ANAP İstanbul İl Başkanı Erdal Aksoy, Taksim'e cami yapımı konusunda kararlı bir yaklaşım sergiliyor ve diyor ki:
- RP, bu konuyu gündeme getirerek; birçok konudaki beceriksizliğini, ortak olduğu şaibeleri örtmek istiyor, gündemi değiştirmeye çalışıyor. Bu "hassas" konunun tartışılmasıyla müslümanları "camiye evet" ve "camiye hayır" diyenler diye bölmeyi.. böylece de son gelişmeler yüzünden kaybettiği kitleyi bir "karşı kitle" yaratmak suretiyle yeniden toplamayı umuyor...
Ancak ilginçtir.. Cami konusunun Beyoğlu Belediye Meclisi'nden süratle geçirildiği oturumda ANAP'lı iki Belediye Meclisi üyesi RP'ye açık destek verirken, bir ANAP'lı üye de "çekimser" oyuyla "dolaylı" destek vermiştir. Arkadaşımız Aydın Arıcıoğlu telefonda Erdal Aksoy'a soruyor:
- Siz böyle diyorsunuz, ama Meclis'teki üyeleriniz farklı tavır içinde?..
- Maalesef Meclis üyeleriyle bu tür problemlerimiz oluyor. Böylesi sıkıntılarım var; inkar etmiyorum. Bizim bazı arkadaşlarımız da RP'nin oyununa gelebiliyor. Bu arkadaşlarımız zannediyor ki; "camiye karşı çıkarsam günah işlemiş olurum..." Bu fikrin yanlışlığını anlatmaya çalışıyorum. RP açıkça bölücülük yapıyor. RP'lilerin en başta Taksim'e neden cami yapmak istediklerini açıkça dile getirmeleri lazım. Eğer bu cami projesi, halkın ibadet olanağından mahrum kalmaması amacıyla gündeme getiriliyorsa, oturulur bu hizmeti verecek en uygun noktanın neresi olduğu tartışılır. Şimdi düşünün; Taksim Parkı'na yapılacak bu camide cenazesini kaldırmak isteyen vatandaş, bunca yoğun yaya ve taşıt trafiğinin ortasından cenazesini nasıl taşıyacak?. Trafik bundan nasıl etkilenecek?.. Bir diğer önemli sorun da şu: Burası bir eğlence merkezidir. Dolayısıyla da içkili işletmeler vardır. Belediye ve ruhsat yasaları, bu tür işletmelerin camilerin 300 - 500 metre çevresinde bulunmaması koşulunu getirir. Bu durumda Taksim Parkı'na cami yaparsanız tüm Beyoğlu'nu kapatmanız gerekir, ki, bu kendini ve halkı kandırmaktan başka birşey değil. Madem Taksim bu yönde gelişmiştir; bu gelişmeyi de gözönüne alarak sözünü ettiğim sıkıntıların ortaya çıkmayacağı bir nokta üzerinde tartışmak en doğrusudur.. Ayrıca.. ve en önemlisi.. Taksim, İstanbul'da Cumhuriyet abidesi olarak gördüğümüz bir noktadır. Bu noktada halkı karşı karşıya getirip, polemik yaratmanın kimseye yararı olmaz. Bu noktada RP'lilere bir tavsiyem var: Eminönü ve Sultanahmet çevresinde öğündüğümüz, bugün bile benzeri yapılamayacak camilerimiz var; sağına soluna ucube eklentiler yapılmış, bakımsız bırakılmış.. Önce onlarla ilgilenseler çok daha hayırlı bir iş yapmış olurlar...
İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı Bayındırlık Bakanlığına yönelttiği yazılı soru önergesinde sormuş:
- Otoyol gişelerinde personel yetersizliği ne zaman giderilecektir? Otoyolu kullanmak için yüzbinlerce lira alıp, gişelerde para tahsil etmek için vatandaşı bir saate kadar bekletmek ne zaman son bulacaktır?
Bayındırlık Bakanı Cevat Ayhan bu soruya şu yanıtı vermiş:
- Bu konu ile ilgili olarak münhal bulunan 185 adet gişe memuru kadrosuna açıktan atama izni verilmesi hususunda Maliye Bakanlığına başvurulmuş, henüz cevap alınamamıştır...
Akarcalı bu yanıt üzerine soruyor:
- Acaba Maliye Bakanlığına bir telefon açıp kadroların akıbetini sormak çok mu zor?
Evet... Telefon diye bir cihaz var memlekette... Öyle değil mi?
DSP Gurubunda dün, önce yargı kararıyla partisine dönen Edirne milletvekili Erdal Kesebir'in salondan atılması operasyonu gerçekleştiriliyor. Peşinden Ecevit'in konuşması dinleniyor:
- Birinci aşama olarak bu Hükümetin biran önce Büyük Millet Meclisinden demokrasi kuralları içinde düşürülmesi gerekir, diyor Ecevit...
Peki sonra ne olacak?
İkinci aşamayı Bülent Bey şöyle anlatıyor:
- İkinci aşama olarak DSP'nin kendi koşullarını kabul ettirebileceği bir Hükümet kurulmasına katkıda bulunmamız ve katılımımız sözkonusu olmalıdır...
Peki bundan da sonuç alınmazsa?
Ecevit devam ediyor:
- Bundan da sonuç alınmazsa bir erken seçime gidilmesi zorunlu olacaktır ve seçimde de DSP'yi iktidara getirmek için var gücümüzle çalışmak zorundayız...
Bu sözler ilk bakışta olağan bir sayisi gelişmenin anlatımı havası veriyor. Ancak DSP milletvekilleri aynı kanıda değil...
- Ecevit bu sözlerle milletvekillerine gözdağı verdi, diyor bir DSP milletvekili dışarıda, eğer aklınızı başınıza almazsanız yakın gelecekteki bir seçimde saf dışı kalırsınız demek istedi...
Nitekim Ecevit'in konuşması içinde en öfkeli cümleler grup yönetimine Başbakan'ın iftarı konusunda önerge veren 23 milletvekiline yöneliyor... Ecevit milletvekillerine eşine az rastlanmış bir fırça atıyor.
Onlara diyor ki:
- Arkadaşlarımızın Demokratik Sol Kültür konusunda tereddütleri varsa şunu hatırlatmak isterim. Demokratik Sol Parti'nin kültürün ne olduğunu, siyaset üslubunun ne olduğunu bile bile veya bilir görünerek seçilmiş ve aramıza katılmışlardır. Bunun gözardı edilmesine kimsenin katkıda bulunması kabul edilemez...
Demokratik Sol Kültürün ne olduğu belli: Bay ve Bayan Ecevit'in kafasından geçenler... Eğer buna aykırı davranan olursa bir seçimde kendini dışarda bulur... Ecevit kısaca bunları söylüyor. Grupta çıt çıkmıyor.