Bir aklı evvel, Yunan gaz şirketiyle İtalyan gaz dağıtım firması Edison’ın ortak girişimi olan IGI Poseidon şirketinin, İsrail ve Mısır’da çıkartılacak doğal gazlarla, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin Akdeniz’in doğusunda yapacağı aramalarda bulması muhtemel rezervleri birbirine eklerseniz, 2 bin kilometre uzunluğunda bir boru hattının yapım, bakım ve işletme masraflarını karşılayacağını ortaya attı. 2013 yılında ortaya atılan projenin olgunlaştırılması, 6 yıl aldı. Bu süreç sırasında, boru hattının inşasına Fransa’nın da katılması sağlandı. O zamanki İsrail başbakanı Binyamin Netanyahu, ABD dışişleri bakanı Mike Pompeo, İtalya başbakanı Giuseppe Conte, Kıbrıs Cumhurbaşkanı Nikos Anastasiadis ve tabii kambersiz düğün olmayacağı için, Yunan Başbakanı Kiryakos Miçotakis, bu gibi işlerde Yunanistan’ın sorgusuz-sualsiz yanında duran Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, 2 Ocak 2020’de görkemli bir törenle Poseidon Boru Hattı anlaşmasını imzaladı. Milyonlarla ifade edilen katkı paylarına dair açıklamalar havalarda uçuşuyordu. Herkes birbirine sarılıyor, bu muazzam projeyi kutsuyordu.
Kutsama lafın gelişi değil; Doğu Akdeniz (EastMed) girişimi dolayısıyla Doğu Ortodoks Kilisesi özel ayinler düzenlemişti.
Ancak bütün bu hengâme arasında, bir yıl önce, Türkiye ile Libya arasında münhasır deniz ekonomik bölge birleştirme anlaşmasının imzalandığı dikkatlerden kaçmıştı. Böyle anlaşılması zor hukuki bir ismi olan bu anlaşma, aslında iki komşunun bahçelerini birleştirmeleri ve içinden başkalarının yol açmasına (veya boru hattı döşemesine) izin vermeyebilecekleri anlamına geliyordu. Nitekim, Libya’nın BM tarafından tanınan hükumeti ile Türkiye, bu çok tehlikeli boru hattının bahçelerinden geçmesini istemediklerini bildirdi.
Yine dikkatlerden kaçan bir başka mevzu, sözüm-ona Kıbrıs Cumhuriyeti’nin karasularında ve kıta sahanlığında gaz-petrol aramanın artık sadece Rumların kararıyla yapılan bir iş olmadığı, adanın kuzeyindeki yeni varlığın, KKTC’nin kararı olmadan, kimsenin Akdeniz’in doğusunda bırakın sondajı, sismik arama bile yapamayacağı hususu idi. Bu iki mevzu, İsrail, Mısır ve ABD’nin midesini bulandırmaya yetti ve firmalar tek tek Poseidon projesinden çekildiler. Kısaca, Yunanistan’ın EastMed projesi öldü.
Şimdi dünyanın sayılı açık deniz kuyu açma gemisi eski adıyla “Cobalt Explorer,” yeni adıyla “Abdülhamid Han” çok değil iki yıl önce, tabirimi hoş görün, “Akdeniz’in yolgeçen hanı” konumundaki bir yerinde, Türkiye’nin daha önce yaptığı sismik araştırmalar sonucu, TPAO’nun “gaz emareli kuyu” adını verdiği noktada ilk kuyuyu açmak üzere yerini alıyor. Yörükler-1 adı verilen bu nokta, Türkiye’ye 33 mil uzakta.
2017’de 4 sondaj gemisi alınarak, her yıl iki kuyu açma projesinin milli politika olarak benimsenmesi, 189 bin kilometrekarelik “Mavi Vatan” fikrini hayal olmaktan çıkarttı. “Abdülhamid Han” ile diğer üç sondaj gemisinin yapacağı sondaj çalışmaları ve açacağı kuyu(lar) stratejik öneme sahip.
Çünkü Türkiye, münhasır ekonomik bölge hakkını ortaya koyuyor. Bu stratejik önem, bazı simgelerle de taçlanıyor. Bu konuya devam edelim.