Dostumuz ve müttefikimiz ABD, resmi olarak Lozan’da yoktu; anlaşmaya taraf da değildi. ABD’nin taraf olduğu tek anlaşma (ki onun da hukuken ve fiilen hükmü hiç olmamıştır) Sevr’dir. O kadar ki ABD Başkanı Woodrow Wilson, bu anlaşmaya bir Ermenistan ve Kürdistan kurulması için harita çizerek katkıda bulunmuştur. Sevr’i masada uygulatamayınca ABD, Yunanistan’ı Batı Türkiye’yi işgal etmeye teşvik ve tahrik etmiş ve Yunan askerlerini kendi gemileriyle İzmir’e çıkartmıştır.
Dolayısıyla, hafta içinde ABD’nin, Lozan’a göre silahtan arındırılmış bölge olan Dedeağaç’a helikopterleri, tankları ve askerleriyle çıkartma yapıp, üs kurmaya başlamasının Lozan’a değil, ama Sevr’e uygun olduğunu söyleyebiliriz!
ABD, başında bir başkan olmadığı için, şu anda Bush artığı NeoCon’lar, 1 Mart tezkeresinin reddinden bu yana Türkiye’ye adeta düşman olan silahlı kuvvetler unsurları ve derin devletin dediklerini yapmanın ülke yönetimi olduğunu sanan ama asli işi emlak yönetiminden ibaret birtakım Trump memurları tarafından o günün gereklerine göre yönetiliyor. “Yönetiliyor” ifadesi, sözün gelişi. ABD, bu farklı grupların çıkarları doğrultusunda sağa sola savruluyor.
ABD’de çoktandır Türkiye’den tümüyle vazgeçilmesi, Türkiye ile ittifak ilişkisinden çıkılmasını savunan NeoCon’lar var. Ancak derin devletin içinde, böyle bir “bağlantı kesilmesi” halinde, ABD’nin Türkiye üzerinde hiçbir şekilde “yaptırım gücü” kalmayacağını savunan bir grup da var. Etkin bir yönetimin yokluğu sebebiyle, kimi olayda bir tarafın, başka bir olayda da öteki tarafın dediği oluyor. Belli ki Alexandroupoli (Dedeağaç) üssü, iki tarafın şimdilik kaydıyla üzerinde birleşebildiği bir ortak nokta.
50 bin nüfuslu bir kent olan Dedeağaç’ta büyütülmeye müsait bir havalimanı ve derin deniz gemilerinin yanaşabileceği bir liman mevcut. Kentte büyük bir de hastane var.
Amerika değil ama Yunanistan, Lozan’a taraftır; Adalar ile halkının yüzde 88’i Türk olan Gümülcine, Dedeağaç, Sofulu ve İskeçe’yi, İngiliz temsilcisi ve konferans başkanı George Curzon adeta İsmet İnönü’nün kolunu kıvırarak elinden alırken, yerine “silahtan arındırılma” maddesini sokuşturuvermiştir. Akşam ve Milliyet gazetelerinin kurucusu ve “araştırmacı gazetecilik” kavramının sadece Türkiye’de değil, dünyada ilk uygulayıcılarından olan Ali Naci Karacan’ın Lozan adlı kitabını okuyanlar görür ki Mustafa Kemal, konferansı bir kere kestirtmiş ve sonuçtan hiçbir zaman tamamıyla tatmin olmamıştır. Hele Lozan’ın ek konferanslarında Boğazlar ve Batı Trakya’nın elimizden tamamen çıkması ise tam bir hezimet olmuştur. O zamanki sağlık bakanı Dr. Rıza Nur’a göre, Atatürk de bunun farkındaydı.
Şimdi bu hezimetin bir yeni meyvesi, Dedeağaç’a ABD 101’inci Hava İndirme Tümeni’nin konuşlandığı bir deniz ve hava üssüdür. ABD, Yunanistan ile yaptığı anlaşma sonucuna göre, bu üsse uçak gemisi bile bağlayabilir.
Yunan Dışişleri Bakanı da Türkiye’ye Lozan’ı iyi okumasını önerdiğine göre, bu anlaşmanın tapu değeri kalmamış demektir.