Size Tire desem;
Tarih merakınız varsa, eminim ki, Evliya Çelebi’nin o ünlü seyahatnamesinde sözünü ettiği ‘bereketli topraklar’ aklınıza gelecektir.
Gezi merakı olan biriyseniz, o zaman aklınıza en nadide otların satıldığı, leziz peynirlerin tezgahları süslediği Salı Pazarı gözlerinizin önüne gelecektir.
Eğer öğrenci annesi ya da babasıysanız, çocuğunuzun okulda içtiği o doğal sütün kaynağı gözünüzde canlanacaktır...
Yani her türlü koşulda Tire, bolluğun, bereketin ve doğallığın adresi olarak karşınıza çıkacaktır.
Yeşil Tire olarak anılmasının nedeni de budur aslında...
Bu özelliklerinden dolayı Tire’ye aşık bir dostum aradı geçtiğimiz aylarda.
İlçede resmen bir ‘çevre felaketi’nin yaşandığını ama kimse farkında olmadığı için önlem alınmadığını anlattı.
Yerinde görüp gündeme taşımam için saatlerce dil döktü.
Açıkça söylemek gerekirse hiç umursamadım.
Ama deyim yerindeyse başımın etini yemeye başlayınca dayanamayıp teklifini kabul ettim ve onunla birlikte Tire yollarına düştüm.
Felaketin yaşandığı olay yerini görünce kendimden utandım.
Aylarca böyle bir konuya duyarsız kaldığım için kendime öylesine kızdım ki anlatamam...
Neden mi?
O yeşil ilçenin hemen yanı başında, tarım arazilerinin göbeğinde, “Kurşun İzabe Tesisi” diye bir tesis kurulmuş.
Hurda aküleri eritip kurşun elde ediyorlar burada.
Tabii bu işlem yapılırken akülerin içindeki asitler boşaltılıyor, kurşun plakalar da yüksek ısı ile çalışan fırınlarda eritilip külçe haline getiriliyor.
Asitler toprağa, kurşun buharı havaya savruluyor.
Aslına bakarsanız, bu tür tesisler Çevre Bakanlığı tarafından son derece sıkı denetlenen tesisler. Tehlikeli Atıkların Kontrolü Yönetmeliği’ne göre, böyle bir işletme açabilmek için oldukça sıkı kurallar var.
Mesela hava filtresi ve su arıtma gibi önlemlerin şart koşulduğu izabe tesisleri, ancak organize sanayi bölgelerinde kurulabiliyor. Bunların lisans almadan çalışması da yasak!
Hatta böyle tesislere hurda akü taşıyan araçlar da, bu akülerin toplandığı yerler de belli koşulları yerine getirmesi koşuluyla lisans alabiliyor.
Bu tesise verilen lisansın 20 Ocak 2011’de sona erdiğini öğrendim.
Çevre Bakanlığı’na göre bu tesisin çalışmaması gerekiyor yani.
Ağaçlar arasına gizlenmiş son derece masum gibi duran tesise hurdacıların kamyon kamyon hurda akü getirdiklerini gözlerimle görmesem ben de hala faaliyetini sürdürdüğüne inanmayacağım.
Orada hurda akü kolleksiyonu yapılmadığına belli ki, tesis gizli gizli üretimini sürdürüyor.
Dostumun bana anlattıkları da bu yönde zaten. O da, dikkat çekmemek için farklı saatlerde, çoğu zaman da geceleri tesisin çalıştığını iddia ediyor.
Bu ne demek biliyor musunuz?
O bacalardan ‘Yeşil Tire’nin üzerine kurşun dumanı yayılıyor, gizliden gizliye...
O bereketli topraklara da bildiğiniz asit akıyor.
Yani;
Tire yavaş yavaş zehirleniyor.
O topraklardan fışkıran bereketi paylaşan insanlar da farkında olmadan o zehirden payını alıyor...
Tire’yi ve Tire’nin bereketini korumak için alınacak önlemler belli.
Öncelikle o tesisin kapısına kilit vurulacak!
Eminim ki; çevre konusuna duyarlılığına emin olduğum başta İzmir Valisi Cahit Kıraç ve kent yöneticileri bu işin takipçisi olacak, Tire’deki felaket sona erecek...
Yoksa...
Bunun hesabını torunlarımıza nasıl veririz?
NOT: Kurşun, çocuklarda öğrenme ve dikkati toplama yeteneğinde bozukluklar yaparak beyin gelişmesini etkiler; işitme kaybı, büyümenin yavaşlaması ve davranış bozuklukları gibi sorunlarına neden olur. Gebe kadınların vücutlarına kurşun sızarsa, henüz doğmamış bebekleri bundan etkilenir. Kurşun, yetişkinlerde eklem ve kas ağrısı yapar, yüksek tansiyona, kısırlık sorunlarına, hafıza kaybına ve hatta nöbet tutmasına neden olur. Yakın temas halinde ise ölüme sebebiyet verir. Bu bilgiyi, Tire’deki tehlikenin boyutuna örnek olması adına verdim. Ürkütücü değil mi?