Lalenin orijini Türk ulusunun kökleri gibi Orta Asya’ya dayanıyor. Roma ve Bizans dönemlerinde Anadolu’da lalenin bilinmemesinden yola çıkılarak, Orta Asya’dan batıya göç eden kavimlerle birlikte, lalenin Anadolu yarımadasına geldiği kabul ediliyor. Ardından da yavaş yavaş Avrupa’ya yayıldığı söyleniyor.
Bu çerçevede 1593 yılında Hollanda Leiden Üniversitesi botanik bahçesine götürülen lalede hızla yeni çeşitler oluşturuluyor. O kadar ki, bu gelişme 1637 yılında literatürde Tulip mania olarak adlandırılan “Lale çılgınlığına” neden oluyor.
Hollanda’nın altın çağı olarak adlandırılan bu dönemde, bugün borsada kağıtlara verilen yüksek değerlere benzer şekilde lale soğanlarına büyük paralar yatırılıyor. Bir lale soğanı fiyatının bu tarihlerde 3000-4200 florine yaklaşık olarak 1500-2000 dolara ulaştığı bildiriliyor. Bu o zamanların kalifiye bir elemanın yıllık maaşının yaklaşık on katına karşılık geliyor
Anadolu‘dan Hollanda’ya giden, sonradan Hollandalıların sahip çıktığı ve günümüzde ihracatından milyonlarca dolar para kazandığı bu çiçeği, tekrar vatanı ile kavuşturmaya yönelik başlatılan “Lale Vatanına Geri Dönüyor” sloganı ve programı başlatılıyor. Oldukça yeni olan bu çerçevede Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi Bahçe Bitkileri Bölümü önderliğinde yürütülen Santez destekli “Lale Soğanı Yetiştirme Tekniklerinin İyileştirilmesi, Yaygınlaştırılması ve Yeni Lale Çeşitlerinin Geliştirilmesi”ne yönelik bir de proje hayata geçiriliyor.
Projenin paydaşları olarak İstanbul Ağaç A.Ş., Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Ziraat Fakültesi Bahçe Bitkileri Bölümü, Ege Üniversitesi. Bayındır Meslek Yüksek Okulu ve Asya Lale (Konya/Çumra) yer alıyor. Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi Bahçe Bitkileri Bölümü Başkanı Prof. Ercan Özzambak’la yaptığım görüşmede projede;
15. ve 16. yüzyılda İstanbul-Edirne arasındaki tarlalarda yetiştirildiği belirtilen lale soğanı yetiştiriciliğini bu bölgede ticari olarak yeniden canlandırmak için soğan büyütme, yetiştirme tekniğini makineli tarım (dikim-söküm makineleri) ile iyileştirme;
Lale soğanı yetiştiriciliğini ülkemizin farklı bölgelerine de yaygınlaştırmak için İstanbul’a göre daha sert iklime sahip geççi yetiştiriciliğe uygun Van bölgesinde, erkenciliğe yönelik olarak Bayındır bölgesinde çeşit adaptasyon ve soğan dikim zamanı denemeleri yürütme;
Yavru ve ana soğanlara yapılan düşük sıcaklık uygulamaları ile çoğaltmayı hızlandırıcı, ıslah sürecini kısaltıcı doku kültürü çalışmaları yanında klasik melezleme ve mutasyon ıslahı ile çeşit geliştirme araştırmaları, doğal türlerimizi tanımlama ve kültüre alma çalışmaları yapıldığını öğrendim.
Prof. Özzambak özellikle Bayındır’da yürütülen çalışmalarda şu an yetiştirilmekte olan kültür çeşitlerden bazılarının çok iyi sonuç verdiğinin görüldüğünü, yavru soğanların hızla büyüyüp erken olgunlaşması sebebiyle buradaki üretimin Fransa ve İspanya’da yapılan erkenci lale soğanı yetiştiriciliğine alternatif olabileceğini söylüyor.
Van’daki çalışmaların deprem ve erken kar yağışı nedeniyle istenilen düzeyde gitmese de özellikle doğal çeşitliliğin belirlenmesi ve kültüre alınması yönünde ümitvar gelişmelerin olduğu, bu çerçevede bölgeye özgü Muş lalesi, Van lalesi gibi türlerin doğada izlendiği ve örnekler alındığı da Özzambak’ın verdiği bilgiler arasında.
Ne diyelim, biz de kendilerine başarı dileklerimizi aktarıp, zamanında Anadolu’dan götürülen değerlerin gerçek sahiplerine iade edilmesinde gösterdikleri çabaya teşekkürlerimizi iletelim.