Dünyada özellikle tarım üreticilerinin geçimlerini temin edebilmesinde ve daha müreffeh bir yaşam sürmelerinde kooperatifçiliğin rolü şüphesiz yadsınamaz. Tarım kesiminin sömürüye en açık kesim olduğunu düşündüğümüzde, bu olgunun ne derece önemli olduğu ortaya çıkar.
Kapitalist sistem daha az zengin, daha çok fakir yarattığı için, kooperatifçiliğin geri bıraktırılmış, ya da gelişmelerine izin verilmiş ülkelerdeki rolü daha bir başka olarak karşımıza çıkar.
Sosyal bir oluşum olan kooperatifçilik 21 Aralık 1844 yılında İngiltere’de var edilirken, bizde de ilk olarak Mithat Paşa tarafından 1863 yılında “Memleket Sandığı” adı ile kuruldu. İyi sonuçları görülünce 1867 yılında yaygınlaştırılmasına karar verildi. Bu sandıklarda çiftçilerin ürettiği mallar satılır, elde edilen para o çiftçinin sermayesi olarak sandığa yatırılırdı. Sandıklar, halkın güvendiği dört vekil tarafından yönetilirdi.
Kooperatiflerde eskiden beri temel amaç kâr değil, işbirliği ve dayanışma olmuştur. Birbirlerine meslek, sanat, toplumsal çıkar bağları olan grupların kendi aralarında kurdukları kuruluşlardır bunlar.
Kar ettiklerinde bunu ortaklarına eşit olarak dağıtırlar ve mesleki gelişmede, ortak iş yapmada, birbirlerinin çıkarlarına saygı duymada, sorunları paylaşmada kader birliği yaparlar.
Dünya üzerinde bir çok kooperatif çeşidi bulunur. Bunlardan en yaygın olanı da üretim kooperatifleridir. Bunlar aynı ürünleri üretmek ya da ortakların ürettikleri hammaddeleri kullanmak, ürünlerini gerçek değerleri ile satmak amacı ile kurulurlar.
Kooperatifçilik, günümüzde bazı çevreler tarafından çağ dışı bir sistem olarak nitelendirilirken ne ilginçtir ki en çok ta Avrupa ülkeleri tarafından uygulanıyor. Gelişmiş Avrupa ülkelerinde değişmekle birlikte kooperatifçiliğin örneğin tarım ekonomisindeki payı yüzde kırklardan başlayarak yüzde seksenlere kadar çıkıyor. Onlar bu sayede özellikle tarımın olmazsa olmazı olan küçük ve orta büyüklükteki işletmeleri koruyorlar.
Bu denli önemli olmasına rağmen, son zamanlarda Birleşmiş Milletlerin (BM) kararına kadar kooperatifçilikten kimse bahsetmez olmuştu. BM 2012 yılını “Dünya Kooperatifçilik Yılı” olarak ilan etti. Böylece bir yıl boyunca tüm dünyada kooperatifçilik yeniden gündeme taşınacak, belki de buna ihtiyacı olan ülkelerce önemi yeniden anımsanacak.
BM şu anda dünyada var olan krizin aşılmasında, gelir adaletsizliğinin düzeltilmesinde ve gıdanın daha adil dağıtılmasında muhtemelen kooperatifçiliğin önemini gördü.
Türkiye’de durum ne?
Türkiye’de cumhuriyetin kuruluşuyla birlikte kooperatifçilik gelişmeye başladı. İlk kooperatifler tarım kredi kooperatifleri olarak kuruldu. 1935’te çıkarılan ve tarım satış ile tarım kredi kooperatiflerini düzenleyen iki yasayla, tarım kooperatiflerinin kuruluş ve işleyiş kuralları belirlendi. 1969’da çıkarılan “Kooperatifler Kanunu” ise tüm kooperatiflere ilişkin kuralları düzenledi.
Türkiye’de en yaygın kooperatifçilik olan tarım satış ve tarım kredi kooperatifleri, devlet eliyle geliştirildi ve denetlendi. Ama daha sonra kurulan köy kalkınma kooperatifleri, halkın kendi isteğiyle bir araya gelerek örgütlendiği bağımsız kuruluşlardı.
Zamanla sayıları hızla artan bu kooperatifler, 1971’de Ankara’da Köy Kalkınma Kooperatifleri Merkez Birliği‘ni (Köy-Koop) kurdular. Bu kadar zahmete rağmen, Türkiye’de kooperatifçiliğin genel gelişmenin gerisinde kaldığı görülüyor. Kalkınma, adil bir gelir dağılımı ve kentlerdeki gecekondulaşmanın önüne ancak kooperatifleşmenin desteklenmesi ve güçlendirilmesiyle geçilebilir.
Bu manada herkesin “Dünya Kooperatifçilik Yılı”nı kutluyorum.