ABD’nin yeni Başkanı Joe Biden’ın nasıl bir yönetim kuracağı tartışılıyor. Bu konudaki en büyük işaret, Biden’ın “eskiden” nasıl siyasetler izlediğinde aranabilir. Ancak eskilerin bir sözü vardır: “Taç giyen baş akıllanır.” Metaforik “taç” Biden’ın değil, iki dönem Obama’nın başındaydı! Ama görüldü ki Obama akıllanacağına, özellikle ikinci dört yıllık dönemde, işleri Biden’a ve yüksek düzeydeki bürokratlara bırakmış, ilk Afrikalı-Amerikalı olarak bırakacağı mirasın ayrıntılarıyla uğraşmıştı.
Emanet taç Biden’a da pek uğurlu gelmedi; ABD dış politikasında ve güvenlik siyasetinde, Obama-Biden yönetimi, ABD’nin “Teröre Karşı Savaş” adı verilen ama gerçekte, İslamcı her türlü yönetimle mücadeleden başka bir şey olmayan Bush siyasetine aynen devam etti. “Aynen” ifadesini de ihtiyatla kullanmak lazım; çünkü Obama-Biden döneminde Bush yönetiminden katbekat fazla ülke bombalandı, dört katı daha çok Müslüman katledildi.
Klasik tanımlarına bakılırsa, ABD’li bir Demokrat Partili, bir Cumhuriyetçiden daha liberal, daha hoşgörülü, daha eşitlikçidir. Ama bu tanım, diğer birçok tanım gibi, Sovyetler Birliği çöktükten sonra değişti. ABD klasik düşmanı “Komünizm” öcüsünü kaybedip de askeri-endüstriyel kompleksini sürdürmek, her yıl 900 milyar doların üzerinde silah satın almak için yeni bir düşman edinme zorunluğuyla karşı karşıya kalınca, “Radikal İslam” diye bir kavram ortaya atıldı. Zamanla bu, birtakım terör olaylarıyla birleştirilerek “İslami Terörizm” ve “Siyasal İslam” gibi kavramlara dönüştü.
“Yeni Amerikan Yüzyılı” projesinin mimarı ve Yeni Muhafazakârlık akımının mucidi Robert Kagan, Bush yönetimi sırasında hem ABD Dışişleri’nde hem de Savunma Bakanlığı’nda etkili bir kişiydi. Eşi Victoria Nuland, Obama döneminde de Trump’ın ilk yıllarında da ABD Dışişleri’nde Ortadoğu Masası’nın başında idi. Kagan ve ekibi, Yeni Amerikan Yüzyılı’nı tanımlayan çok kitap yayımladılar ve ABD’nin, Fransa-İngiltere Yüzyılı’nda, özellikle Osmanlı’dan “kurtardıkları” topraklarda kurdukları devletleri ve düzeni neden yanlış bulduklarını anlattılar. Buna göre 1’inci ve 2’nci Dünya Savaşları’ndan sonra çizilen harita “Rusya’nın, İran ve Radikal İslamcıların istediği gibi at oynatmasına imkân veriyordu.
Bu Neocan felsefenin dile getirildiği kitaplardan birini, Kagan, Biden’ın yeni Dışişleri Bakanı Tony Blinken ile birlikte yazmıştı. Çok değil, geçen yıl Kagan-Blinken ikilisi, Washington Post’ta bir makale yayımlayarak, ABD’nin etrafının vahşi bir ormana döndüğünü ve dünyanın çok tehlikeli bir hal aldığını yazdılar.
Bu vahşi ormanla başa çıkmak için sundukları ise, Trump’ın önerdiği gibi ABD askeri varlığını azaltmak değil, tersine, ABD’nin daha aktif (yani saldırgan) tavır izlemesiydi.
ABD’nin Dışişleri bir şahine emanet ediliyor; Biden’ın herhangi bir konuda kendi doktrini olmadığını hatırlarsak, Blinken, istediği gibi rahat bulacak demektir.
Biden’ın diğer atamalarını da bu ışık altında değerlendirmek gerekir.