Hakkı Öcal

Hakkı Öcal

hakki.ocal@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Çin’in küresel aktörlüğe soyunmasının üzerinden epey bir zaman geçti; ancak bölgemizde bunu fark etmemiz bu ayın başlarında oldu. 6 Nisan’da, İran Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan ile Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Faysal bin Ferhan’ın Çinli mevkidaşları Qin Gang’la Pekin’de el ele fotoğrafları bütün dünyayı şaşırttı; ama zannederim Washington’da şiddeti 7’ye yakın bir depreme yol açtı. Çünkü Çin, yedi yıldır uluslararası toplantılarda bile bir araya gelmeyen iki ülke yetkilisini buluşturarak uluslararası alanda oyun kurucu rolünü oynamaya başladığını ilan ediyordu. Bu buluşma orada kalmadı; Yemen gibi İran ile Suudi Arabistan’ın birbirine karşı vekâlet savaşı yürüttükleri bir alanda, bir anda barışa giden kapıları da açtı.

Haberin Devamı

Her ne kadar İran, kendisine sağlanan bu ikinci “uluslararası oyuncu olma” imkânını başarıyla kullanmayacağını gösteriyorsa da, bu, Çin’in yeni uluslararası rolüne dair analizleri etkilemez. (Hatırlarsanız, İran’a bölgesel meselelerde barış yanlısı bir uluslararası oyuncu olma imkânını ilk kez Türkiye, bu ülkeyi Rusya ile yapılan Suriye görüşmelerine dâhil ederek Soçi’de sunmuştu. Ancak İran’ın bu rolü oynayıp oynamayacağı ve mesela 24 Nisan sözde Ermeni Soykırımı iddiasını Tahran’da devasa afişlerle dile getirenlere izin vermesi gibi eylemlerin bu rolle ne kadar uyuşacağı gibi soruları daha geniş ele almak gerekir.)

Çin’in ABD’den boşalan bölgenin “dürüst arabulucusu” olma rolüne ne kadar hevesli ve eğer hevesli ise ne kadar uygun olduğu da tartışılabilir. Çin, İran-Suud yakınlaşmasından önce de Irak’ın Umman ile arasını düzelterek, bu işe niyetli olduğunu göstermişti. Çin, şubatta, geçen on yılda bölgeye ciddi bir hareketlilik getirmiş olan, “Kuşak ve Yol Girişimi” benzeri bir “Küresel Güvenlik Girişimi” açıklamıştı. Çin’in Dışişleri Bakanı Qin Gang, ülkesinin bu alandaki iddiasında gerçekten ısrarcı olduğunu, geçen hafta İsrail ile Filistin arasında doğrudan barış görüşmelerinin başlaması için çalışacaklarını açıklayarak gösterdi.

Dikkat edersek, Çin’in bu girişimleri, çabaları -en azından şimdilik- önemli ölçüde kendisinin ya ticari ya da ekonomik çıkarlarıyla sınırlı görünüyor. Kuşak ve Yol, 275 milyar dolarlık bir yatırım demek. Çin Irak’tan, İran’dan, Suudi Arabistan ve Katar’dan gaz ve petrol alıyor; Cezayir, Fas, Türkiye ve Mısır’a silah satıyor. Mekke metrosunu ve Kahire dışına yeni bir başkent kurma girişimlerini saymayalım bile.

Haberin Devamı

ABD’nin sadece bölgede değil tüm dünyada liderlik, arabuluculuk ve dürüst hakemlik rollerini kaybetmesi tam bu sebeple oldu: Bush’tan bu yana, özellikle Trump zamanında ABD bütün ilişkilerini ticaret, finansman, askeri üslerin varlığı ve genişliğiyle ölçer olmuştu. Nitekim, ABD şu anda da uluslararası ilişkilerini sadece bu kriterler üzerinden yürütüyor.

Ulusların arasında bireysel ölçütler, samimiyet, iyi niyet gibi sübjektif ölçütler olamaz; kabul. Ama objektif ölçütlerin de sadece ve sadece ABD lehine ağır basması da kabul edilemez.

Çin, yerini almak istediği ABD’nin zaaflarını iyi tartmalı ve ülkelerle karşılıklı çıkar dengesini, samimiyetle değilse bile iyi niyetle kurmalıdır.