Bir takımı sevmek; tutkuyla gönül vermek, yendiğinde mutlu, yenildiğinde ise hüzünle sarmaş dolaş olmaktır...
Bir takımı sevmek; tribün desteğinde, her koşulda takımın yanında olması demektir...
***
Bir takımı sevmek, iyi gününde ve kötü gününde takımına sahip çıkmaktır...
Kısacası, takımına zarar verecek en küçük bir olaydan uzak durmaktır...
Ama maalesef; Türkiye’nin genelinde, taraftarlık kültürü her geçen gün büyük bir ivme kaybediyor.
Fanatizm ve holiganlık ön plana çıkıyor.
Uzağa gitmeyelim.
Geçtiğimiz hafta 15 kişilik bir Karşıyakalı taraftar grubu, sabaha karşı 02.30 dolaylarında Çiğli tesislerini basarak, kampta bulunan yeşil kırmızılı futbolcuları son derece rahatsız edici hareketler sergiliyor. Altay maçı öncesi adeta futbolcuların elini-ayağını bağlıyor...
Şimdi soruyorum.
Bu kişilere “Taraftar” yakıştırması yapar mısınız?
***
Bir başka örnek...
İki hafta önce Beşiktaş’ı İzmir’de konuk eden Göztepe’de, bir grup taraftarın açtığı pankart ve yine maçın hakemi Hüseyin Göçek’e yönelik küfürlü tezahüratları tasvip etmek mümkün mü?
Peki, bu olumsuz davranışların cezası kime kesiliyor?
Taraftarlara mı, yoksa Göztepe’ye mi?
Tabii ki zararı gören, gönül verdikleri takımları Göztepe...
***
Yine geçtiğimiz hafta, Manisaspor’un Elazığspor’la karşılaştığı maçta, tribünlerden yükselen olumsuz söylemler ve İsmail Haktan’a yönelik tepkiler, 2-0 önde olan Manisaspor’u bir an da demorolize etti ve maç 2-1’e döndü.
Allah’tan siyah beyazlı futbolcular çabuk toparlandı ve 6 puanı silinmesi nedeniyle zor günler yaşayan Manisa, sahadan 3 puanla ayrıldı...
***
Kısacası, sadece Türkiye’nin diğer kentlerinde değil, İzmir’de taraftar olabilmek, takımına zarar verecek hareketlerden kaçmak artık adeta hayal oldu.
Ne dersiniz?
Haksız mıyım?