Mehmet Tez

Mehmet Tez

mehmet.tez@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

11 yıldır dünyanın dört bir yanından saygın konuklar ağırlayan, on binlerce yetişkin müzikseverin bilet satın alarak katıldığı bir müzik festivali “bira festivali” diye yaftalanıp yasaklanmaya kalkıldı. Son 10 yılda ekonomi iyiye gitti belki ama bir şeylerin de kötüye gittiği kesin.

Neye ses çıkarsak, yanlış yapıyorsunuz desek “Ama ekonomi iyi” diyorlar. 2001’deki kriz günlerini hatırlatıyorlar. Şimdi herkes araba alabiliyor, herkes uçağa biniyor, herkesin cep telefonu var, bilgisayarı var diyorlar. Artık bölgenin en büyük gücüyüz diyenler de var. Bu yüzyıl bizimmiş. Bütün dünya bize hayranmış. Ekonomisi çöken Avrupa bizi inceliyormuş “Bu Türkler nasıl başardı” diye. Dünyaya model olacakmışız. Ortadoğu ve Arap dünyasında parlayan bir yıldızmışız. Amerika bize muhtaçmış, bizsiz hiçbir şey yapamazmış. Yunanistan beş parasız kalmış, oysa bakın bize aslanlar gibiymişiz...

Haberin Devamı


Kardeşim hadi inanalım hepsine. “Tamam” diyelim, “Biz zaten 10 yılda her şey yanlış yapıldı” diyenlerden değiliz. Ama söyleyin, bana kendi memleketimde bir müzik festivaline gidip iki bira içerek konser izlemek haram ediliyorsa ne anladım paradan, puldan, güçten, model olmaktan... Ne için ki bunlar, huzur için, mutluluk için değilse? Türk insanı dünyaya açılıyor diyorlar. Her yerdeyiz diyorlar. Evet haklılar. Afrika’da, Güney Amerika’da, Asya’da cemaat okulları var, gariban ülkelere Türkçe öğretiyoruz. Sağa sola gidip inşaat falan da yapıyoruz. Peki dünyaya açılmak bu mu? Dünyadan neyi alıp getiriyoruz memlekete? Dünyaya ne veriyoruz? İnsanlığa ne faydamız var? Hangi Türk yurt dışına çıkıp da oranın kültürünü anlamak, oranın insanıyla medeni bir ilişki kurmak, insanlık namına bir ortak değer oluşturmak için uğraşıyor? Kim bunu istiyor, arzuluyor? Bizim böyle bir geleneğimiz var mı? Yurt dışına çıkan Türk’te iki eğilim var. İlki derhal kebapçı ya da dönerci aramak (aman başka bir şey geçmesin boğazımızdan yeni bir şey öğrenmeyelim). İkincisi alışveriş yapmak, paraları gömüp bavulları doldurup gelmek. Tek kelime yabancı dil konuşmadan, birine “Merhaba nasılsın” demeden. Dünyaya açılmamız bu. Zaman kalırsa “Bu gavurlar da amma salak, bizde olsa şunu şöyle yaparız” gibi cinlikler düşünmek. Kızmayın, biz buyuz.

Fena halde uyutuluyoruz. Dünyanın merkezindeymiş gibi kabara kabara şımarık erkek çocukları gibi dolanıyoruz arka bahçemizde. Hiçbir şeyden haberimiz yok, çünkü her gün oyalanacak bir şey veriyorlar elimize. Aslansın kaplansın deyip sırtımızı sıvazıyorlar. Ekonomi iyi ya, bira da içmeyiver, Aleviysen sesini çıkarma, Kürtsen hakkını arama, muhalefetsen sesini kes, o uçak nasıl düştü diye sorma, neden bu kadar şehit veriyoruz diye merak etme, Çamlıca’da dev gibi camiye gerek var mı diye düşünme, eğitim sistemini, birer yüksek liseye dönüştürülen üniversiteleri sorgulama, devlet neden dere yatağına toplu konut yaptı diye eşeleme...

Haberin Devamı

Cepler doldu ama...

Eski adı Efes Pilsen One Love Festival olan, artık sadece One Love olarak anılacak festivalden bir görüntü...

Ekonomi iyi, cebin dolu. Altında araban, merkeze 30 kilometre uzaktaki bilmemne rezidansta taksitlerini ölene kadar ödeyeceğin bir evin var... Daha ne istiyorsun? Belanı mı? Son on yılda cepler doldu elbet, değişimi görmeyenlerden değilim. Ama içi fena halde boşalan şeyler var. Hükümetin ilk zamanlarda dilinden düşürmediği hoşgörü gibi, birlikte yaşama arzusu gibi, empati gibi...

Ben bugün 11 yıl boyunca adı Efes Pilsen One Love Festival olan festivaldeyim. Adı zorla One Love oldu. Seneye One da gider Love kalır. Sonraki sene bu gidişle ne “Love” kalır ne “festival”.

Hadi şimdi Aziz başkan nasıl kurtulur, Galatasaray kimi alacak, Alevilik din mi, kavga dövüşe, tweet’e, zaplamaya devam. Buraya kadar her şey yolunda. İyi pazarlar hepimize...

Haberin Devamı

Cepler doldu ama...

BUNLARI BİLİYOR MUYDUNUZ?

Bir hipster aksesuarı olarak Anadol.

* Can Bonomo’nun bu akşam evinde bir konser vereceğini ve bu konserin 21.00 itibarıyla www.canbonomo.com adresinden canlı izleneceğini;

* Hafif Müzik Kanyon’da online konserlerinin Eylül’de yeni gruplar ve sürpriz isimlerle devam edeceğini (benden duymuş olun ve bekleyin bombalarımız var...);

* One Love Festival’daki Filtresiz Müzik Sahnesi’nin bugün 14.30 itibarıyla şahane konukları olduğunu ve özellikle 17.30’daki On Your Horizon konserinin kaçırılmaması gerektiğini;

* Espadril, şort, bıyık ve Wayfarer gözlükten oluşan (duruma göre şapka) Türk hipster adamı modeline yeni bir aksesuar olarak Anadol arabanın eklendiğini. The Dears konserinde gözüme ilişti hipster Anadol’u. Çok vintage.

PAZAR ALBÜMÜ

“Swing Lo Magellan” Dirty Projectors

Bu albümü az da olsa anlamak için hemen iki şarkıyı dinlemek yeterli. Biri “Swing Lo Magellan”. Ateş başında çalınan, yolda güneş batarken dinlenebilecek türden Elliott Smith’in “iyimser” günlerinden kalma günyüzü görmemiş bir kayıt gibi. Basit, sade ama güçlü bir folk bestesi. İkincisi “Maybe That Was It”. Bir tür 60’lar sonu Beatles B-yüzü şarkısı. Ben bu iki uç arasında gezinen, sevdiğim bazı müzisyenlerin de zamanında yolunun geçtiği (Vampire Weekend’den Ezra Koenig ve Rostam Batmanglij), Björk, David Byrne gibi isimlerle çalışmış bu elemanları severim. Yeni albümlerine de ilgi gösteriyorum bu pazar kahvaltıda...