Salgın herkesi uluslararası karşılaştırmalar yapmaya zorluyor. Filanca ülke şu önlemi almış, filanca neden almamış? Bu karşılaştırmalar dönüp dolaşıp Türkiye’yi birileriyle mukayese etmeye varıyor. Tabii bu karşılaştırmaların odağında da “sokağa çıkma yasağı” kararı alınması, alınmaması bulunuyor.
Bu karşılaştırmalar yapılırken, bilim insanlarının, hemen her ülkede kurulan veya görev başına çağrılan uzman kurullarının tavsiyelerinin her ülke için aynı olduğu var sayılıyor. Dahası, bu kurulların “bilim adına” yaptıkları tavsiyelerin ortak evrensel bir zemine oturduğu düşünülüyor olsa gerek.
Antik Helen felsefecisi Eflatun (Plato, MÖ 428-348) ülkelerin felsefeci krallar tarafından yönetilmesini tavsiye etmişti. Ona göre ülkeleri bilim insanları yönetmeliydi. Bunun demokratik olmayacağını söyleyerek itiraz eden öğrencilerle de Sokrat’ın ağzından “Demokrasi gibi kötü bir sisteme benzememesi daha iyi!” diye alay etmişti.
Zaman değişti; temsili sistemler, sonuçta halkın kendi kendisini seçtiği insanlar eliyle yönetmesi norm olarak benimsendi. Salgın gibi, çok büyük doğal afetler siyasetçinin her bir sorunla başa çıkmada atabileceği adımların alternatiflerini, bunların her birinin aşağı yukarı muhtemel sonuçları konusunda bir bilim heyetinin kendisini bilgilendirmesini istemesi de gönümüzde demokrasinin bir zorunluğu sayılıyor. Ancak unutmamak gerekir ki nihai karar bilim kurullarının değil, siyasal heyetlerindir.
Siyasetçi, sadece kararın değil, tutacağı yolun ve bu uygulamanın çıktılarının sonuçları konusunda nihai sorumluluğun da sahibidir. Bu çıktıların öyle değil de böyle olabileceği konusunda bilim dünyası hiçbir zaman ortak görüşte değildir; dolayısıyla o yolu değil de bu yolu seçmenin sorumluluğu bilim insanlarına değil, siyasetçiye aittir.
Şüphesiz, yöneticilerinin bilimin tavsiyesini aldığı AB’ye, ABD’ye, Güney Kore’ye, Japonya’ya, İtalya’ya, İspanya’ya bakıyoruz ve izlenen yolun başlıca iki gruba ayrıldığını görüyoruz:
Kolay yol: Köyleri, kasabaları değil, metropolleri ve hatta (Çin’deki gibi) koca bir coğrafi bölgeyi karantinaya alanlar ve o bölgede oturan herkese sokağa çıkmayı topyekûn yasak eden rejimlerin izlediği toptancı yol.
Zor yol: Üretim, lojistik ulaşımı ve stratejik güvenlik uygulamalarının devamı için çalışmaların sürmesi, hayati önem taşımayan işlerde çalışanların evlerinde oturması, halkın salgını yavaşlatmak için gönüllü katkısının sağlanması için ikna yolu.
Ülkeleri birinci veya ikinci yolu seçmedikleri için bilime önem vermemekle suçlamadan önce, siyasetçinin, ulusal kültür, gelenek ve görenekleri dikkate alıp almadığına bakmak gerekir. Sadece âdetler değil, işbaşındaki siyasal yönetimlerin o tarihe kadar yaptıkları vaatler, genel siyasetleri çerçevesindeki tutumları, salgın sonrası için öngörülerini dayadıkları siyasal davranışları da dikkate almak zorundasınız.
Eğer bilimin tavsiye ettiği sabit bir yol olsaydı, işbaşında siyasal heyetler değil, Eflatun’un bilge kralları ve prensleri olurdu.