söylememeye karar verdim."
Ahmet Kıran' ın bu sözlerinin üzerinden iki gün geçiyor. Dünkü Milliyet' in orta sayfalarında bir haber gözümüze ilişiyor.
"Bucak'ı suçladı, evi yıkıldı"
Haberde,
Ahmet Kıran' ın evinin, kaçak olduğu gerekçesiyle DYP'li Siverek belediyesi tarafından buldozerlerle yıkıldığı anlatıldıktan ve zamanlamasına dikkat çekildikten sonra, Kıran' ın yıkımla ilgili şu sözlerine yer veriliyor:
"Siverek kaçak yapıyla doluyken, benim evimin yıkılması çok anlamlı!"
Evet, herşey çok anlamlı! Susurluk'un yıldönümünde çete - devlet işbirliğinin hala tıkır tıkır yürüyor olması hepsinden daha anlamlı. Bu iktidardan Susurluk'u çözmesini beklemek ise tam anlamıyla anlamsız...


Yazara EmailM.Asik@milliyet.com.tr