Şekerden katbekat fazla tatlılık hissi veren yapay tatlandırıcılarla ilgili acı gerçekle yüzleşmeye hazırlanmalıyız. Çünkü DSÖ, artık yapay tatlandırıcıların kilo kontrolü sağlama aracı olarak kullanılmamasını öneriyor. Tip 2 diyabette artış riski, erken doğum ve kardiyovasküler hastalıklarda artış ile kanserojen olasılığı da cabası!
"Şekersiz” balonu patlamak üzere! Daha sağlıklı diye tüketimi özendirilen yapay tatlandırıcılı gıdalar, aslında sağlığımıza zarar veriyormuş. Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) yapay tatlandırıcılarla ilgili son açıklaması, net bir dille bunu söylüyor. DSÖ, yenilediği kılavuzunda artık yapay tatlandırıcıların kilo kontrolü sağlama aracı olarak kullanılmamasını önermiş. Diğer yandan yapay tatlandırıcılar nedeniyle Tip 2 diyabette artış riskine vurgu yapılarak, erken doğum ve kardiyovasküler hastalıklarda artış olasılığına dikkat çekilmiş.
Yapay tatlandırıcılarla ilgili bir diğer önemli gelişme de birçok içecek, şekerleme ve sakızda kullanılan “aspartam”ın kanserojen ilan edileceğine yönelik kulis bilgisi. DSÖ’ye bağlı Uluslararası Kanser Araştırmaları Ajansı’nın, cuma günü aspartam ve diğer yapay tatlandırıcılarla ilgili bir karar açıklaması bekleniyor. Aspartamın “kanserojen” olarak ilan edilmesi halinde, yıllardır “Şekersiz”, “Şeker içermez” diye etiketlenen gıda ürünlerinin, bizi kanser riskiyle karşı karşıya bıraktığını öğrenmiş olacağız.
Aslında bilim çevreleri, başta aspartam olmak üzere yapay tatlandırıcıların çeşitli rahatsızlıklara neden olabileceğini yıllardır dile getiriyordu. Tabii bu uyarılar, sadece gıda okuryazarlığı gelişmiş çevrelerde karşılık buldu. Formda kalmaya çalışan ya da kilo problemi yaşayanlar, market reyonlarına gittiklerinde “Şekersiz” alternatiflerle karşılaştı. Ve bir süre sonra bu uygulama, pazarlama tekniğine dönüştü. Hemen her ürünün zamanla “Şekersiz”’ versiyonu çıkmaya başladı. Şekere oranla hem daha ucuz olması hem de şekerden 100 kat fazla tatlılık hissi vermesi, yapay tatlandırıcıları gıda üreticileri için popüler kıldı. Şimdi soframıza gelen birçok üründe başta asesülfam K (E950), aspartam (E951), sukraloz (E955) ve siklamat (E952) olmak üzere türlü türlü tatlandırıcılarla karşı karşıyayız. Üstelik bazıları aynı üründe birlikte dahi kullanılabiliyor.
Geç bile kalındı
Yapay tatlandırıcı tehlikesine öteden beri dikkatleri çeken isimlerin başında gelen İç Hastalıkları uzmanı Prof. Dr. Osman Erk, DSÖ’nün karar değişikliğinde geç kaldığı görüşünde. 6 bin kadar üründe kullanılan tatlandırıcılarla insanların yıllardır zehirlendiğini vurgulayan Prof. Dr. Erk’in uyarılarını dikkate almak gerekiyor: “Biz uyarılarımızı zaten yapmıştık. Son çalışmalar, tatlandırıcıların bağırsak mikrobiyatasında ciddi yan etkilere neden olduğunu gösteriyordu. Bağırsak florasını bozduğunuz zaman kanserden Alzheimer’a her türlü hastalığı beklersiniz. Vücudunuzu kandıramazsınız. Dildeki tat reseptörlerini uyardığınız zaman, vücudunuz, beyniniz ona göre işlemeye başlar. Kötü bakteriler ve mantarlar aktif olduğunda bağırsak geçirgen olmaya başlar. Ve ondan sonra her türlü hastalık mekanizması oluşmaya açık hale gelir. Dolayısıyla bu uyarılar için geç kalındı. İlaçlarda hatta takviyelerde bile tatlandırıcı kullanılıyor. Magnezyum al bak içinde 2-3 tane tatlandırıcı var. Öyle magnezyumu ben ne yapayım! Bundan sonra ürünlere ‘şekersiz’ yerine, ‘Tatlandırıcı içerir, sağlığa zarar verebilir’ diye uyarı konulması gerekiyor. Ben hem tatlandırıcı hem de doğal şekerden olabildiğince uzak durmayı öneriyorum. Tatlandırıcı olmasın, şeker olmasın hayatımızda çok daha sağlıklı bir toplum oluşur.”
“İçindekiler”e bakmalıyız
1965 yılında antiülser ilacı araştırılırken tesadüf eseri keşfedilen aspartamla ilgili karar, muhtemelen bu hafta netleşecek. Tabii aspartam başta olmak üzere yapay tatlandırıcıları güvenli bulan çalışmaların olduğunu da söylemek gerek. Bilimsel görüş netleştiğinde elbette yasaklama dâhil olmak üzere bazı önlemler gündeme gelecektir. Ancak bir kimyasalın, benzer bir kimyasalla ikame edilmesi, olası tehdidi ortadan kaldırmaz. Bu açıdan bize düşen, ürünlerin “İçindekiler” kısmını her zaman dikkatle okumak. Katkı maddeli, yüksek şekerli, trans yağlı ürünlerin hiçbir besleyici yanı olmadığını bilirsek, kendi koruma kalkanımızı rahatlıkla oluşturabiliriz. Mevsime uygun, işlenmemiş gıdayla beslenmek her daim en sağlıklı seçim olur.
Nelerde var?
Tatlandırıcılar; “light”, “diyet”, “şekersiz”, “kalorisiz” gibi etiketle satışa sunulan ürünlerde bulunuyor. Düşük kalorili içecekler, kuru karışımlar, sakızlar, jelatinler, tatlı miksleri, pudingler ve dolgular, donmuş tatlılar, bazı yoğurtlar, vitamin destekleri ve bazı ilaçlar ile gıda takviyelerinde öksürük şuruplarında tatlandırıcılar kullanılıyor. Bununla birlikte şekerleme, bisküvi, kahvaltı gevrekleri, çikolatalar, naneli şekerler, meyveli içecekler, düşük kalorili besinler, baklava, reçel, helva, sütlü tatlılar, konserve bezelyeler, gazlı içecekler, sakızlar, meyveli yoğurtlar, dondurmalar, diyabet ürünleri ve sporcu içecekleri de tatlandırıcı içerebiliyorlar.