Son günlerde bir çok basın yayın organından 2644 sayılı Tapu Kanunu‘nda değişiklik yapacak yasa tasarısının çıkmakta olduğunu izliyoruz. Buna göre yabancıların edinebilecekleri taşınmaz miktarı 2,5 hektardan 30 hektara çıkarılıyor. Ayrıca Bakanlar Kurulu’na da bu miktarı 60 hektara çıkarma yetkisi tanınıyor. Satışta, Bakanlar Kurulu’nun belirleyeceği ülke vatandaşları için karşılıklılık ilkesi aranmayacak. Geriye doğru tarihe bakacak olursak bu konuda ibret alınacak olaylarla karşılaşırız.
Şöyle ki...
Savaşlarla ekonomisi iyice bozulan Osmanlı, 1860’da İngiltere’ye başvurduğunda, yabancılara taşınmaz satışı ve kiralanması dayatmasıyla karşı karşıya kalıyor. 1868’de çıkarılan “İstimlak Nizamnamesi” ile karşılıklılık ilkesi çerçevesinde yabancıların taşınmaz edinmelerinin önü açılıyor.
Bunun üzerine İngilizler İzmir’deki tarım arazilerinin üçte birini kısa sürede ellerine geçiriyorlar. Zamanla Fransız ve İtalyanlar da hızla Akdeniz bölgesinde taşınmaz edinmeye başlıyorlar. 1913’te yapılan bir düzenleme ile yabancı şirketlerin de taşınmaz edinimi sağlanıyor.
Kurtuluş savaşından sonra 1923’te imzalanan Lozan Antlaşması çerçevesinde kapitülasyonlara son verilirken, I. Paylaşım Savaşında yenildiğimiz ülkelerin yurttaşlarına karşılıklılık ilkesi çerçevesinde taşınmaz edinme hakkı tanınıyor.
Cumhuriyetin kurulmasından sonra, Osmanlıların son zamanlarında yaşananlardan dersler çıkarılarak, yabancılara taşınmaz satışını zorlaştırmak amacıyla “Tapu Kanunu”nun temelini oluşturan “Köy Kanunu”. yasalaştırılıyor. Bu kanunun 87. maddesi çerçevesinde nüfusu 2 binden az olan köylerde yabancıların taşınmaz almaları yasaklanıyor. Daha sonra 1934’te çıkarılan Tapu Kanunu’nun 35. maddesi ile karşılıklı olmak ve yasalarla konulmuş kısıtlamalara uymak koşuluyla yabancılara taşınmaz edinme hakkı veriliyor.
Köy Kanunu ve Tapu Kanunu, 80’li yılların ilk yarısına kadar değiştirilmeden uygulanıyor. 1984 yılında yapılan değişiklikle, kimi Arap ülkelerine imtiyazlar sağlanıyor. Ancak Anayasa Mahkemesi bu değişikliği iptal ediyor. 1986’da aynı imtiyaz, yabancı şirketlerin ve ülkelerin de taşınmaz edinmelerine olanak verecek şekilde genişletilerek yeniden getiriliyor ve Anayasa Mahkemesi bu düzenlemeyi de iptal ediyor.
2003’te yabancıların köylerde taşınmaz edinimlerini sınırlayan Köy Kanunu’nun 87. maddesi iptal ediliyor. Devamında Tapu Kanununda 2005’te yapılan değişiklikle yabancıların edinebilecekleri taşınmaz miktarı 2,5 hektar ile sınırlandırılıyor. Bakanlar Kurulu’na bu miktarı 30 hektara kadar yükseltme yetkisi tanınıyor. Ancak Anayasa Mahkemesi Bakanlar Kurulu’na bırakılan bu yetkiyi de iptal ediyor.
Sonuçta...
Toprak, ekonomik açıdan değerlendirildiğinde üretim faktörü olmasının yanı sıra bir milli servettir de. Bu açıdan bakıldığında yabancılara toprak satışı aslında ülkenin üretim faktörünün ve milli servetinin satışıdır. Ülkemizin üretim faktörü açısından fakirleşmesi, yabancıların refahına arttırır.
Bu konu bir çok ülke tarafından çok hassas olarak algılanır Örneğin bir çok ülkede toprak kapatan İngiltere, asla kendi toprağını satmaz, sadece üzerindeki mülkün kullanım iznini verir.
Ne demiş İstiklal Marşımızda Mehmet Akif Ersoy;
Bastığın yerleri toprak diyerek geçme, tanı/ Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı/ Sen şehid oğlusun, incitme, yazıktır, atanı/ Verme, dünyaları alsan da bu cennet vatanı.
Büyük şaire saygılarımla.