Melih AŞIK
Hükümet 100 gününü doldurdu. Şimdi hesap zamanı. Önceki gün ANAP Genel Başkan Yardımcısı
Mehmet Keçeciler, hükümetin 100 günlük icraatını anlatırken,
- Bu hükümetin en önemli icraatı rejim tartışmalarına son vermek olmuştur. Şimdi vatandaş sadece geçim derdinden bahsediyor,
dedi göğsünü gere gere...
Peki Türkiye'de rejim neden tartışılır hale gelmişti?
Rejimi tartışma konusu yapan, kitlelerin yoksulluğa, çaresizliğe terkedilmesi ve RP'nin bu kenara itilmiş insanların çaresizliğini oya tahvil ederek iktidara gelmesi değil miydi?..
Ve geçmişten ders almaya niyetli görünmeyenlerin doğal hedefi, rejimi tekrar tartışmalı hale getirmek değil midir?..
Devrimciliğin sembolü
Che Guevera'yı ölümünün 30'uncu yılında anmak için AKM'de düzenlenen gecede saatler 21.00'i gösteriyor... Sahnede Moğollar... Çakmak pırıltılarıyla aydınlanan salon,
"kıdemli Moğol" Cahit Berkay'ın şarkısına katılıyor...
"Derin uykudaydım / sesine uyandım / ter içinde kaldım / uyku tutmadı. / Yolun ortasında / henüz onaltısında / vuruyorlar oysa / bişey yapmalı... Sanki onlar hancı / halkına da yabancı / biz ise kiracıyız da / evden atmalı... / Birisi oy peşinde / öteki rant işinde / kıyamet değilse bile / bişey kopmalı... / bişey yapmalı, hey / bişey yapmalı hey!.. / bişey yapmalı... Herkesin fikrince / farkımız çok ince / yutmaya gelince / demir lokmayı... / Hileli terazi / han, hamam, arazi / konuşanı asi deyip içeri tıkmalı... / Faili meçhuller / çöple beslenenler / çalıp duran ziller / uyandırmalı... / Yolun ortasında / henüz onaltısında / insan `insanım!' diyorsa / bişey yapmalı... Bişey yapmalı, hey / bişey yapmalı!...
"Kumpasın Böylesi" başlıklı önceki günkü yazımızda Mahalli İdareler Derneği Başkanı
Osman Usta'nın ilginç bir bildirisini aktarmıştık. İçişleri Bakanlığı teftişinden korkan RP'li belediyelere hitaben bildiri yayınlayan
Osman Usta, kendilerinin bu teftişleri etkisiz kılabileceğini bildiren yazısında
"Dergimizin yazar kadrosuna ve yayınladığımız 21 mevzuat kitabındaki imzalara bakmanız kafi" demişti özetle... Ve dergilerine makale yazdırdıkları veya kitabını yayınladıkları İçişleri Bakanlığı kontrolörlerini itham altında bırakmıştı.
İçişleri Bakanlığı Başkontolörü
İsmail Destan, dün yaptığı açıklamada, 1995'ten bu yana Mahalli İdareler Derneği'yle ve Dergisiyle hiçbir ilgisinin bulunmadığını, sözü geçen dergiye de yazı yazmadığını bildirdi.
İsmail Destan ayrıca
Osman Usta'nın bildirisi tüm kontrolörleri zan altında bıraktığı için 10 gün önce kendisi hakkında suç duyurusunda bulunduklarını bildirdi. Bu bildiriyle adı gündeme gelen İçişleri Kontrolörü
Haluk Nalçeken de dün aynı yönde bir açıklama yaptı. Sözü geçen dergide son iki yılda bir makalesenin yayınlandığını kaydeden
Nalçeken, başka dergilere de yazı yazdığını, bu gerekçeyle görevinde partizanlık yapıyor gibi gösterilmesinin mantığa sığmadığını anlattı.
Tansu Çiller'in örtülü ödenekten 5,5 milyar lirayı ünlü dolandırıcı
Selçuk Parsadan'a nasıl kaptırdığı, Ankara 9'uncu Ağır Ceza Mahkemesi'nin
Parsadan'la ilgili mahkumiyet kararında açıkça belirtiliyor. Özetlersek...
Selçuk Parsadan kendisini Başbakanlığa Orgeneral
Necdet Öztorun olarak tanıtmış ve
"DYP için çalışacağını" belirterek parayı tahsil etmiştir. Örtülü Ödenek'ten böyle bir gerekçeyle para çıkartmak suçtur... Nitekim... CHP içel Milletvekili
Fikri Sağlar yukardaki unsurları belirterek savcılığa bir dilekçe verdi ve
Tansu Çiller ile Özel Kalem Müdürü
Akın İstanbullu hakkında soruşturma açılmasını istedi...
Oysa bu suç duyurusunu yapmak ve parayı
Tansu Çiller'den geri istemek şu anda Örtülü Ödeneği emanet almış bulunan
Mesut Yılmaz'a düşerdi.
Mesut Yılmaz'da tık yok. Muhalefetteyken hesap sorma konusunda atıp tutan
Mesut Bey artık hiç o taraflarda görünmüyor.
Tansu Çiller o yüzden meydan meydan dolaşıp atıp tutuyor.
Mesut Bey'in Susurluk'taki tavrı da farklı değil. Muhalefetteyken Susurluk'u 20 günde çözeceğini söylüyordu. Son günlerde
"eldeki verilerin yetersizliğinden", "skandalın aydınlanmayabileceğinden" dem vurmaya başladı. İpin ucunu bıraktı. İşin kötüsü bu tavrıyla polise ve yargıya da
"Boşverin!" mesajı yollamış oluyor.
Öyle görünüyor ki,
Mesut Bey Susurluk olsun, yolsuzluklar olsun, bütün bunları muhalefetteyken devlete ve halka saygısı yüzünden değil koltuğu ele geçirmek için motif olarak kullanmış olup... İktidar koltuğuna oturunca hepsinin peşini bırakmıştır. Başka izah akla gelmiyor.
Ancak... Aydınlık Dergisi'nde 21 Eylül'de yayınlanan
Doğu Perinçek'in
Mesut Yılmaz hakkındaki şu satırları akla geliyor:
"Mesut Yılmaz'ın partisinin eli kolu yeraltı ekonomisinin zenginleriyle, çeşitli tarikatlarla ve MHP kalıntısı eski suçlularla bağlanmış. Bu nedenle ANAP zoraki cumhuriyetçidir, zoraki laiktir ve zoraki Susurluk araştırmacısıdır. 28 Şubat'ın zoruyla Cumhuriyet çizgisinde görünmek zorunda kalmışlardır.
Zoraki Cumhuriyetçilerden Cumhuriyete sahip çıkmalarını beklemek abestir. Bunların iktidarında Çiller de kurtarılır: RP de kurtarılır...
Bunların iktidarında Cumhuriyet düşmanları yasallaşır; Cumhuriyet'in kendisi yasa dışı hale düşürülür."
Bu satırlarda çizilen ANAP imajının dayanaksız olduğu söylenebilir mi?..
Yazara EmailM.Asik@milliyet.com.tr