Melih AŞIK
Güneş Taner'in
"zamları dört ay erteleme" projesine iki hafta önce Sanayi Bakanı
Yalım Erez, "Zamlar ertelenmez. Ertelenmiş zam daha yüksek zam getirir" diye karşı çıkmıştı... Bu zıtlaşmayı 12 Kasım 1997 tarihinde yazmış;
"Demek ki, hükümetin enflasyonu önleme konusunda ortak bir politikası yok" demiştik.
Aradan iki hafta geçti. Değişen birşey yok.
Güneş Taner tekrar fiyatları dondurmaktan söz ediyor.
Yalım Erez bu defa Viyana'dan demeç salarak dünkü gazetelere şunları yazdırıyor:
- Güneş Taner bunu yaptığı (fiyatları dondurduğu)
takdirde kendini inkar etmiş olur. Bu geçmişte denendi. Türkiye 1994 krizine o yüzden girdi...
Hükümetin dört Bakanı enflasyon konusunda 4 ayrı ses veriyor.
Başbakan onları seyrediyor.
Vaktin boşuna geçiyor olması bu hükümetin derdi değildir.
Çünkü vakit enflasyondan kazananların lehine işliyor...
32'inci Gün programının sonuna yetişiyoruz... Ekranda DYP'li
Mustafa Kemal Aykurt, Ulaştırma Bakanı
Yaşar Topçu'yu sıkıştırıyor:
- Karadeniz otoyolunun uygulama projesi var mı? İstimlak programı çıkardınız mı?.. ÇED (Çevre Etki Değerlendirmesi) raporu var mı?.. Bunlar olmadan nasıl ihale yaptınız?..
Yaşar Topçu, bu hayati sorular karşısında sözü dolaştırıyor.
Mehmet Ali Birand'ın Ulaştırma Bakanı'nı yanıt vermeye zorlaması gerekirken bunu yapmıyor. Dönüp
Mustafa Kemal Aykurt'a soruyor:
- Siz Bakan'ı düşürecek misiniz, düşüremeyecek misiniz?..
Yaşar Topçu'ya dönüyor:
- Siz düşecek misiniz, kalacak mısınız?..
Esas sorular kaynayıp gidiyor. Amaç nedir?.. Gerçeği açıklamak mı?.. Gizlemek mi? Anlaşılamıyor...
Arkadaşımız
Fahrettin Fidan, Adalet Bakanı
Oltan Sungurlu'ya soruyor:
- Metin Göktepe
davasında mahkeme başkanlığı yapmış ve sanık polisler hakkında tutuklama kararı vermiş Fatma Nilgün Uçar'
ın tayin sırası gelmediği halde tayin listesine konması normal mi?.. Yoksa sürgün mü?..
- Fatma Hanım'ın görev yeri Afyon,
"5'inci derece" kapsamına giren bir ildir ve burada görev yapma süresi beş yıldır. Biz
Fatma Hanım'ı buradan almışız,
"2'inci derece"de bir il olan Edirne'ye vermişiz. Yani terfi ettirmişiz. Sürgün bunun neresinde?
- Ama biliyoruz ki, Türkiye'de bazı sürgünler "terfi"
şeklinde yapılır...
- Türkiye'de
"1'inci" ve
"2'inci derece" kapsamına giren illerde savcı ve yargıç açığı var. Bu yüzden de buralarda davalar birikiyor. Bizim bir görevimiz de, terfisi gelen yargıç ve savcıları kıdemlerine uygun daha üst derecedeki illere gönderip buralardaki sıkıntıyı azaltmaktır. Yaptığımız da budur. Bir de şunu açıklamak istiyorum.
Fatma Nilgün Uçar'ın
Metin Göktepe davasında yargılanan polisleri tutukladığı iddiası doğru değildir. O polisler hakkında zaten önceden verilmiş bir tutuklama kararı vardı...
"İsveç ve Japonya'dan gelen alıcılar önce fabrikanın arıtma tesisi olup olmadığını soruyor... Eğer arıtma tesisi yoksa mal almıyorlar..."
Genel Müdür
Recep Sayar bu çarpıcı sözleri
"Zorlu" tekstil fabrikasının biraz sonra yapılacak ilginç açılış töreni öncesinde gazetecilere söylüyor. Davetliler can kulağıyla dinliyor.
"Neyin açılışı bu?" diye sorarsanız... Birkaç ay önce Lüleburgaz'da Zorlu Holding'e bağlı
"Zorlu Linen" fabrikasının 19 Ekim'de yapılacak açılışını duyururken,
"Fabrika ufak ufak çalışmaya başladı bile, ama ortada arıtma tesisi yok" diye yazmıştık. Ertesi gün tesisin Genel Müdürü
Recep Sayar aramış; söze teşekkürle başladıktan sonra:
- Çok haklısınız bizi eleştirmekte, demişti,
bazı sebeplerden dolayı arıtma tesisi gecikti. Ama söz... Kısa sürede arıtma tesisini işler hale getireceğiz. Açılışını da size yaptıracağız...
İşte bu açılışı yaptık geçen pazartesi günü... Kurdeleyi özenle kestik. Cumhurbaşkanı ve Başbakan'ın bütün işi gücü bırakıp neden vakitlerini temel atma ve açılışlarla geçirdiklerini de anlar gibi olduk... Çünkü keyifli bir iş!..
Dönelim sadede...
Zorlu Linen iftihar veren bir kuruluş... Nevresim, yastık yüzü, çarşaf, masa örtüsü gibi ev tekstili üretiyor. Günde 150 bin metre kapasiteli... Şimdilik tüm üretimini ihraç ediyor... Kendi alanında Avrupa'nın en büyük, dünyanın ise üçüncü büyük kuruluşu... Bir sessiz dev...
Arıtma sorununa gelince... Genel Müdür
Recep Sayar, basın toplantısında bölgenin
Tahir Mayda, Erdal Özcan gibi çevre konusunda duyarlı gazetecilerine yanıt verirken diyor ki:
- Arıtma tesisi kurmakla iş bitmiyor. Tesisin iyi çalışıp çalışmaması da önemli. O yüzden arıtma suyunu yakında içinde balıklar bulunan bir akvaryumdan geçireceğiz. Eğer balıklar yaşıyorsa su iyi arıtılıyor demektir. Yoksa inanmayın arıtmaya...
Zorlu Linen fabrikasının hemen yanıbaşından
Uludere geçiyor... Simsiyah... Çevredeki tekstil fabrikalarının atıkları Uludere'den Ergene'ye dökülüyor. Çevre Bakanı
İmren Aykut'un resti üzerine kir üreten fabrikalar da arıtma kurmak için hareketlenmişler. Ancak atık suyu gerektiği gibi arıtacaklar mı? Garantisi yok. O yüzden sürekli kontrol gerekiyor. İnce bir iş arıtma... Aynı zamanda hayati... Elin İsveçlisi veya Japonunu ilgilendirecek kadar da küresel bir sorun. Bizim kendi toprağımızdaki kirlenmeyle en az onlar kadar ilgilenmemiz gerekmez mi?
Yazara EmailM.Asik@milliyet.com.tr