Ülkelerin refah düzeylerinin arttırılmasında önemli olan üretimdir ve bunun yapılabilmesi için de, dört temel olanağa gereksinim vardır. Amerikalılar hepsi “M” harfi ile başladığı için buna “4M” formülü adını vermişler. Bunlar; Man (insan), Money (sermaye), Material (hammadde) ve Machinary (makina)’dır.
Bir ülkeyi kısmen ya da tamamen sömürmek için, bu dört üretim olanağından tümünü veya bir kısmını kontrol altına almak yetiyor.
Bunların en başta geleni de insan faktörü. Çünkü geri kalan üç olanağı da yaratan insan. İnsanı kontrol ederseniz, diğerlerini de etkiniz altına alırsınız. Bunun için de sömürgeci ülkeler, çok çeşitli yollar ararlar ve bulurlar da.
Sömürücüler insanların ortak özellikleri veya mensubu olduğu toplumun özelliklerini kullanırlar. Bu nedenle ülkelerin istihdam ettikleri kişi sayısı ve nitelikleri çok önemli.
Ülkemizdeki istihdam rakamlarına bu pencereden bakıldığında, maalesef iyi bir tabloyla karşılaşmıyoruz. Her yıl nüfusumuz ortalama 1 milyon artıyor. Bugünkü nüfusumuzun yaklaşık 74 milyon olduğunu düşündüğümüzde, bunun yüzde 26 sı yani 19 milyonu 0-15 yaş grubunda. İşgücüne katkı yaşı olarak ifade edilen 15 yaş ve üstünün ise sadece yüzde 44’ü çalışıyor. AB’de ise istihdama katılma oranı yüzde 60 civarında.
Çalışmayan nüfus içerisinde lise ve üniversite öğrencileri, emekli, yaşlı, engelliler ile 12.5 milyon işsiz ve çalışmayan 12 milyon ev kadını bulunuyor. Bunları üst üste eklediğimizde, ”işgücü dışı nüfus”umuz bir anda 27 milyona fırlıyor.
Buradan Türkiye’nin nüfusun önemli bir kısmını üretime sokamadığı sonucu çıkıyor.
İstihdam alanlarına gelince; önemli bir yüzdeyi tarım kesimi oluşturuyor. Nüfusun dörtte biri burada çalışıyor. Diğer büyük alan olan sanayi imalatında yüzde 19’luk bir katkı var.
Hizmet sektörü ise ülkemizde en büyük istihdam alanı olma konumunu sürdürüyor. İstihdam şehirleşmenin artmasıyla birlikte ticaret, turizm ve ulaştırma sektörlerine doğru yığılmış durumda.
Beslenme de önemli
Ülkelerde kalkınmada istihdamın yanında, şüphesiz insanların beslenme kaliteleri de çok önemli. Nasıl ki makine benzin yada mazotla hareket ediyorsa, insan da yiyeceklerde bulunan potansiyel enerjiyle çalışabiliyor.
Şayet çalışan yeterince beslenmiyorsa, sık sık hastalıklarla uğraşmak, ya da düşük kapasitede çalışmak zorunda kalıyor. Bu da pek doğaldır ki çalışma kalitesini azaltıyor, üretimi düşürüyor. Petrol olmazsa makine, gıda olmazsa insan çalışamayacağına göre, sömürgecilerin niçin diğer ülkelerdeki gıda kaynaklarına göz diktikleri şimdi daha iyi anlaşılıyor.
Ne demişti eski ABD Dışişleri Bakanı Henry Kissinger; “petrolü kontrol ederseniz ülkeleri, gıdayı kontrol ederseniz insanları kontrol edersiniz.”
Doğru söze ne denir.